Toplam Okunma 0

Birinci Bölüm

Körler burada, eşitlikçiler nerede?

 

“Körler burada, görseli açıkla!” diyeli neredeyse bir yıl olacak. Bu harekete aldığımız ve alamadığımız karşılıkları düşündüğümde fark ediyorum ki en çok ben aydınlandım. Başlangıçta yalnızca bugüne kadar savunduğumuz hak temelli ve eşitlikçi yaklaşımın somutlaşmış bir örneğiyken, şimdilerde ise bunun bizim varlığımızın toplum tarafından kabul edilme veya inkar edilme meselesi olduğunu düşünüyorum.

Biz bu çağrıya başladığımızda çoğu kişinin böyle bir yöntemin varlığından dahi haberleri olmadığının ve nasıl yapacaklarını bilemediklerinin farkındaydık. Hala da çoğu kişi bilgi sahibi değildir, evet. Bu kapsamda çok fazla bilgilendirici içerik hazırladık, paylaştık. Her ne kadar elimde bilimsel bir istatistik olmasa da şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki bu konuda sonradan bilgi sahibi olanların çok azı ne yapması gerektiğini, nasıl yapacağını ve daha da önemlisi bunu neden yapması gerektiğini anladı. O yüzden bu satırlarda “Körler burada, görseli açıkla” derken tam olarak neden bahsettiğimizi anlatmak istemiyorum. Çünkü konu bilgisizlik değil.

Şaşıracağınızı umarak bu konuda karşılaştığım saçmalıklardan örnekler vereyim biraz. Bu çağrıyı kendi hesabımdan paylaştığım ilk zamanlarda, “Böyle bir şey olduğunu hiç bilmiyorduk. Bu çok muhteşem bir bilgi. Bugünden sonra ben de açıklama yazacağım. Herkes yazmalı zaten…” gibi yüksek tepkiler alıyordum. Datça Belediyesi de bunlardan biriydi ve hiçbir paylaşımında uygulamadı. Asıl olay da bu ki böyle diyenlerin ancak binde biri paylaşımlarında bunu tutarlı bir şekilde uyguluyor.

Başka bir kullanıcı tipi de var ki, ne demek istediğinizi soruyor, anlamaya çalışıyor, bilgi veriyorsunuz ve hiçbir şey olmamış gibi devam ediyor. Ben buna hiç anlam veremiyorum mesela, gerçekten anlamıyor mu? Anlamadıysa “Anlamadım” demek bu kadar zor mu? Belki de ben biraz fazla safımdır, ne dersiniz? Nasıl yorumlamalıyız?

Gerçi bir de kendilerine defalarca uyarı yapıldığı halde ölüm sessizliğinde olanlar var. Ekrem İmamoğlu mesela, 1+1 Express mesela… Size sürekli bir şey deniyor, hiç mi merak etmezsiniz?

İstanbul Büyükşehir Belediyesi basın sözcüsü durumundaki Murat Ongun ısrarla bizi yok sayarken; aynı belediyenin birimi olan İSKİ, daha en başından ne istediğimizi öğrenmeye çalıştı ve o gün bugündür tüm sosyal medya paylaşımlarında körlerin de var olduğunu göz önünde bulundurarak paylaşım yapıyor. İSKİ’nin anlayıp yapabildiği ama diğerlerinin anlayamadığı şey nedir sizce?

Resmi kurumların dışında, eşitlikten söz açılınca mangalda kül bırakmayan hesaplardan birine “Körler burada, görseli açıkla” diyorum ve nasıl yapılacağını da videolu bir anlatımla ekliyorum. Bilgilendirici video 1500 kez izleniyor. Paylaşım sahibinden hiçbir tepki yok. Durumu görüp anlayanlardan biri, paylaşılan görsel hakkında bilgi veriyor ve paylaşım sahibi dahil yüzlerce kişi bu açıklayıcı yanıtı beğeniyor ve teşekkür ediyor. Burada bir tuhaflık yok mu?

Tuhaflıklar bitmiyor, bu çağrımızı paylaşıp herkesten destek isteyen çok takipçili bazı hesapların kendi paylaşımlarına açıklama eklemediğini biliyor muydunuz? Peki, Kafa Radyo’nun bu talebi dile getiren takipçilerini önce engellediğini, gelen tepkiler üzerine özür dilediğini, sonrasında göstermelik bir süre erişilebilir paylaşım yapıp yeniden körleri yok saydığını biliyor muydunuz? Bir süre erişilebilir paylaşım yapıp övgü ve teşekkürleri aldıktan sonra sebepsizce bu işi bırakanlar arasında ne yazık ki Açık Radyo da var.

Bir de “Ben unutuyorum, siz hatırlatın” diyenler var. Elbette unutulduğu olabilir ve biz de hatırlatırız ama on paylaşımın sekizinde unutuluyorsa sizce bu makul mü? Eğer unutuluyorsa, zor geliyorsa veya vakit bulunamıyorsa demek ki eşitlik meselesi hiç anlaşılamamış, erişilebilirliğin ikinci sıraya alınabilecek bir konu olmadığı, temel bir hak olduğu içselleştirilememiş. Kapsayıcılık ilkesini öncelikler listenizde başa koyamıyorsanız, kusura bakmayın ama ayrımcı olduğunuz gerçeğini kabul etmek zorundasınız.

Peki doğrudan engelli çalışmalarının içinde olup da erişilebilirliğe önem vermeyenlere ne diyebiliriz? Türkiye Körler Federasyonu mesela. “Basına ve kamuoyuna” diyerek bir paylaşımda bulunuyor ve körleri muhatap almıyor. Hemen durumu bildiriyor ve “Körler burada, görseli açıkla” diyorum. Sonra ne oluyor dersiniz? Hiçbir şey olmuyor. Evet, hiçbir şey olmuyor. İnanabildiniz mi? Yaptığınız işten hiç mi haberiniz yok?

Açıklamasız görsel paylaşan körler var bir de. Evet, bu da var!

“İşte bu, kanıksanmış sağlamcılıktır” deyince canlar sıkılıyor sonra.

Yazdıklarını bazen erişilebilir yapıp bazen yapmayanlar var bir de. Unutma değil de konuya göre seçiyor gibiler. TİP örneğin Engelliler Haftası temalı paylaşımındaki görsele açıklama yazmış, onun dışındaki konularda gerek görmemiş. “Ne de olsa şuradaki üç beş körden ne olacak?” diye düşünmüş herhalde. Bir de ideolojik olarak yakın hissettiğim birkaç parti ve örgüt hesabı var. Diyorlar ki “Her zaman yazamayabiliyoruz, bazen vakit olmuyor, mümkün olmuyor” falan filan… Hayırdır yoldaşlar? Ne o, devrim falan yapıyordunuz da çok kritik bir anda saniyelerle mi yarışıyordunuz?

Bunlar yalnızca bir çırpıda aklıma gelenler. Ben anlamakta güçlük çekiyorum, eğer varsa kabul edilebilir bir tarafı siz bana açıklayın lütfen.

Ben paylaştığı görselleri erişilebilir hale getirmeyenleri, hele ki bu konuda bilgi sahibiyse, dümdüz şöyle okuyorum: Körler varmış, beni ilgilendirmiyor. Benim paylaştıklarım körler için değil. Ben körleri tanımıyorum, varlıklarını kabul etmiyorum, eşit erişim haklarını tanımıyor ve saygı duymuyorum. Körler bilmese de olur. Körler burada olmasa da olur, hatta daha iyi olur. Ben sağlamcı ve ayrımcı bir insanım…

Bakın burada açık açık ayrımcılık yapan ve bunda bir sorun görmeyen insanlardan hiç bahsetmiyorum bile. Belki başka başka konularda fikirlerine değer verdiğimiz insanlardan bahsediyorum. Geldiğimiz noktada ben de bu insanlara değer vermiyorum. Bile bile bir grup insanın varlığını ve eşit erişim hakkını yok sayan paylaşımlardan, her kim için ve hangi ideoloji adına olursa olsun, utanç duyuyorum. Şimdilik bu insanlara son bir sözüm daha olacak. Yarın, öbür gün sakat hareketi anaakımlaştığında sözde eşitlikçi pozlarınızla erişilebilirlik nutukları için sıraya gireceğinizden şüphem yok. O gün geldiğinde bizler veya bizden sonraki körler şunu diyecek: “Hepiniz oradaydınız ulan!”

 

İkinci Bölüm

Körler de burada, görseli açıklayanlar da!

 

Paylaştığı görsellere açıklama ekleyen hesaplar arttıkça, eşit bir yaşamı birlikte kuracağımıza dair inancım da katlanarak artıyor. Akışta karşıma çıkan rastgele bir Tweet, “Bu fotoğraf her şeyi özetliyor” diyor ve hemen ardından fotoğrafta ne olduğu ekran okuyucu tarafından seslendiriliyor. Burada yaşadığım hissi tarif etmek isterim. Bahsedilen konunun ne olduğunu bilmenin ötesinde de bir anlamı var bunun. Konu ne olursa olsun, ben bir yandan da şöyle bir mesaj alıyorum: Sen buradaki paylaşımın muhatabısın. Sana ulaşmak önemli. Eşit koşullarda birlikte yaşayabiliriz…

Eşitlikçi söylemlerini kararlı bir eylemliliğe dökebilmiş kişi ve grupların varlığı, başka türlüsünün mümkün olduğunun açık seçik bir kanıtı oluyor. Tutarlı bir biçimde bu iradeyi gösteren kurumsal hesaplardan BSMTV ve Velvele ilk aklıma gelenlerden. Yanı sıra pek çok eşitlik iddiasındaki hesabın yapamadığını kişisel hesaplarından yapanlar da var ki onlarla karşılaştığımda alışılmış olanın çok ötesinde gündemler oluşuyor. Biz daha resmi bir kurumun sözde kamuoyu duyurusuna açıklama alamazken, yazılacak açıklamaların taşıması gereken standartları sorguluyor, tartışmaya açıyorlar. Bir anda seviyenin bu kadar yükselmesi baş döndürücü değil mi?

Şimdi burada en çok karşılaştığım sorulardan cevap verebildiklerimi cevaplamak, bazılarını da tartışmaya açmak istiyorum.

Bence bir mazeret değil ama açıklama eklemedeki en büyük güçlük neyin nasıl ifade edileceğinin bilinememesi. Ne kadar detay vermeliyiz? Renkleri tek tek belirtmeli miyiz? Ne uzunlukta olmalı? Benzetmelere yer verilmeli mi? Bir körün görsellik algısı nasıldır ve betimlemeler ona ne ifade eder?

Bu sorulara cevap olarak tüm paylaşımlar için ortak birtakım kurallardan bahsetmek yanlış olur. Ancak açıklama eklemekteki temel amacımızı ve prensipleri ortaya koyarsak, pek çok farklı durumda uygulanabilecek bir yaklaşım oluşturabiliriz. 

Öncelikle paylaştığımız fotoğrafın ne olduğu ve paylaşılma amacı büyük ölçüde belirleyici olacaktır. “Açıklama kısmına ne yazayım?” diye kendi kendinize sorduğunuzda hemen ardından şunu sormalısınız: “Ben burada neyi göstermek istiyorum?” Bir etkinliğin konusunu ve katılım bilgilerini paylaşıyorsanız, açıklamaya bunu yazmanız yeterli. Ayrıca bir anlamı olmadığı sürece arka plan rengi, yazı stili gibi detaylara gerek yok. Ortada özel bir afiş tasarımı varsa o takdirde gerekli olabilir. Bir görseli açıklamak demek, gözün gördüğü her ne varsa eksiksiz olarak anlatmak mıdır? Hiç sanmıyorum. Yine de betimlenen görsel ünlü bir ressamın tablosuysa söz gelimi, oradaki her detay anlamlı olabilir. Burada görselin ihtiva ettiği kompozisyonu kavramış olmak ve bunu aktarma biçimine karar vermek betimleyicinin inisiyatifine kalıyor. Masanın üzerinde uyumakta olan kedinizin fotoğrafını çektiniz diyelim. Sizin burada göstermek istediğiniz şey nedir, buna karar vermeniz gerekiyor. Göstermek istediğiniz şey kedinin masayı ortalamış olarak yayılıp yatması ise bunun söylenmesi yeterli. Kedinin rengiyle masa örtüsünün desenleri arasında ilginç bir uyum oluştuysa, masa örtüsüne dair detaylar da dahil edilmeli; bir yandan da arka plandaki pencereden kar yağışı görülüyorsa, bu da fotoğrafa bir nitelik katıyor demektir. Ama arka plandaki duvarda asılı gümüş rengi saatin o sırada üçü gösteriyor olmasının, herhangi bir bağlamı yoksa, yazılması gereksiz bir detay olabilir. Yani siz odakta olmasa bile duvardaki saatin o fotoğrafa bir şey kattığını düşünüyorsanız betimlemenize dahil edersiniz, asıl göstermek istediğinizle bir ilgisi olmadığını düşünüyorsanız dahil etmezsiniz. Burada kendi kendime içine düştüğüm bir sorun var yalnız. Şöyle ki fotoğrafı paylaşan kişinin önemsiz bulduğu ancak bana göre önemli olabilecek bir detay olabilir. Şu aşamada bunu denetleyebilecek bir çözüm aklıma gelmiyor. Bunun çözümünün nerede ne varsa her şeyi yazmak olduğunu düşünmüyorum çünkü. Bu bir soru işareti olarak burada dursun.

Çevrim içi bir etkinliğin duyurusunu yaptıktan sonra görselde Zoom bilgilerini paylaşıp açıklama kısmına da, “Görselde etkinliğin Zoom bilgileri vardır” yazıldığına tanık olmuş biri olarak elimizde böyle sorunlar olmasından da inceden bir haz duyduğumu söylemeliyim.

Biz “Ne kadar detay verilmeli?” sorusuyla ilgilenirken “Bu kitabı okumayan kalmasın” yazan bir paylaşımın açıklamasında “Fotoğrafta kitabın kapak görüntüsü var” yazıldığını fark ediyor ve bu işi yapmış olmak için değil de gerçekten ne anlama geldiğini kavrayarak yapanlara bir kez daha saygı duyuyorum.

Şu ana kadar “Görünen her detay verilmeli mi?” sorusundan bahsettik ama bunun tam tersi bir problemimiz de var. Yani görselde bulunmayan detaylar. Örneğin şöyle bir açıklama hatalı olur, “Geçen yaz tatilinde çektiğim bu fotoğrafta, doğum günüm olduğu için neşeyle dans ediyorum.” Fotoğrafı görenlerin bilmediği detaylar neden açıklamaya ekleniyor? Ya da “Arka planda üşendiğim için bir türlü düzenleyemediğim dağınık bir kitaplık görüntüsü var.” Şimdi biz fotoğrafta ne olduğunu mu dinliyoruz yoksa fotoğraftakilerin hikayesini mi?

Buradan geçmek istediğim ve önemli olduğunu düşündüğüm bir diğer prensip de yazılan açıklamaların mümkün olduğunca öznellikten uzak olması gerektiği. Örneğin, “Trafikte kalmış araç görüntülerinin olduğu çirkin bir İstanbul manzarası” Bu manzaranın çirkin olup olmadığına kim karar veriyor? “Çok güzel bir ev, sevimli bir kedi, iç karartıcı bir oda, yakışıklı bir adam…” Bu tür ifadelerden kaçınmak gerekiyor. Yine burada da sonradan tartışmak üzere bir kenara koymak istediğim bir sorum var. Aynı görüntüye bakan iki kişinin dahi tam olarak aynı şeyi gördüğünün garantisi yokken hangi nesnellikten bahsedebiliriz? Tam bir nesnellik felsefi olarak mümkün mü? Olmayacak bir şeyi amaçlamak bizi yapay bir aktarıma götürür mü?

Çok az rastlamış da olsam bir başka durum daha var ki bu konuda son kararımı henüz vermedim. Alternatif yazma alanının amacı dışında kullanılması. Bilindiği gibi oraya ne yazıldığından, yazan kişinin dışında yalnızca ekran okuyucu kullananların haberi oluyor. Bu bir gereklilik mi? Neden böyle bir uygulamaya gidilmiş pek anlam veremiyorum ama körler arası gizli bir iletişim ağı da oluşturulabilir buradan. Benim karşılaştığım örneklerde görsel açıklanırken veya açıklandıktan sonra kişinin kendi duygu ve düşüncelerini yazması gibi bir durum olabiliyor. Söz gelimi “Bu fotoğraf benim için çok değerli çünkü şimdi hayatta olmayan yakın bir dostum tarafından çekilmişti” gibi bir bilgiyi gerçekten bilmemiz gerekiyor mu? Bir başka amaç dışı kullanım ise yazarın post modern bir edebi eser diliyle anlatım sürecini yazıya dahil etmesi. “fotoğrafta çok ilginç bir masa var. Bunu anlatması benim için gerçekten çok güç. Masa gibi değil de siz daha çok bir tür sehpa gibi düşünün oldukça küçük ama bir yemek masası gibi çevresinde dört tane sandalye var. Umarım güzel anlatabilmişimdir…” gibi bir açıklama, kişiye isteği dışında fazladan bilgi sunuyor ve bence şık değil. Betimleme yazılırken anlatıcının kişisel yorumlarını katması edebiyatta olağan bir durumken buradaki işte ne kadar doğru peki? Yani betimlediğimiz görsel her ne olursa olsun yorumu alımlayıcıya bırakmalıyız diye düşünüyorum. Onun yerine yorumlamak bir yönüyle de sınır aşımı oluyor çünkü. Bu durumu biraz daha açarsam çok farklı bağlamlarla da karşılaşabiliriz. Örneğin Tweet metninde “Harika bir tablo” yazıyor ve görsel var. Açıklamaya geldiğimizde şöyle başlıyor: “Salvador Dali’nin bu tablosunda…” Şimdi herhangi bir gören o tabloyu zaten tanıyorsa ressamını da biliyor olabilir veya olmayabilir. Bir kör de o tabloyu biliyor veya bilmiyor olabilir. Burada o tabloyla ilk kez karşılaşan köre bir tür pozitif ayrımcılık yapılıyor. Neden? İlk bakışta lehimize de görünse eşitlik bozuluyor. Bunu biraz günlük yaşamdaki kimi insanların körle olan dayanışmasında ipin ucunu kaçırarak çayına şeker atıp bir de karıştırmaya kalkmasına benzetebiliriz. Bu türden ihlaller her ne kadar iyi niyetli olsa da istem dışı bilgiye maruz bırakma şeklinde bir tür taciz hissi de yaratabilir.

Bir açıklama metninin sonunda, “Daha da anlatırdım ama karakter sınırı yüzünden şimdilik bu kadar” yazdığında ne hissedeceğimi bilemiyorum. Evet çok sempatik görünüyor ama bir yandan da bir amaç aşımı algılıyorum. Belki de ben abartıyorumdur, ne dersiniz? Belki müthiş bir ilkesellik ortaya koyuyorumdur, belki de insanları profesyonelleştirmeye çalışıyorumdur. En iyisi birlikte düşünelim, birlikte tartışalım.

Burada akademik kapsamı çok genişletilebilecek ve entelektüel tartışmalara kapı aralayabilecek olan bir konuya giriş yapmaya çalıştım. Bunları gündemimize getiren, umudumuzu ve direncimizi artıran tüm körlere ve kör olmayanlara teşekkür ederim. Dayanışmayla...


Sesli Dinle

Yorumlar

Bu yazı için henüz yorum yok.