Toplam Okunma 0

İzlediğim bir televizyon programındaydı yanlış anımsamıyorsam. "Aklını hırsının emrine verirse insan, sonuç felakettir. Ancak hırsını aklının emrine verirse başarı kaçınılmazdır" diyordu dinlenen kişi. Oysa hırsı kötü anarız hep. Özellikle biz başarılı yeti farklılardan bahsederken "hırslı" dendi miydi "Hırslı demeyelim de azimli diyelim" denir. Oysa ben hırsı azimden daha inatla tutunmaktır gibi görürüm hedeflediğine. İşte size bu ay betimlemesini değerlendireceğim film, böyle bir hırsın hikayesi. Aklını hırsının emrine vermiş bir adamın mütevazı savaşı.

Yakın tarihimizde, kapı komşumuz Bulgaristan'da yaşanan acıları ve bu dramı dünyaya duyurmaya and etmiş küçücük bir adamın mücadelesini anlatan “Cep Herkülü; Naim Süleymanoğlu” filminden söz ediyorum. Süleymanoğlu'nun gerçek hayat hikayesinin 1977-1988 yılları arasında kalan on bir yıllık bölümünü anlatan bir yapım. Film, Muharrem Süleymanoğlu'nun yazdığı “Kardeşim Cep Herkülü” kitabından uyarlanmış. Sempatik, duygulu, zaman zaman güldürse de çokça ağlatan bir film, bilginize. En azından ben çok ağladım. Allah rahmet eylesin ve ruhu şad olsun.

Filmi ilk olarak TV'de yayımlandığında ailemle birlikte izledim. Tabii betimlemesiz ve sadece sorduğumda ya da akıllarına bana söylemek geldiğinde bizimkilerin görsellere dair açıklamalarıyla. Ancak her zaman ifade ettiğimiz gibi betimlemesiz film izlemek, tuzsuz yemek yemek zorunda olmak gibi bir şey.

Film 2019 yapımı. GETEM sistemine ise Mayıs 2021'de eklenmiş. Eş erişim bir hak olarak kabul edilmediği için iki yıl geriden geliyoruz yani. Ne diyelim. Biz on yılları da biliyoruz. Buna da şükür ama yetmez. Neyse! Biyografi ve dram türünde kategorilendirilen filmin yönetmeni Özer Feyzioğlu. Yapımcısı ise Mustafa Uslu. Yapım şirketinin adı ise Dijital Yapım Evi. Senaryosunu Barış Pirhasan kaleme almış. Müzik düzenlemeleri Fahir Atakoğlu'na ait. Oyuncularda ise Hayat Van Eck, Yetkin Dikinciler, Selen Öztürk, Gürkan Uygun, İsmail Hacıoğlu, Uğur Güneş, Renan Bilek, Barış Kıralioğlu, Bülent Alkış gibi popüler isimleri görüyoruz. Filmin İMDB puanı 8.3. Beyaz Perde sitesi ise daha önceki yazılarda söylediğimiz gibi üçlü bir puanlama sistemi kullanıyor. Bu kapsamda puanlamalar ise şu şekilde: Basın 3,2; Beyaz Perde puanı 3,5; üyeler 4,6, bu hayli iyi bir puan takdir edersiniz ki.

Film üzerine araştırma yaparken okuduklarımdan konuya ve Naim Süleymanoğlu'na dair öğrendiklerimi paylaşmak isterim sizlerle.

Bulgaristan'daki Türk azınlık içerisinde doğup büyüyen Naim, henüz on yaşındayken tesadüfen halter yeteneği fark edilir. Antrenör Enver'in yönlendirmesiyle basamakları adım adım tırmanır ve Bulgar Milli Takımına girer. Kazandığı altın madalyalar sonucu önce Bulgaristan Halk Cumhuriyeti'nde bir kahraman haline gelir. Ancak onun parladığı dönemlerde 1984 yılı sonu ile birlikte Bulgar Komünist Partisi'nin iktidarında uygulamaya konan resmi makamlarca "Diriliş Süreci" adı verilen Bulgarlaştırma kampanyası yürütülmeye başlanır. Bu asimilasyon kampanyasının en bilinen sonuçlarından birisi Türk azınlığının isimlerinin Bulgar isimleriyle devlet zoruyla değiştirilmesidir. Naim için de bu durum bir kırılma noktası olur. Orada yaşananları dünyaya duyurmayı hedefleyen Naim, spordaki başarısını bu yolda kullanmaya karar verir. Bu amaç doğrultusunda Türkiye'ye iltica eder ve Seul'de olimpiyat şampiyonu olduktan sonra tüm dünyaya yaşanan zulmü anlatmayı başarır.

Otoritelere göre “tüm zamanların en iyi haltercisi" olan Süleymanoğlu'nun kısacık yaşamına sığdırdığı başarılarını da yazı kapsamı dışında olsa da saymak isterim. On beş yaşında Brezilya'da ilk dünya rekorunu kırar. 1984, 1985 ve 1986 yıllarında dünyada “yılın haltercisi” seçilir. 1988 Seul, 1992 Barcelona ve 1996 Atlanta Olimpiyatları olmak üzere üç kez olimpiyat şampiyonu olur. Kimi kaynaklara göre yedi, kimilerine göre ise sekiz kez dünya şampiyonu olmuştur. Kırk altı dünya rekoru kırar. Tam 190 kilo kaldırarak kendi kilosunun üç katından fazla ağırlık kaldırmıştır. Bir olimpiyatta altı dünya, dokuz olimpiyat rekoru kırar. 1988 yılında TİME dergisine kapak olur. 1992 yılında Uluslararası Halter Basın Komisyonu tarafından “dünyanın en iyi sporcusu” seçilir. Ayrıca Türkiye'ye Olimpiyatlarda güreş dışında ilk altın madalyasını kazandıran da işte bu efsane insandır.

Filmin genel anlamda beni sesli betimlemeden bağımsız olarak rahatsız eden ve okuduğum eleştirilerde de göze çarpan tek sıkıntısı; müzikler süper, seçimler ve zamanlamalar harika ancak ses seviyeleri dengesiz olmuş bazı yerlerde. Konuşmalar anlaşılamıyor. Bu da geriyor izleyiciyi. Elbette bir de böylesi insanlar keşke yaşarken konu edilse filmlere. Hakları yaşarken bizzat kendilerine teslim edilse.

Sesli betimlemeye gelince, tabii ki önce emekçileri sayalım. Sesli betimleme metin yazarı Arif Emre Tiryaki. Betimlemeleri Ayşegül Kalkan'ın sesinden dinliyoruz. Altyazıları Ünsal Coşar seslendirmiş. Ayrıntılı altyazı çevirmeni Ece Naz Batmaz. İşaret dili çevirmenliğini ise Volkan Kurt yapmış. Editörler; Fulya Akbaba, Beliz Coşar, Samet Demirtaş. Ses montajda her zamanki gibi Nisa Namazova ve yine teknik yapımda Yenigökdelen Tercüme ile Dağ Prodüksiyon adlarını görüyoruz.

Öncelikli söylemek isterim ki sesli betimleme gün geçtikçe kusursuzlaşıyor. Özellikle SEBEDER'in işleri için bu böyle. Bunun en önemli nedeni de bence hedef kitle için bir şeyler yapmak yerine bizzat yeti farkı olanlarla birlikte hareket ediyor olmasından kaynaklanıyor. Bize rağmen değil, bizimle birlikte olunca ivme kazanıyor işte böyle. Ele aldığımız filmde hemen hemen sesli betimleme anlamında kusursuz diyebilirim. Birkaç küçücük nokta var. Aşağıda olumlu ve olumsuz bulduğum bir iki anekdotu yazdım sizlere.

Betimlemenin olanak verdiği yerlerde, altyazıların farklı bir ses tarafından seslendirilmesi çok isabetli olmuş. Hele hele betimleme seslendirmeni bir kadın iken altyazıların erkek seslendirmence okunması çok daha akıcılık kazandırmış seyir keyfine.

Bir sözcük var ki bir türlü anlayamadım. Defalarca dinlemiş olmama karşın biraz okuma düzeninin yazı dilinden farklı olmasından, biraz fondaki seslerden bir türlü çözemedim. Filmin başında çocuk Naim'in katıldığı Kırcaali'deki ilk müsabakada kazandığı altın madalya sonrası yumruğunu havaya kaldırıyor. Bu, betimlemede bilmem ne usulü yumruk diye okunuyor. “Modefiye” gibi bir şey. Arama motoruna yazdım, Viki Pedia sitesini taradım. Mümkün değil, farklı yumruk usullerine dair bir şey bulamadım. Meraktan da çatladım inanır mısınız?

İlerleyen sahnelerden birinde Hilmi, takıma açma germe yaptırıyor. Naim, Enver ile halter çalışıyor. Bir yerde istediği gibi yapamadığı için sanırım Naim'i sinirli bir şekilde uyarıyor. Ardından, “Ellerine bandaj saran iri bir gencin arkasında çoraplarını giydi” deniyor. Çoraplarını giyen kim? Büyük bir ihtimalle Naim de bu konu biraz arada kalmış gibi olmuş.

Başka bir sahnede ise halteri doğru indiremeyen Naim'i kovan Enver, avuçları su toplayıp patlayan Naim'in ellerine üflüyor. Betimlemesi ile uygun boşluk doğru değerlendirilip hem bir önceki sahne hem de mevcut sahne çok anlaşılır anlatılıyor. Bu incelikleri doğru değerlendirmek çok önemli gerçekten. Bunun için ayrıca tebrikler.

Enver'in Naim'i Milli Takım Teknik Direktörü İvan'a göstermeye çalıştığı Vidin'deki müsabakadan Milli Takım çalışmalarına geçiliyor. Ve anladığım kadarıyla bu geçişte çocuk Naim büyüyor ve genç bir delikanlı oluveriyor. Bu durum betimleme ile söylenmiyor. Ancak sahneler o kadar hızlı akıyor ve bence doğru bir tespit ile o esnada İvan'ın Bulgarca konuşmaları altyazıdan kör izleyiciye seslendiriliyor. İzleyici yakalıyor anlatılmak isteneni. Dediğim gibi doğru bir uygulama olmuş bence de bu. Araya sesli betimleme de girseydi iyice tabiri caizse her şey arapsaçına dönerdi.

Naim'in kaçışı tüm detaylarıyla çok anlaşılır betimlenmiş. En azından benim aklımda hiçbir soru işareti kalmadı.

Melbourne'de Naim'in kaldığı evde kahvaltı sahnesinde çok isabetle masada oturanlar söyleniyor önce betimlemede. Ancak Naim’le kahvaltıya oturanların yanında zayıf biri daha var deniyor. Muhtemelen adamlar onu kaçırırken Rasim'den teslim alan iki adam. Bu, betimlemede söylenmemiş. Çünkü olan boşluğa durum ancak bu kadar bir cümle ile anlatılabilmiş. Bence yeterli de olmuş. İyi bir izleyici bunu akıl yürütme ile bulabilir.

Jenerikteki şarkılar bölümü sadece şarkı adlarını içeriyor. Merak ettiğim, ki bu mp3 dosyada nasıl ifade edilebilir bilmiyorum, jenerikte o bölüm gerçekten var mı, yoksa benim gibi kıl izleyicilerin merakını gidermek için mi okundu? Bu ihtimali kendimce pek gerçekçi bulmadım. Eğer jenerikte varsa neden sadece şarkıların isimleri var? Sanatçılarıyla birlikte olması gerekmez miydi? Bu bölüm, sesli betimlemeden bağımsız bir eleştiri tabii ki. Ama hayli ilginç geldi ve yazmadan edemedim.

Size bu yazıyı hazırlamak için birkaç kere izlemek durumunda kaldığım bu filmin hiçbir seyrinde sıkılmadım. Bir de düşündüm, “Öteki olmak güçlendiriyor mu dersiniz insanı?” Betimlemesinden yola çıktım ve yakın tarihimizde bir yolculuk yaparken buldum kendimi. Size de iyi yolculuklar dilerim.  

 

Yazıyı hazırlarken incelediğim bağlantıları belki göz atmak istersiniz diye sizin için aşağıya alıyorum.

GETEM bağlantısı için tıklayınız:

Viki Pedia sitesi bağlantısı:

Beyaz Perde sitesi bağlantısı:

T24: Atilla Dorsay - Dünyayı Hayran Bırakan 'Küçük Adam’ın Büyük Serüveni yazısı için tıklayınız:

Gazete Duvar: Şenay Aydemir - ‘Cep Herkülü: Ver Mehteri! yazısını okumak için tıklayınız:

Sabah: Volkan Özyurt - Özgürlük Uğruna Destan Yazdı yazısı için tıklayınız:


Sesli Dinle

Yorumlar

Bu yazı için henüz yorum yok.