Toplam Okunma 0
Gökyüzünü arkasına alan dört sıra elektrik tellerinin sol tarafında kuşlar boncuk gibi dizilmiş bir şekilde tünemiş. Sağ taraftaki tellerde bir kuş tek başına tünemiş görüntüleniyor.

Merhabalar sevgili EEEH Dergi okuyucuları. Bu ay sizlerle yeti farklılığı olan bizleri derinden etkileyen bir konuyu paylaşmak dileğindeyim. Farklılıklarımıza ezdirilen duygularımız..

 

Ne çok yazacağımız, konuşacağımız, hatta isyan edeceğimiz bir alan değil mi Sevgili okuyucu? Düşünün, yeti farklılığımızı etiket olarak kullanıp bizleri baskılamaya çalışan, hiçbir temeli olmaksızın kafasında oluşan modele bizi uydurmaya çalışan bir topluluğa karşı verdiğimiz var olma mücadelesi, eşit şartlarda eğitim alma mücadelesi var ve bütün bu mücadelelerden başarıyla çıkıyoruz. Yani öğretmenlik, avukatlık ve daha birçok mesleki eğitimi başarıyla tamamlıyorsunuz. Ancak gelin görün ki kendisini “normal” olarak adlandıran topluluk, sizin yeti farkınızı etiket yapıp yaşamın her alanında size yapıştırıyor. Birey olma hakkınızı, yurttaş olma hakkınızı, sırf yeti farklılığınızdan dolayı engelliyor. Sonra da size “engelli kardeşlerimiz“ etiketiyle vicdan ağzı muamelesi yapıyor. Bununla da yetinmiyor, olur ya aşık oldunuz; bir kız arkadaşınız ya da erkek arkadaşınız var, evlenme hayalleri kuruyorsunuz. Tam da burada bu “normal” çoğunluk devreye giriyor. Sekle, fiziki görünüme bakmadan, insani değerlerine, özüne bakıp  ortak bir yaşam kurmaya çalışan insana olmadık baskılar yapıyor. Yani siz yeti farklılığına sahipseniz, “normal” çoğunluğun yaşam alanının dışındaysanız, “engelli kardeşleri” oluyorsunuz. Ancak kazara “Hepimiz farklılıklarımızla, fiziki özelliklerimizle, bu güzel ülkede eşit haklara, hükümlülüklere sahip insanlarız. Gelin, aynı yaşamın içinde birlikte yer alalım. Aşkı, sevdayı, bizi insan yapan o güzel duyguları hiçbir farklılık gözetmeden insanca, canlıca, ortaklaşa yaşayalım” dediğiniz an bu “normal” çoğunluk ellerinde size dair oluşturdukları etiketlerini yapıştırmaya başlıyorlar.

 

Kör, topal, sakat, özürlü, engelli, ağma, tekerlekli sandalyeye mahkum ve bu “normal” çoğunluk benzer birçok etiketle sizi kendi yaşam alanının dışına atmaya çalışıyor. “Engelli köyleri, engelli yaşam merkezleri” adı altında ayrımcılığı teşvik edici yapılar oluşturuyor.

 

Özetle, doğuştan ya da sonradan edindiğiniz fiziki farklılıklarınızla “normaller” sınıfının yaşam alanı dışındaysanız, “engelli kardeşi, vicdan ağzı, sevap aracı, cennet tapusu, engeline rağmen bir kahraman” oluyorsunuz. Ancak “ortak yaşam, eşit haklar” dediğinizde, yukarıda saydığım etiketler devreye giriyor. Ve biz yeti farklılığı olan bireylerin fizyolojik, psikolojik ve duygusal gereksinimleri beslenemiyor. Bu durum yeti farklılığı olan bireylerin toplumsal yaşama ve bireyin kendi yaşamına duygularıyla fizyolojik farklılıklarının çatışması şeklinde yansıyor ve bireyler bu durumdan çoğunlukla yaralanarak çıkıyorlar. Sağlıklı bir eş, sağlıklı bir anne, sağlıklı bir baba olma yolunda yeti farklılığı olmayan bireylerden mesafelerce geriden toplumsal yaşama erişmeye çalışıyorlar.

 

Yazıma son verirken benim bu “normal” çoğunluktan ricam; gelin, zihninizde geleneksel algının oluşturduğu etiketleri bir tarafa bırakın. Ortak yaşamın bizleri insan yapan değerlerin farklılıklarımızla gelişebileceğini, empatinin ve duygudaşlığın, birçok geleneksel önyargının üstesinden geleceğini fark edin. Yaşamın hepimiz açısından nasıl keyifli hale geldiğini sizler de duyumsayacaksınız. Farklılıklarımızın duygularımızı gölgelemediği günlere erişmek umuduyla. Sevgiyle kalın.


Sesli Dinle

Yorumlar

Bu yazı için henüz yorum yok.