Toplam Okunma 0
İki kapağı açık, iki kapağı hafif kapalı kahverengi bir kutu çizimi. Kutunun içinde saklanan, yalnızca üzgün ve endişeli bakan gözlerini ve kutunun kenarlarını tutan ellerini gördüğümüz bir adam var.

“Açılma” kavramı; LGBTİ+’ların cinsel kimlik ve yönelimlerini kendi istekleriyle, uygun gördükleri kişilere veya herkese ilan etmeleri anlamına geliyor. İngilizce, “Coming out closet” dolaptan yani saklandığı yerden çıkmak anlamı taşıyor. Peki sonradan kör olanlar ile -tıbbi söyleyişle- “az gören” kişiler de benzer bir açılma süreciyle karşı karşıya değil mi? Bu iki açılma hali arasındaki müthiş benzerliklere yakından bakalım.

 

Bir açılmadan söz edeceksek öncelikle ortada bir gizlenme durumu olduğunu bilmemiz gerekiyor. Sonradan kör olanlar ve özellikle “az gören”ler bu durumu gizliyor mu? Kesinlikle evet. Çevreden gelebilecek olan; acınma, küçümsenme, işe alınmama, işini kaybetme, dışlanma, sevilmeme, yetersiz görülme vb. tepkilerle karşılaşmamak için mümkün olduğunca kör olduğunu gizliyor.

 

İş yerinde yapamadığı işleri eve getirip büyüteç programı kurulmuş bilgisayarında tamamlamaya çalışanlar, sırf görmediği duyulmasın diye yıllardır akrabalarıyla ve çocukluk arkadaşlarıyla görüşmeyenler, yaşadığı küçük kazaları “Ben çok sakar bir insanım” diyerek geçiştirenler, karşıdan gelmekte olan tanıdığını görmediği için selam vermeden geçtiğinde “Çok dalgındım, çok uykusuzdum” gibi gerekçelerle hedef şaşırtanlar, görmediği fark edilmesin diye iyi bilmediği mekanlara davet edildiğinde “Ben gelmek istemiyorum, insanlardan hoşlanmıyorum, başka işlerim var” diye reddedenler, karanlık bir sokakta iyi görmediği için yavaş yürüyen ve soranlara da “Ayağımda bir sorun var, çok ağrıyor da o yüzden böyle yürüyorum” diyenler, bir yerlere çarptığında “Çok ağır bir ilaç aldım veya lenslerimi kaybettim” gibi sebepler uyduranlar… Bu liste uzar gider.

 

Rica ederim bana “Nereden biliyorsun?” diye sormayın. Bundan 6-7 sene öncesine kadar bu kişilerden biri de bendim. O dönemlerde ne tür saçmalıklara imza attığımı “Biz Şimdi Neyiz?” adlı yazımdan okuyabilirsiniz.

 

BİZ ŞİMDİ NEYİZ

 

Tıpkı bunun gibi LGBTİ+’lar da belki farklı şekillerde ama mutlaka ki aynı yorucu çabalarla kendilerini gizliyor veya gizlemek zorunda bırakılıyor. Sonra bu çabalar artık baş edilemeyecek kadar yorucu olduğunda, gizlenmek imkansız hale geldiğinde ya da tüm bunlar çok saçma görünmeye başladığında açılmak ve kendiniz gibi olmak istiyorsunuz.

 

Yine benzer süreçler yaşanıyor. En yakınlarınızdan başladınız diyelim açılmaya. Olumsuz tepkiler yine aynı: “Hayır, sen öyle değilsin.” Ben en az on kişiden duymuşumdur “Sen kör değilsin” dendiğini. Çünkü kör olmak demek, doğuştan ve hiç görmemek demek çoğunluk için. Geçen ay gittiğim KAOS GL eğitiminde de şöyle bir şey duymuştum: Eşcinsel olduğunu söyleyen bir erkeğe, “Ama sen makyaj yapmıyorsun ve kadın gibi konuşmuyorsun; o yüzden gay olamazsın” denebiliyormuş. Diğer bir yaygın benzerlik de kişinin ailesinin durumu bilip de öyle bir şey yokmuş gibi kabul etmesi. Yok sayınca yok olacağına inanmak istiyorlar sanırım. “Bizim çocuk da biraz az görüyor” hepsi bu…

 

Hadi aile kaçınılmaz olarak durumu kabul etti diyelim, bu sefer de “Başkaları duymasın” çabası başlıyor. Herkese duyurmak zorunda değiliz sonuçta. Gerekçeler yine aynı: Kişiyi koruma.

 

“El alem seni dışlar, seni üzer…”

-O yüzden ne yapalım?

“Bizden başka kimse bilmesin.”

 

Yıllarca; engelli kimlik kartı almaya utanan, ihtiyacı olduğu halde baston kullanmayıp her yere birisiyle giden, topluluk içindeyken ekran okuyucusunu kapatan, gerek olmadığı halde telefon ekranını açık kullanan ve bunun gibi birçok sağlamcılığı kanıksamış kişiler için açılmak; o kadar da kolay değildir. Ben hala eski alışkanlıklarla zaman zaman gizlendiğimi fark ediyorum. Örneğin geçenlerde elimde anahtarımla evimin olduğu apartman kapısına doğru yürüyordum. Hemen kapının önünde bir grup insanın konuştuğunu duydum ve adımlarımı yavaşlatıp onların oradan uzaklaşmasını beklemeye başladım. Sebebine gelince, ben anahtarımla kapıyı açarken tüm dikkatleriyle beni izleyeceklerdi ve bu beni rahatsız edecekti. Evet rahatsız olmakta haklıyım elbette ama yine de kaçındığım şey körcül davranışlarımın izlenmesi değil miydi? Bu düşüncelerimi fark ettiğimde duraksamayı bırakıp kapıya doğru yürüdüm. Dikkatli bakışlar altında elimi ve parmak uçlarımı apartman kapısının ilgili yerinde gezdirerek anahtar deliğini buldum ve kapıyı açtım. Tıpkı bir kör gibi davrandım çünkü ben bir körüm. Bu düşünce beni rahatlattı. Kör gibi yaşamaya başladığınızda her şey kolaylaşıyor, her yere tek başınıza gidebilirsiniz, kendi kararlarınızı kendiniz alabilirsiniz, sağa sola hikayeler anlatmak yerine enerjinizi yapmak istediğiniz şeylere ayırabilirsiniz, en güzeli ve en önemlisi de “kendiniz” olabilirsiniz.

 

Tüm rahatlatıcılığına rağmen, ister bir kör olarak olsun ister trans ya da lezbiyen olarak, önce kişinin kendisi tarafından sonra da çevre tarafından bir azınlık kimliğinin kabul edilmesi hiç kolay olmuyor. LGBTİ+ topluluklar bu konuda birbirlerine destek olmak için toplantılar, deneyim paylaşımları, psikolojik rehberlikler örgütlüyor. Ne yazık ki gözlemlediğim kadarıyla körler arasında açılmamış veya açılamamış, bu nedenle de bağımsız hareketi gelişmemiş olan körlere karşı bir küçümseme ve kınama tutumu hakim.

 

Bu yazıyı şimdi okuyan ya da belki yıllar sonra okuyacak olan, kendini gizlemek zorunda bırakılan arkadaşım! Yalnız değilsin! Kör olarak açılma süreçleriyle ilgili hiçbir yerde bir kaynak veya destek bulamamış olabilirsin. Ama belki de bunca dernek, bunca yazıp çizen, bu konu hakkında düşünen çok sayıda kişi olarak birlikte bir şeyler yapabiliriz. Biz utanmayacağız, sağlamcı toplum utanacak…


Sesli Dinle

Yorumlar

Bu yazı için henüz yorum yok.