Toplam Okunma 0
Ön planda belli bir mahalle kadar geniş boşluk. Yıkıntıların iş makinaları ile toplandığı, bomboş kalmış bir moloz tarlası. Uzakta metal kubbesi parlayan minaresiz bir cami.

23-25 Şubat 2024 tarihlerinde 6 Şubat 2023’te yok edici bir depremle sarsılan Hatay’daydım. Depremin sıcaklığında çok şey okudum ve dinledim ama oraya gitmeden öğrenilen hiçbir şeyin anlamı yokmuş. Anlatılanın çok ötesinde bir yıkım var Hatay’da. Göz alabildiğine moloz tarlaları, birbirine karışmış zemin ve sokaklar, açılmış ucu gözükmeyen dehlize benzer içi su dolu korkutucu çukurlar, tam yıkılmamış ama üflesen yıkılacak binalar, umutsuz ve yaslı insanlar…

 

Hatay’a Erişilebilir Her Şey (EHŞ) Sosyal Girişimi’nin Kale Grubunun desteğiyle hayata geçirdiği Topluluk Destek Programı kapsamındaki “Sen de Anlat Sen de Öğren, Bağımsızlıkla Güçlen” projesi için gittim. EHŞ 2018 yılında kurulan, erişilebilirliği içeriksel, iletişimsel ve fiziksel olarak ele alan hak temelli faaliyet gösteren bir sosyal girişimdir. EHŞ’nin kurucu ortakları Hale Yıldız, Seben Ayşe Dayı ve Serim Berke Yarar’dır. Ben EHŞ’nin kurucusu olmasam da bu yakın dostlarımla bu girişimin başından beri içerisindeyim. Ve EHŞ’nin eğitmen ve danışmanlarındanım. Bugüne kadar EHŞ ile birçok eğitim, denetim ve projeye katıldım. Çok farklı yapıdaki kuruluşlara denetime gittim ve eğitimler verdim. Ancak benim için en farklı deneyim Hatay’da yaşadığımdı.

 

Hatay’a deprem sonrasında ampute olan ya da engellilik durumunu yaşayan bireylere “Ben de sizin gibi engellilik deneyimini sonradan yaşayan biriyim” diyerek biraz konuşmak, biraz da dertleşmek için gitmiştik. EHŞ kurucu ortağı Hale de kaza sonrası tekerlekli sandalye kullanmaya başlayan biriydi ve ikimiz de kendimizi ve yaşam deneyimimizi anlatmayı düşünmüştük. Seben, Serim, Hale ve benden oluşan dört kişilik bir ekiple yaklaşık dört saatlik bir içeriği olan eğitim akışı da hazırlamıştık. Ancak eğitim hiç de planladığımız gibi olmadı! Katılımcılar öyle şeyler anlattılar ki bazılarını şu anda aşağıya yazarken bile irkiliyorum!

 

  • 14 yakınımı kaybettim.
  •  Anne, baba, kardeşimi kaybettim; iki bacağımı kaybetmişim çok mu?
  • 4 gün enkazda kaldım ve şu an amputeyim.
  •  45 gün yoğun bakımda kaldıktan sonra ikinci bacağımı kesilmekten kurtardık.
  •  17 yaşındayım ve artık yürümeyeceğim ama yaşamaya devam etmek istiyorum.
  • Çocuklarımı getirip götürebilmek için amputeler için ehliyet veren kursta indirim istiyorum.
  • Konteynırlar arasında birazcık sosyalleşmek için çardak istiyoruz.
  • Çalışmak istiyoruz, çalışalım ki hayatımıza devam edebilelim.
  •  AFAD çamaşır makinasını yasakladığı için çamaşır yıkayamıyoruz. Bize destek verin.
  •  Çocuğum deprem öncesinde az duyuyordu, artık hiç duymuyor ve konuşamıyor.

 

Yukarıdaki cümleler eğitime katılan depremzedelerin cümleleri. Sanırım bu cümleler oradaki insanların istek ve ruh hallerini anlatmaya yetiyor.

 

Hatay’da navigasyonu kullanma şansınız yok. Navigasyonda yazan yerlerin %95’i yok artık çünkü. Yıllar önce gitmiştim Hatay’a. Meşhur Saray Caddesi vardır. Bir sürü kebapçının olduğu, kiliselerin de yer aldığı çok tarihi bir caddedir. Ve artık öyle bir cadde yok! Yine de bir şekilde hayatta kalmaya çalışıyor halk.

 

Hatay’ın mutfağı ünlüdür ve deprem sonrasında ilk iş olarak restoran ve meyhaneleri açmaya başlamışlar. Konteynırların içinde ya da derme çatma barakalarda açıyorlar buraları. Örneğin, Meşhur Nihat Usta, Saray Caddesi’nde sağlam gibi gözüken bir binanın altına taşımış hünerini. Ancak masaya oturmak için çok dikkatli olmanız gerekli. Dikkatsiz olursanız moloz birikintilerinde ayağınızı burkabilirsiniz ya da dehliz gibi derin çukura düşebilirsiniz. Akşamları açık kafelere gidebiliyorsunuz. İçeri girince dışarıyı unutuyorsunuz. Sanki İstanbul’da Kadıköy’de bir yerdesiniz gibi hissediyorsunuz. Ama dışarı çıkınca toz kokusu ve moloz yığınlarından oluşan binaları görünce acı gerçekle yine karşılaşıyorsunuz.

 

Hatay’da sevgili dostum Ali Köse ile de görüştük. Kendisi Hataylı ama son yıllarda İzmir’de öğretmenlik yapan bir kör. Ve yeniden Hatay’a döndü. Burası “Benim için yepyeni bir şehir Ilgın” dedi. “Hiçbir yeri tanımıyorum şu anda. Hiçbir işaret yok bastonla takip edebileceğim. İlacım bitse eczane nerede, hangi hastaneye gideceğim ve hastane nerede bilmiyorum. Para işim ya da resmi işim olsa bu işi yapan yerler nerede ve ben neredeyim inan hiçbir fikrim yok!” Ali ile Saray Caddesi’ne gittik. Beraber anılarımızı konuştuk ve tabii ki en çok Ali’nin anılarından konuştuk artık olmayan Saray Caddesi’ndeki molozların arasında.

 

Var olan bir mekanı erişilebilir hale getirmek daha zordur. Ancak ortada hiçbir şey yoksa daha kolaydır. Hatay bizim için bir fırsat. Erişilebilir bir şehir inşa edebilmek için girişimlere EHŞ olarak başladık. Umarım, her şey planlanan gibi olur. Gönül isterdi ki bu yıkım olmadan da erişilebilirlik sağlansın ama maalesef ülkemizde bu mümkün değil.

 

Hatay’a gidip döndüğümden beri hep aklımda oradaki insanların hayatı ve söyledikleri. Kentteki ve insanlardaki yıkımın büyüklüğünü oraya gitmeden anlamanız mümkün değil! İşin en acıklı tarafı ise, bu depremler olmaya devam edecek ve bizler de yıkılmaya devam edeceğiz.


Sesli Dinle

Yorumlar

Bu yazı için henüz yorum yok.