Toplam Okunma 0
Bir otobüse ait  araç içi anons ekranı, ekranda daire şeklinde küçük bir simge ve altında loading yazıyor.

İnsana değersiz kabul edildiği nasıl hissettirilir? Bir kentin sakinlerinin bir kısmının yok sayılması neden kanıksanır? Sorular sorular… Soru sorana derttir, muhatabı tınmaz çünkü. Elinde sorularla kalırsın. Yanıtlanmayan sorular eline yumurtlar ve yeni soruları doğurur. Yok sayılmamak için ne yapmalıyız? Bu çağda böylesi bir yok sayılma yeteneğini nasıl edinmişiz? Bunu kırmak için ne yapmalı? Aslında soruya da söze de gerek yok. Hepsi tükendi çünkü. Çünkü bir adım ileri, iki adım geri yürümek yeterince yorucu bir aktivite. Mesela döndük dolaştık bir yerel seçimin kıyısına geldik yine. İsteriz, taleplerimiz değişsin. Hatta zor şeyler isteyelim. 100 yıl öncesinin taleplerini temcit pilavı gibi tekrarlamayalım. Nerdee? Hayaller Paris gerçekler Ankara. Hala gölgesiyle yetiniyoruz hayallerimizin. Hala gırtlak patlatıyoruz gerçekleşsin diye. Dergimiz 10 yaşında ve ben dergimizin ikinci sayısında Ankara’da sesli otobüs sürecini yazmışım. Tam on yıl sonra tekrar yazmak zorunda kalıyorum. Kahrolsun bağzı şeyler!

 

Nereden Nereye?

 

2010 yılıydı. İstanbul’da Engelsiz Erişim’in otobüslere sesli anons ekletme projesini duymuştuk. Heyecanla sürece dahil olup işimizi bile tehlikeye atıp her gün izin alarak belediyenin bütün birimlerini arşınlamıştık. Henüz otobüslerde akıllı sistem bile yok. Saatlerce yürüdüğümüzü hatırlıyorum. Öyle ki annem sabah beni uyandırmaya geldiğinde “Biz kendi aramızda konuşup size dönüş yapacağız” diyecek kadar olayla bütünleşmiştim. Yeter ki bir adım atılsın diye seçenekleri bile komik bir vasatlığa indirgemiştik. Akıllı otobüslerde otomatik anonslar ana talebimiz ama şoförün önüne mikrofon konulabilir, kasetten çalınabilir gibi ilkel yöntemleri bile önermiştik. Benimsemediğimizi söyleyerek tabii. Olsundu. Yeter ki bu iş bir kere başlasındı. Gerisi gelirdi. Çok pis yanıldığımızı, halk pardon rant odaklı belediyecilik gösterdi.

 

O zaman akıllı durak sistemine geçiş süreciydi ve şartnamemizi sürece eklemişlerdi. Yıllar sonra hayata geçirildi de. Şürpriiiz! O kadar uğraştığımız sistemler keyfi olarak kapatılıyor. Vatandaşın başı ağrıyormuş. Hani ben en arkadaki teyzenin damadının ne halt yediğini bile en önden duyarken kimsenin başı ağrımıyor ama sesli anonslar baş ağrıtıyormuş. Sonra sistemsel arıza bahanesini keşfetti belediye. Şimdi Ankara’da milyonda bir otobüste anons sistemi çalışıyor. Hatta pirince giderken evdeki bulgurdan olma deneyiminin nasıl olduğunu göstermek için 90’li yıllardan beri sorunsuz çalışan metro anonslarını da çalışmaz hale getirdi belediyemiz.

 

Tüm illerde olduğu gibi Ankara’da da deyimlerle halkın ilişkisini bile ölçecek kadar güçlü bir belediyecilik var. Hatta çok şakacı Ardahan Belediye Başkanı “Her şey bitti de engelli yolu mu kaldı?” demişti. İşte tüm belediye başkanlarının iç sesiydi ağzından çıkan ayrımcı sözler.

 

Biz gelelim Ankara’ya tekrar. Belediye büyük bir başarı gösterip 10’a yakın kör derneğini bir araya getirdi. Yok, ildeki derneklerle yaratıcı çözüm bulmak için değil. Protestonun kolektifleştirilip sahiplenilmesinin önemini zihnimize çakmak için. Önce bir araya gelip #EgoSesVer dedik. Eşzamanlı olarak 153’e talep oluşturduk. Sonra belediyenin önünde aldık soluğu. Bizi yoğun bir katılımla karşıladılar desek de inanmayın. Kimse yoktu belediyeden ama sesimizin ulaştığının belirtileri var. Bu yazıyı tesadüfen okuyan birisi olsaydım şaşırırdım. Bu kadar basit bir talep niye çözülmez? Körleri geçtik, kenti bilmeyenler ve yaşlılar var. Kaldı ki sadece körlerin talebi olsa bile belediye bunu yapmak zorunda. İşi bu. Hiç kibarlaşmaya gerek yok. Yapması gerekeni yapacak. Şu çağda “Durak kaçıracağım” kaygısını yaşamak zorunda değilim. Kitaba, hayallere, düşünmeye ayıracağım yol sürecini durak saymaya ayırmak zorunda değilim. Yanımdakine sormak zorunda değilim. Şoförün hakaretini işitmek zorunda değilim. Kimse de bana durağı söylemek zorunda değil. Rahatsız edilmemek herkesin hakkı. Sıradan olma hakkımın dahi mücadelesini vermek zorundaysam muhatabım da her türlü tepkiye hazır olsun.

 

Samsun’dan Sakarya’ya, Ankara’dan İzmir’e her yerde toplu taşımanın erişilebilir olmadığına dair şikayetler yağıyor. Yani her yolu deniyoruz ama derdimizi anlatamıyoruz. Her yerel seçimler gelirken bu kadar basit çözümleri bile parti ve adayların gündemine sokamamak da bizim derdimiz ve özeleştirimiz olsun. Şu da son sözümüz olsun: “Eşit, Erişilebilir ve Engelsiz Kentleri size rağmen oluşturacağız. Belki siz olmayacaksınız ama biz kesin olacağız.”

 


Sesli Dinle

Yorumlar

Bu yazı için henüz yorum yok.