Toplam Okunma 0

Bu ay dergimizin sekizinci doğum gününü kutluyoruz biliyorsunuz. Malum nur topu gibi bir bebeğimiz olmuştu 2014 Şubat'ında. Özene bezene kâh sevinçle kâh üzüntüyle kâh kızıp kâh kavga döğüş büyüttük bebeğimizi ortaklaşa. Aramıza katılanlar, sonra yolunu ayıranlar oldu bu süreçte. Her geliş gidişte kazandık ve hayat gibi kaybettik biraz da. Bebeğimiz artık büyüdü ve çocuk oldu. Hatta ergenlik yaşının çok düştüğünü göz önüne alırsak ergen bile diyebiliriz kendisine.

Dergi'de ilk sayıdan itibaren kesintisiz olan yazar ben kaldım sanırım. Burak'ı saymıyorum. Çünkü o dergiden hiç kopmadı ama bir süre yazarlığa ara verip sadece web işlerini yürüttü. Yani Engelsiz Erişim gibi EEEH Dergi'nin de Aksakallısı benim denilebilir. Bu kadrodan şimdi size bir aylık dergi maceramızı anlatacağım Gülcanca. Bu arada bizimkileri a'dan z'ye keseceğim size içimden geldiği gibi. Aramızda kalacak değil mi? 

Biliyorsunuz, ayın on beşini takip eden pazartesi bizim yeni sayımız yayımlanmış olur. Nasıl bir rahatlıktır bu bizim için bilemezsiniz. Aslında bu rahatlık yazarlar için yazısını göndermekle büyük ölçüde olmuştur ama sayının yayımlanması bambaşka bir duygu.

Tam gevşeme modunda yüzümüzde rahatlamanın verdiği şapşik tebessümle gelen kutumuza bakarız. Sorumluluktan kurtulduk ya ne de olsa! O da ne? Editörümüzden tepemize balyoz gibi bir yumruk. "Bu ay kimler ne yazıyor?" Yaf! Daha yeni rahatlamıştık. Bu dergi dört beş editör değiştirdi. Hiç böyle zulüm görmedi inanın. Bu Burak var ya! Kendisi hep yazısını en son gönderir ama millete kan kusturur. Bir de işçi haklarını savunuyor görünür. Peh! Bir tek geçen ay erken gönderdi hakkını yemeyeyim. O da Sevgi ile ben rest çektik de ondan. Arada bir böyle işçi ayaklanması iyi oluyormuş hakikaten.

Sonra başta Nurşen yazısını gönderir. Uyuz derecede sorumluluk sahibi bir kadın bu. Anlamıyorum arkadaş? Evi, işi, eşi, çocuğu bir de dernek başkanlığı... Bu kadar işin arasında bir de yazısını yazıp gönderiyor karı. Karı demek çok ayıp mı dediniz? Hoş görün lütfen zira çok fena argomu azdırıyor bu Nurşen.

Bir de Sevgimiz var bizim biliyorsunuz değil mi? Dik mi dik. Atarlı mı atarlı. Tam mesleğini bulmuş kadın. Ona "karı" diyemem, yemez, dedik ya avukat ne de olsa. Neme lazım başımıza bela açmayalım. Bunun atarı var ya yazılarından bile belli. Söylesenize, benden duymasanız bile anlamışsınızdır siz. Size bir şey diyeyim mi? Bu Sevgi'nin kocası ile muhabbeti Kaynanalar dizisindeki Timur ile Tijen gibi midir acaba? Ben çok merak ediyorum. Ha siz Kaynanalar'ı bilir misiniz ki? Neyse boş verin. Zaten benim yaşımda iyice ortaya çıktı böylece.

Siz bakmayın öyle Canan'ın ana okulu öğretmeni edasıyla sergilediği mülayimliğe. Mülayim deyince rahmetli Kemal Sunal geldi aklıma. Bir filmde Kapıcı Mülayim'di. Hahahaha! Canan'ınki de böyle işte. Sinirlendi mi kestirir atar ama siz bilmezsiniz onu.

Meral bu ara kendini rölantiye aldı gibi görünüyor değil mi size de. O editörken ben çok korkuyordum ondan ama anlaşılan diğerleri çok korkmuyormuş ki yormuşlar onu ve işi Burak'a bırakıp oh be dedi. Vallahi ben yapmadım onlar yaptı.

Kendini rölantiye çekenlerden biri de Engin. Gerçi o dergide rölantide. Yoksa kendi sitesinde o güzel yazılarına devam ediyor hala. Bizi de sesiyle destekliyor sadece. Tavuğuna kış mı dedik arkadaş? Ha! Aklıma ne geldi? Kesin bu Burak Engin’e hakikatten sansür mü uyguladı yoksa. Bunu yazamazsın mı dedi bizden gizli? Ondan mı yazmıyor EEEH Dergi'de acaba?

Bir de derginin ufaklıkları var. Dilek, Can Deniz ve Ramazan. Dergi'ye aslında teknik destek ve sosyal medya işleri için katıldılar ama kendilerini bir anda yazar kadrosunda buldular gariplerim. Hep bu Burak'ın yüzünden. Dergi'de kötü ne varsa sorumlusu Burak. İyiler de benim eserim. Ama unutmayın! Laf aramızda kimse duymasın.

Dilek demiştik de mi? Bu da benim dergideki ilk zamanlarım gibi. Her yazı yazma zamanı geldiğinde şaşkın ördek moduna girer. Oysa müthiş bir potansiyeli var. Elası var en basit. Onda ne malzemeler çıkar.

Can ile Ramazan, Süt Kardeşlerin Şaban ile Ramazan'ı gibiler. Bir ara fahri torunum olmuşlardı. İkisini de reddettim. Vefasızlar vesselam. Bu dönem gençleri pek saygısız, pek terbiyesizler azizim. Gerçi biraz ağır oldu ama çok kızgınım çok ne yapayım. Hala doksan beşinci sayının tam sayı Word dosyasını gönderecek o Can Deniz bana. Ne diyeyim şimdi ben buna. Siz söyleyin Allah aşkına.

Ben miiiiiii? Derginin en uyumlu, en sıcak, en akıllı en iyi ve güzel her ne nitelik varsa, en hep enleri benim. Yalanım varsa ne olayım?


Sesli Dinle

Yorumlar

Bu yazı için henüz yorum yok.