Sait Faik’in kiraz mevsiminin yaşandığı şu günlerde İzmir’den tekrar kucak dolusu sevgi ve selamlar size değerli okurlar. Bir aylık bir aradan sonra yine bu sayfalarda sizinle buluşmak bize büyük bir heyecan veriyor. Bu ayki yazımızda çocuk kitaplarından bahsetmek yerine masanın öte yanına yani çocuklarımıza odaklanalım istedik ve özelde kızımız biricik tipitoşumza genelde ise tüm çocuklara seslendik. Onlara azıcık iç dökme soslu, bir miktar hatırlatma baharatlı ve en önemlisi sıcacık sevgimizle yüklü bir mektup kaleme aldık. Keyifli okumalar.
Canımızın canı, ruhumuzun ışığı biricik tipitoşumuz,
2020 yılının o güzel Temmuz ayının onuncu günü sen aramızdaki ilk nefesini aldığında farkında değildin ama bizim hayatımızın akış yönünü iyiye, güzele doğru keskin bir dönüşle geri dönülmez biçimde döndürüverdin. Seni kucağımıza aldığımız o ilk andan itibaren ruhumuz daima bir coşkuya, sonsuz bir sevince boğuldu ve bu hal sonsuza dek sürecek. Seninle yaşadığımız ve yaşayacağımız her an, içimizi bitmek bilmez bir enerjiyle dolduruyor. Anne ve baban olarak biz, bu sayfalarda anlattığımız mücadele alanlarımızdan biri olan kitapların ve oyuncakların erişilebilirliği mücadelesini işte bu muhteşem enerjiyle sürdürüyoruz. Toplumsal yaşamın her gün karşımıza çıkardığı erişilemezlik dağlarını, çöllerini senden aldığımız bu güçle aşıyoruz.
Seninle okuduğumuz her kitap ruhunun verimli topraklarına düşen bir tohum misali coşkuyla yeşerirken bizim de günlük koşuşturmacalar, savaşlar, açlık, yoksulluk adındaki birçok kemirgenin çoraklaştırdığı yetişkin dünyalarımızı şenlendirip bir bahar iklimi oluşturuyor. Senin çocuk dünyanın yemyeşil cangıllarında gezinirken bizler yenileniyor, yetişkinlik dediğimiz kör testerenin inatla koparmaya çalıştığı çocukluklarımızla bağımızı güçlendiriyoruz. İçimizdeki çocuklara oyun arkadaşı olduğun, sevinç ve mutluluk çığlıklarını bizimkilerin var olma haykırışlarına kattığın için sana sonsuz teşekkür ediyoruz.
Güzel kızımız, yukarıda da söylediğimiz gibi annen ve baban olarak biz erişilebilirlik mücadelesinde gücümüzü senden alıyoruz. Sen, toplumsal hayatta ötekilerin varoluş kavgasının içinde kendini doğar doğmaz buldun. Bugün içine doğduğun o mücadeleyi bizimle beraber omuzluyorsun. Yeti farklılıklarının toplum denen bütünün hatalı parçaları değil bu bütünün eksiksiz işlemesi için gerekli birer parçası olduğunu biliyorsun. Bu anlamda deneyimlediğin erişilebilirlik çözümleriyle sakatlığın herhangi bir varoluş biçimi gibi doğal bir varoluş biçimi olduğunun ilk elden tanığısın. Senin vasıtanla bütün çocuklara buradan bir kere daha sesleniyoruz. Güzel bakışlı çocuklar, yetişkin önyargılarıyla kalıplaşmış düşünme biçimlerine kendinizi hapsetmeyin. Yaşamın doğal akışında kendi kendinize öğrendiğiniz farklılıkların eksiklik değil bir bütünün farklı parçaları olduğu bilgisini yaşamınız boyunca unutmayın.
Hayat şiirimizin berceste Mısra’sı, bir gün toplumun dayattığı tektipçilikten, sağlamcılıktan daralır bunalırsan biliyoruz ki şu ana kadar biriktirdiğimiz ve biriktireceğimiz birlikte yaşam deneyimleri sana nefes olacak ve toplumsal hayatta farklılıkların varoluş mücadelesine tazelenmiş bir güçle katılacaksın. Biz annen ve baban olarak seni bu mücadelede yanımızda görmekten çok mutluyuz.
Geçtiğimiz günlerde sana ve tüm dünya çocuklarına Atatürk tarafından armağan edilen 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı kutladık. Biz de bu bayram için evimizi süsledik. Evimizdeki süsler bir gün düşecek ya da toplanacak olsa da süslenen bu evin anısı senin en güvenli sığınaklarından biri olsun. Kalbimizdeki inci tanemiz, şarkıda söylendiği gibi bomba yapan bilginlerin oyuncak yaptıkları günlere varmak için önümüzde uzun ve dikenli bir yol olsa da bu yolu birlikte yürüyeceğiz. Biliyoruz Nazım Usta’nın hayal ettiği gibi dünya bir gün tamamen sizin olacak. Siz dünya çocukları sahip olacağınız bu güzel dünyayı çocukluğunuzla muhteşem bir yere çevireceksiniz. Eşitsizlikleri, erişilemezlikleri ortadan kaldıracaksınız. Sen ve senin gibiler çocukluklarını kaybeden tüm dünya çocuklarına çocukluklarını geri verecek, el ele verip her dilden şarkılar ve masallarla dünyanın en parlak, en iç ısıtan çoban ateşinin başında bütün farklılıkların bir arada olduğu bir halkada gülüşüp oynayarak gökleri sevinç çığlıklarınızla çın çın çınlatacaksınız. Kalbimizde sonsuz umut ve sevgiyle senin ve tüm dünya çocuklarının bayramını kutluyoruz.
Mektubumuza bir Ayşe-Turgay Gümüş klasiği haline gelen “Bizi okumaya devam edin anacım” sözleriyle son verirken herkesin çocukça bir yanının kalmasını dileyerek huzurunuzdan ayrılıyoruz.