Her sabah yeni umutlarla yollara düşersiniz. Her gün çıktığınız bu yolda birçok fiziki engelle mücadele etmek zorundasınızdır. Evinizden çıkıp kaldırımda birkaç adım atar atmaz, kaldırımın tam ortasında bir elektrik direği karşılar sizi. O kadar dar bir kaldırımdır ki bu, solundan geçseniz kenara park etmiş bir arabanın aynasına takılır kolunuz, sağından geçseniz yanınızdaki apartman boşluğuna düşmemek için çok temkinli olmak zorundasınızdır. Bu engeli aşıp biraz ilerlersiniz, bir bakarsınız, dükkânların önü kasalarla, satılan malzemelerle ya da tabelalarla dolmaya başlar. Kimse düşünmez dükkânının önüne koyduğu bu malzemelerin bir engellinin, bebek arabalı bir annenin ya da yaşlı bir bireyin geçişine engel olacağını. İçinizden bunları geçirirken yolunuza devam edersiniz.
Sadece yayaların kullanımına açık olan, araç trafiğine kapalı bir caddede yürümeye başlarsınız. Bir bakarsınız, dükkânlara malzeme getirmek üzere birçok araç girmiştir bu araç trafiğine kapalı caddeye; kiminin kasa kapağı açıktır, kiminin sağı solu yere indirilen eşyalarla doludur. Çok rahat ilerleyebileceğiniz bu yol önünüze koyulan bu engellerle zorlu bir yola dönüşmüştür; bir an şaşırırsınız, nereden geçeceğinizi bilemezsiniz. Neyse ki önünüze bu engelleri koyanlar o kadar anlayışlıdırlar ki, eşya taşımayı bırakıp size yardım etmek için büyük çaba gösterirler. Oysa bilmezler ki kendileri engel olmuşlardır size. Bu zihniyetin sahipleri, bir bakarsınız, size tüm gayretiyle yardım eden iyiliksever insanlar olmuşlar. “Haydi, bu engeli de atlattık.” diyerek yolunuza devam edersiniz.
Zaman zaman insanlar yakın takibe alır sizi, nasıl yürüdüğünüze bakarlar. Sürekli gözlemlenmek rahatsız eder sizi, ancak insanoğlunun hoşuna gider farklı olana uzun süre bakmak. Siz de bir süre sonra duyarsızlaşmaya başlarsınız. Onlar bakmaya devam ederken, siz de yolunuza devam edersiniz.
Yollarda gereksiz demirler engeller sizi; boyları kısadır ancak çarptığınızda çok fazla acıtır canınızı. Araçlar girmesin diye konan bu demirler bu anlamda hiç de işe yaramaz, size engel olmaktan başka. Bazen çok işlek bir caddede bile bir trafik lambasına rastlayamazsınız. Bu düzen sizi bir başkasından yardım almaya mecbur bırakır. Kaldırımlarda yürürken seyyar satıcıların tezgâhları bir başka engel olarak çıkar karşınıza. Ekmek parası kazanmak için kurulan bu tezgâh sizin rahat bir şekilde yürümenizi engeller. Biraz daha uygun yere çekilmesini istediğiniz bu tezgâhın sahibi nereye gideceğini bilemez; ancak siz de yolun ortasında elektrik direkleri ya da ağaçlar, diğer tarafında seyyar satıcının tezgâhı varken her gün yürüdüğünüz yola yabancı olursunuz.
Yaşadığınız sıkıntılar bunlarla sınırlı kalmaz. Üst geçitlerin ortasına ya da merdiven başlarına oturan dilenciler de cabasıdır. Bir üst geçidin üstünde bile yürürken temkinli olmak zorundasınızdır. Tam bir düzen tutturmuş yürüyorsunuzdur ki bir ses sizin hızınızı keser “sağdan git sağdan.” diyerek. Aklınca size yol göstererek yardımcı olmaya çalışan bu sesin sahibi kendisi bir engel oluşturmuştur yolunuza gitmenize. Bir başka seyyar satıcı, yolunuzda yürürken sanki bir aracı park etmeye yardımcı oluyormuş gibi “abla sola sola sola” diye uzaktan bağırır. Bununla bitmez karşılaştığınız insan tepkileri.
Otobüse bineceksinizdir, durakta bekliyorsunuzdur herkes gibi, oradan birileri sesli anons yapar “özürlü bir bayan var, özürlü bayana yardım edin de öne alalım onu.” der. Siz sürekli anlatmaya çalışırsınız kendinizi, “ben bekliyorum sıramı, sıram geldiğinde binerim” dersiniz ama nafile. Kim dinleyecek sizi. Sizin tercih etme, istediğinizi seçme hakkınız olduğunu hiç kimse bilmez ya da herkes unutur. Zorla çekiştirilirsiniz, sıranın önüne geçirilirsiniz. Otobüse bindiğinizde de rahat edemezsiniz bazen. Yine bir ses yükselir ve “özürlü bayana bir yer verin.” der. Zaman zaman da otobüste ayakta giderken birisi sessizce kolunuza dokunur, büyük ihtimalle bir yer gösteriyordur, ancak siz o kişinin nereyi gösterdiğini ya da ne demek istediğini tahmin yoluyla anlamaya çalışırsınız. Artık o kadar sıkılmışsınızdır ki otomatik cevaplar verirsiniz; “yok, ben böyle iyiyim, oturmayacağım.” dersiniz ama bazen daha fazla bu konu uzamasın diye istenilen yere oturmak zorunda kalırsınız. Aslında tüm bu yaşananlar sizin kendinizi ifade edemediğinizden değil de artık insan davranışlarıyla mücadele etmekten yorulduğunuzdan kaynaklanmaktadır.
İş yerinize yaklaşmışsınızdır artık, “Şu caddeyi de geçeyim de bugün de işyerime varayım.” diye geçiriyorsunuzdur içinizden. Size yanan yeşil ışıkla karşıdan karşıya geçmeye çalışırken birden yaya geçidinin üstünde hızını kesemeyip ancak durabilmiş bir araçla karşılaşırsınız ya da yolun tam karşısında yaya geçidinin üzerinde durmuş ve yolcu almak için bekleyen bir ticari taksi keser yolunuzu. Taksiciyi uyarırsınız; “Aracınızı yaya geçidinin üzerinden çeker misiniz?” diye. Taksici size öneride bulunur; “Aracın önünden geçebilirsiniz.” der. Hiçbir yasanın yaptırımının uygulanamadığı bu ülkede kendi zorluklarınızla baş başa bırakılırsınız. Bu zorluklar, sizin görme yetersizliğinizin size getirdiği sorunlar değil, bu düzensiz düzenin, devletin eksikliklerinin ve toplumun bilinçsizliğinin önünüze çıkardığı engellerin bir sonucudur.
Belli yolların belli kısımlarına sarı çizgiler koyarak sizi sadece o sarı çizgilere mahkûm etmeye çalışan, caddenin bir tarafına sesli ışık koyarken diğer tarafına koymayan, yol ortasına ağaç veya elektrik direği diken bu zihniyet, engellilerin önündeki en büyük engeldir. Bu zihniyeti değiştirmek için elinden gelen çabayı göstermeyen, her şeyi kolay elde etmeye çalışan, sokaklarda şarkı söyleyerek elinde zarflarla para toplayan engelli zihniyeti de bu düzenin böyle gitmesine çanak tutmaktadır. Umarım, yeni bir yıla girdiğimiz bu günlerde yeşerttiğimiz umutlar boşa çıkmaz ve hem engelliler içinde bulunulan düzeni değiştirmek için üzerine düşeni yapar hem de engellilerin önüne engel koyan bu zihniyet gerekli bilinci kazanır. Her alanda eşit fırsata sahip olacağımız toplumsal bir yaşam dileğiyle.