Sevgili okurlar, acısıyla koca bir yılı geride bıraktık. Acısıyla diyorum çünkü: henüz insani duyarlılıklarını kaybedecek kadar kendine yabancılaşmamış insanlar için, 2014 kâbus gibi bir yıl oldu. Soma’dan Ermenek’e yerin metrelerce altında, ölümlerin en vahşisini yaşadı maden emekçilerimiz. Umutla beklediğimiz her gün, ölüm kokan bir ejderha gibi çullandı üzerimize. Sokaklarda, mevsimlik iş yollarında, evlerde, Şengal’den Kobane’ye 30 yıla sığacak acıyı bir yılda yaşadık. Takvimler milenyum çağını gösterirken, 19.
Burak Sarı Hakkında
1986 yılında Ankara’da doğdu. Profesyonel öğrencilik yaşamına Anadolu Üniversitesi Felsefe Bölümü’nde devam etmektedir.
Engelsiz Erişim Grubu’nun Ankara temsilciliğini yapmıştır. Müzikle yakından ilgilenmektedir. Bir dönem Grup Tepetaklak’ta bağlamacı olarak görev aldı. Farklı grup ve sanatçıların çalışmalarına bağlama, gitar, ney, flüt gibi enstrümanlarla katkı sundu. Müzikal çalışmalarına Grup Devinim’de devam etmektedir. Edebiyatla, sanat sepet işleriyle haşır neşir olmak ve tembellik hakkını sonuna kadar kullanmak en büyük keyiflerindendir. Halen Engelsiz Erişim Derneği ve değişik platformlarda faaliyetlerine devam etmektedir.
Yazara,
e-posta adresinden ulaşabilirsiniz.
Burak Sarı Tarafından Yazılan Yazılar
Toplum olarak özel günleri şenliğe çevirmeye inanılmaz merakımız var. Uzun vadede çözüme ihtiyaç duyan sorunları, bir yılın herhangi bir günü içerisinde ele alır, ilgili sorunu tam bir şenlik havasında kutlarız. Dünya üzerinde, özel günler ve şenliklerin sayısına dair bir araştırma yapmadım. Ancak bir yılın neredeyse her gününe en az bir anlam ithaf edilen ülkemiz, bu konuda açık ara öndedir diye düşünüyorum. Yukarıda da belirttiğim üzere ilgili gün her ne anlam içerirse içersin, bizde bayramdır. Yani bir başka deyişle, bize her gün bayramdır.
Yaşadığımız toplumda fiziksel bir engele sahip olmayanların, engellilere kendi kafasındakileri dayatmaları devamlı bir hale geldi. Aylarca çeşitli şekillerini eleştirdiğim ayrımcılık vakaları, tam bir kronik hastalık haline geldiği için sürekli yaşanan ayrımcılık örneklerini gündeme getirmek zorunda kalıyorum. Dergimizin her yeni sayısı hazırlanırken farklı bir şeyler işleme hissiyle doluyorum. Ancak sürekli maruz kalınan aşağılanmanın çeşitli şekilde örnekleri yaşandığından; onları işlemeden geçemiyorum.
Bütün anne babalar için çocukları dünyadaki en değerli varlıktır. Onlar için yaşarlar. Hayatları çocuklarını mutlu edebilmenin mücadelesi ve onun geleceğine dair hayallerle geçer. O hayalleri gerçek kılabilmek için katlanırlar en büyük zorluklara.
Her bireyin kendine has istekleri, hayalleri; yetenekleri vardır. Peki, bunların hangi birine istediğimiz şekilde yönelebiliyoruz? Yaşam tarzlarımızı neye göre ve kime göre belirliyoruz? Ya da bizim neyi yapıp yapamayacağımıza, nasıl yaşayacağımıza yön veren odaknereden besleniyor? Bir toplumun, insanların yaşam tarzına ipotek koymasını sağlayan cüret nereden gelmektedir? Yıllardır kafa patlattığım bu anlamsız soru yumağını sizlerle paylaşmak istedim. Çözelim hadi neresinden ve ne şekilde çözebileceğiz?
Küçük yaşlardan itibaren geleceğimize dair hayaller kurmaya başlarız. O hayaller ki, beyaz, kırmızı, sarı rengârenk balonlar gibi uçuşur çocuk zihnimizde. İstisnasız her çocuğa sorulan klasik sorulardan birisi, “büyüyünce ne olmak istiyorsun?”, olur. Bizimse ne olmak istediğimize dair fikirlerimiz hava durumu gibi her gün değişiklik gösterir. Kâh pilot ya da astronot olmak gibi uçuk fikirlerle, kâh öğretmen olmak gibi bilgiç cevaplarla karşılık veririz.
2009 yılında, erişilebilir yaşamın herkes için en temel insan hakkı olduğuna ve herkesin eşit, erişilebilir ve engelsiz bir hayat sürme hakkına inanan beş genç;Abdullah Rıza Tuzlu, Ahmet Sağın, Muharrem Işık, Sinan Emir ve ben Ankara’da bir araya geldik. Erişilebilirlik sorunları üzerine çeşitli fikir alışverişleri yaptık. Bu düşünce trafiğinin sonunda, en can yakıcı sorunlardan birisi olan ulaşımda erişilebilirlik üzerine çalışma kararı aldık.
Ayrımcılık bugün en çok kullanılan, en çok istismar edilen, en çok demagojisi yapılan kavramlardan birisidir. Günlük yaşam içerisinde, TV yorumcularından politikacılara çok geniş bir yelpazede kullanılır. Herkesin kendine göre bir ayrımcılık tanımı geliştirdiği görülür. Ve herkes ayrımcılığa karşı olduğunu ısrarla savunur. Bizde her ay bu köşede güncel örneklerle bu meşhur kavramı engelliler cephesinden ele alacağız. Herkesin ayrımcılığa karşı olduğunu iddia ettiği bir ortamda, yaşadığımız örnekler “Ayrımcılık mı? Ayrımcılık değilse ne?… Devamını Oku...