Pardon abi sen kimdin? Bizi nereden tanıyordun? Kızımın dedesi mi, amcası mı ya da dayısı mıydın? Hayır, hiçbiri değildin. Bizim için herhangi biriydin. Ne oldu da içinden bize o parayı vermen gerektiğini düşündün?
Eşim, ben ve kızım alışveriş yapmak üzere bir alışveriş merkezine gittik. Kızımın ihtiyaçlarını almak için bir çocuk mağazasına girdik. Bir görevli bulup alışverişimize başladık. Görevliyle birlikte alacağımız ürünlerin bulunduğu reyonları tek tek gezmeye başladık. Her şey bir vatandaşın kızımın eline para uzatmasına kadar güzel gidiyordu. Kızım bir anda arkama doğru çekilmeye başladı. Kızıma ne olduğunu sordum. Birisi eline para uzatıyormuş. O an içimden geçenleri tahmin edersiniz. Adama neden böyle bir şey yapma gereği duyduğunu sordum. O kadar rahat bir şekilde, “İçimden geldi" demez mi? Yaptığının yanlış olduğunu söyledik. Bir de pişkin pişkin “Çocuğa bir şey alırsın” dedi. Eh be adam, çocuğuma bir şey almamı söylemek senin haddine miydi? Ben oraya zaten çocuğuma bir şeyler almak için gelmiştim. Nerede olduğumuzun farkında bile değildi. Ben çocuğuma oradan bir ürün alamayacaksam, orada ne işim vardı. Hadi onu da geçtim. Sadece bakınmak için bile orada olabilirdik.
Yaz başladığından beri kızımla çok yere gittim. Sanki herkes birbiriyle yarışıyordu bize para vermek için. Bir kafeye gittiğimizde birisi “Çocuğa dondurma alırsın” diye para vermek istedi. Bir diğeri şeker, bir diğeri kıyafet… Bunun hiç sonu gelmedi şu ana kadar. Biz de herkes gibi her yere gidiyoruz ama herkes gibi eşit görülmüyoruz. Herkesin bize gelince içine bir şeyler oluyor. Acaba içlerinden nasıl bir şey geçiyor ki bize para verebileceklerini düşünebiliyorlar?
Şu satırlara artık “Çok sinirlendim, çok öfkelendim” gibi cümleler yazmak bile istemiyorum. Sadece bu tacizden çooook yoruldum ve çoooook sıkıldım. Bu tipler yüzünden her dışarı çıktığımızda, tüm heyecanımız ve eğlencemiz yarıda kalıyor. Evet, biz o geziyi tamamlıyoruz ama benim kafam hep o anda takılı kalıyor. Tanıdığımız kişiler çocuğumuza bir şey vermek için bize sorarken hiç tanımadığımız bir kişinin sorma gereği bile duymadan bu hadsizliği yapmasına hiçbir anlam veremiyorum. Gerçi bir anlam da aramıyorum. Bunun akla, mantığa sığacak hiçbir yanı yok.
Çocuğuma minibüste bize sormadan şeker uzatan teyze, seni de unutmadık. Bu yazımda hep para verenlerden bahsettim ama bir de şeker uzatan teyzemiz vardı. Bir arkadaşımızın nikahına gidiyorduk. Kızım kucağımda oturuyordu. Bana doğru çekilmeye başladı. Bir teyze eline şeker uzatmış. Çocuk almak istemese de illa zorla eline vermeye çalışıyordu. Kızım “Hayır hayır” diye kızmaya başladı.
Bize sormadan istediklerini yapabilme özgürlüğünü kendilerinde bulabilmelerine çok şaşırıyorum. Sırf ben kör olduğum için çocuğuma “İçimden geldi” deyip para, şeker veya çikolata ne varsa verebileceklerini sanıyorlar. Tüm çocuklar tatlıyken ben kör olduğum için benim kızım onlara daha sevimli geliyor. “Maşallah, çok tatlıymış” diyen eline bir şeyler tutuşturmaya çalışıyor. Aslında bunlarla hep karşılaşıyoruz. Benim burada dikkatinizi çekmek istediğim nokta şu: Çocuklarımıza herkes bir şeyler vermek isteyecektir. Önemli olan, çocuğumuzun o anda ne yaptığı. Evde kimseden bir şey almaması gerektiğini anlatsak da dışarıda bu tür durumlarla karşılaştıkça hiç kimseden hiçbir şey almamaları gerektiğini daha iyi öğreniyorlar. Kör olduğumuz için “Nasıl olsa anlamaz” diye düşünüp çocuğa elindekilerden uzatıveriyorlar. Eğer o an kızım bunu bana söylemese, ilk başta gerçekten fark edemeyebilirim. Onu fark edemememin nedeni benim kör olmam değil, o kendini bilmezin kör olduğumu düşünüp “Nasıl olsa anlamaz” deyip o çocuğun annesi olduğumu bile önemsememesindendir.
Çocuklarımıza kimseden bir şey almaması gerektiğini ve mutlaka birileri eline ne uzatıyorsa bizlere söylemesi gerektiğini anlatmalıyız. Körlükten ve kör olduğumuzdan konuşmayı asla ertelemeyin. Ta küçüklükten başlasın körlük üzerine konuşmalar. Kendim bunlarla karşılaştığımda artık çok önemsemiyorum ama çocukla bu tacizlere maruz kalmak çok yıpratıcı. Biz de çocuklarımızla her ebeveyn gibi sıradan olmak istiyoruz.
Bir zahmet, bu en temel hakkımıza da saygı gösterilsin.
Belki 150. Sayımızda her şey değişmiş olur ve bizler de daha güzel şeyler anlatabiliriz.
Ne dersiniz?