Sıcak yaz günlerini ev arayarak, aralarda bulduğumuz zamanları da mümkün olduğunca gezerek geçirdiğimizden dolayı yine evde hiç oturamadığımız bir yaz geçti. Ben hamileyken evde rutin bir hayat sürdüğümüz kısmı saymıyorum. O biraz mecburiydi. İnsan özlüyor kendi seçimiyle evde oturmayı ve tadında şehir dışı, yurt dışı seyahatlerini. Neyse! şu borçları toparlayalım, yarıyıl tatilinde her şey güzel olacak. Evet, sanırım gelmek istediğim ama bir yandan da hatırlamayı hiç istemediğim o konuyu uzun ve alakasız bu girişimle erteleyebileceğim kadar erteledim. Ev arama süreci ve karşılaştığımız problemlere karşı erişilebilir yöntemlerimizi, 139. sayıda anlattığımı da hatırlatayım merak edenler için.
Biz ekim ayında taşındık. Şu anda üzerimde müthiş bir hafiflik var. Bunu ancak iyice yerleştikten, yapılacaklar listemizde hiçbir şey kalmadıktan sonra söyleyebiliyorum. Zaten bu yazıyı da ancak bu hafiflikle yazabiliyorum. Umarım hafiflerken önemli detayları da unutmamışımdır.
Sizlere taşınma sürecinde yaşadığımız ve erişilebilir yöntemler bulmamız gereken deneyimlerden bahsedeceğim. Evimiz sıfır olmadığından ve biz yeni bir evde oturmak istediğimizden tadilat yaptırmamız gereken yerler vardı. Ev ararken niyetimiz, tadilatın en az süreceği veya hiç olmayacağı türden evler bulmaktı. O yüzden mutfağın ve mümkünse banyonun bakıma ihtiyaç duymaması öncelikli tercihimizdi. Zira buralarda fayansçı, dolapçı, tesisatçı, elektrikçi, doğal gazcı gibi birden fazla ustaya bazen eş zamanlı, bazen de sıralı biçimde ihtiyacınız oluyor ve o organizasyonu yürütmek çok zor bilenleriniz vardır.
Bu yazıda yazdıklarım hepi topu bir hafta sürmedi bile. Bereket, içimize diğer kriterlerimiz açısından da sinen; tadilatı uzun sürmeyen bir ev bulmuştuk. Yine de çok zor. Bu zorluğun iki sebebi var. İlki: görsel yanları yoğun olan unsurlar söz konusu. Evet, kıyafet kombinlemek de öyle ama burada bir fark var. Görsel yanlara dikkat ederek giyinen bir kör, hâliyle her gün yeni bir seçim yapar, karar verir, bilmediği bir şeyleri öğrenir, bütün bunlar ışığında kendi tarzını oluşturur. Ancak duvar kâğıdı seçimi, parke seçimi ortalama bir hayatta en fazla birkaç kez yapılacağından daha fazla zor. İkinci sebep de: ustaların söyledikleri saat ve bazen güne uymamaları, bazen sizin seçtiğinizden bambaşka bir ürün getirme/ortaya çıkarma ihtimalleri, işçiliğin baştan savma yapılması gibi durumlar… Bunların hepsi yaşanmak zorunda değil ama yaşanması muhtemel.
Ben bu yazıda yaptırdığımız 4 farklı işi bizim deneyimlediğimiz görsel yanlarıyla anlatacağım ve önerilerimi sunacağım. Ürün seçimi, kalitesi gibi noktalara değinmeyeceğim. Yapılış sırasına göre ele alıyorum. Seçimleri Sevgili Eşim Hasan'la beraber yaptık. Evde çalışılırken eski evimizde bebeğimizleydim. Ustaların yanında çoğu zaman Hasan tek başına kaldı.
Öncelikle evin iç kapıları ve çelik kapısı. Ev ararken evlerin kapılarını incelediğimizden yeni ve eski evlerin kapılarına dair ön fikrimiz oluştu. Zaten yaşadığımız veya misafirliğe gittiğimiz evlerden de böyle bir izlenimimiz vardı. Bu ana kadar daha çok dokunsal olarak hâkimdik konuya. Görsel olarak hâkim olmanın yolu da şovrumlara gittiğimizde görevliden ve yanımızda bir yakınımız varsa ondan detaylıca bilgiler almaktı. Bu bilgileri onların rastgele anlatımlarından ziyade sorularımızla yönlendirme yaparak edindik. Yoksa "bu kapı nasıl" diye geniş bir soru sorunca "güzel ya da değil" gibi son derece öznel bir cevap gelebiliyor.
Eğer üretici bir firmadan alıyorsanız malzemeyi seçtikten sonra rengini istediğiniz gibi yapıyorlar genellikle. Kapının kulpuna da siz karar verebiliyorsunuz hem modeline hem de rengine. Burada söylemeliyim ki; günümüz modası daha çok açık renklerden yana. Hatta beyazın 50 tonu var desem yeri. Belki daha bile fazladır. Renklerle ilgili temel bir izlenim bilmek de anlamlı. Bu kadar tona aşina olmak, modayı ezberleyip kendine kopyalamaya da neden olabilir. Bu ince çizgiye dikkat etmek gerekir. Örneğin mat beyaz daha solukken parlak beyaz, adı üzerinde daha parlak. Parlak olan daha kalitelidir diye bir algıyla da karşılaşabilirsiniz ama bu tamamen öznel. Çünkü aynı malzemeye mat veya parlak boya yapılabilir. Tabii aynı tonun parlağı ve matından bahsediyorum. Bir de hiç boya vurulmayan, ahşabın kendi renginden oluşan iç kapılar da var. Bu ikisinin kullanımda avantaj ve dezavantajları var. Bu, bizim yazımızın dışında bir konu. Eski yazımda belirttiğim gibi şu sıralar yaygın olan kapılar daha düz zeminli, girintileri ve çıkıntıları olmayan; çizgilerle model verilen ya da tamamen düz kapılar. Bu çizgiler, kapının üzerinde daracık bir şerit hâlinde çıkıntı veya girinti oluşturabilir. Eski kapılardan farkı; bu şeridin çok daha dar olması ve kapının tüm yüzeyinin bu gibi girinti ve çıkıntılardan oluşmaması. Eski kapı diye bahsettiğime Amerikan kapı diyorlar.
Çelik kapılar için de aynısını söyleyebiliriz. Onlarda farklı olarak zıt renkler bir arada daha çok kullanılıyor. Örneğin kapının kasası ve kulpu aynı ve daha koyu bir renkten olurken kapının pervazı açık renkte veya kapının yüzeyinde bir bölüm kasayla aynı şekilde koyu renkte olabilir. Genelde beyazın tonları ve siyahın biraz açığı olan antrasit kullanılıyor. Bizim çelik kapıcıya gösterdiğimiz; üzerinde kuş ve çiçek sembolleri çizgisel ve küçük figürler olarak yer alan bir çelik kapı, bunları eskiden yapıyorduk diye ifade edildi. Tabii kendileri yapmadıkları için de böyle demiş olabilirler. Zira denk geldiğimiz tüm esnaf; kendi yaptıkları dışındakini bir şekilde kötülüyor. Sonuçta biz o dükkânda aradığımızı bulduğumuz için daha fazla araştırmamıştık.
Bir de çelik kapılarda apartman içi değil de apartman dışı malzeme diye sundukları bir malzemenin dokusu bizim daha çok hoşumuza gitti. Dış mekân deyince farklı anlaşılmasın. Bildiğimiz ev kapısının daha pürüzsüz ve sağlam hissettiren bir zemini olan kapılardan bahsediyorum. Bina kapısı gibi değil yani. Kompozit kapı diyorlarmış bu türe. Bu yüzden bir dükkândaki ne kadar fazla seçeneği inceleyip hakkında konuşursanız o kadar özgün fikirler oluşturabilirsiniz. Tek problem; eğer üretim yaptıkları atölye de oradaysa biraz tozlu oluyor. Toz yüzünden kapı ve diğer ürünler için gezerken bebeğiniz varsa yanınızda olmaması iyi olur.
Seçimi yaptık. Evde uygulama kısmı var sırada. Ustalar gelir, işe başlarlar. En büyük problem burada bence. Yaptıklarını o an görüp müdahale etmek zor. Mesela getirdikleri bir kapıda bir çizik olabilir ama göremeyiz. Biz eve aynı zamanda boya yaptıracağımız için kapıların naylonlarını çıkarttırmadık. Sonradan kendimiz çıkardık. Burada ya gören birinden destek almak ya da firmaya güvenip bir problem olursa size yarın ulaşacağız demek ve problem olursa ısrarcı olmak gerekir. Sizin söylediğiniz renk ve modelden başka bir şey gelmemesi için de sözleşmede açıkça yazdığından emin olmak çok önemli.
Şimdi ev boyası ve duvar kâğıdına gelelim. Boya, ustaların yönlendirmesine göre kapılardan sonra ve parkeden önce yapılmalıymış. Kendi deneyimimize göre bir ek de temizlikten, mümkünse boyadan da önce kornişler kontrol edilmeli ve eskimişse değiştirilmeli. Eğer gören birine sormazsanız, onun aklına gelip de kornişlerin durumu nasıl bir bakalım demeyebilir. Korniş eskimesi de nasıl olur demeyin. Dışarıdan gelen kirli hava ile renkleri sararabilir, kötü kullanılmışsa kırılabilir. Kornişler çakılırken etraf kirleneceği için bu sıralama önemli.
Boya için renklerle ilgili iyi betimlemeler almak gerek. Bunu yapay zekâ uygulamaları ile yapmak da mümkün ama en nihayetinde yapay zekâ da insanların öznel tariflerinden oluşmuş birikimle hareket edecektir. Yine de fikir veriyor. Örneğin bir renk tonunun kodunu yazıp bu, sarımsı ve süt gibi bir beyaz mı; yoksa kar beyazın gölgeli hâli mi, mavimsi mi yoksa parlak bir beyaz mı gibi sorular sorulabilir. Şimdilerde bej ve tonları yaygın. Bejin bazı renkleri çağrıştırmasıysa biraz göreceli ama yine de genel geçer ortak yanlara da sahip. Ara renklerin tarifini alırken en iyi bildiğimiz ana renkleri referans alabiliriz. Tabii tonları algılamaya alışkanlığı olmayan görenler içinse bu kadar detaylı betimlemeler yapmak pek mümkün olmuyor.
Duvar kâğıdı seçimi için de öncelikle Chat GpT uygulamasından destek aldık. İnternette bulduğumuz birtakım duvar kâğıdı görsellerini betimlettik. Modern ve daha eski tarzların farkını bu şekilde anlamaya çalıştık. Bundan da önce duvar kâğıdı nasıl görünür anlamaya çalıştık. Şimdilerde daha soyut, çizgilerin bir kompozisyon oluşturduğu modeller daha yaygınken eski diye niteleyebileceğimiz modellerde çiçekler, yapraklar daha yaygın. Ama duvar kâğıdı hep çizgilerden oluştuğu için söz ettiğim nesneleri modern görünümlü çizgilerle işlemek mümkün. Böylece odayı çok boğan modeller ortaya çıkabilir. Burada anlatım ve anlama biçimi çok belirleyici. Zira su dalgalarından oluşan bir duvar kâğıdı modern veya daha geleneksel çizgi ve renklerle yapılmış olabilir.
Bir de odada tek duvar mı duvar kâğıdı olacak, yoksa tüm duvarlar mı sorusu da önemli. Tek duvarsa daha hareketli modeller tercih edilebilir. Tüm duvarlarsa daha sade, hatta farklı mimari özellikleri çağrıştıran taş veya tuğlalara benzer modeller olabilir. Yine tek duvarsa daha renkli, belki daha koyu modeller olabilir. Bu yorumları evde daha soft, dinlendirici bir atmosfer olmasını isteyen bir bakışla yazıyorum.
Mağazada duvar kâğıtlarına dokunmak da çok anlamlı oluyor. Örneğin iki farklı su dalgalı modele dokunarak farklarını anlayabilirsiniz. Mağazada gördüklerimizi ayrıca yapay zekâ ile betimletip anlamak da bir seçenek. Canlı insan betimlemesi birçok görseli daha hızlı anlamayı ve kendi özgün zevkimize göre bir kategoriye sokmayı kolaylaştırıyor. Tabii yüzeyi daha dümdüz duvar kâğıtları da var. Bildiğim kadarıyla onlar daha sade oluyor ama biz bu tipleri incelemediğimiz için emin olamam.
Bebek ve çocuk odaları için olan duvar kâğıtları ise çok tatlı. Rengârenk, resimli. Onları dokunarak tanımlamak daha kolay bana göre. Tabii böyle
yoğun içerikli olduğu için tek veya karşılıklı iki duvar şeklinde bir planlama yapılabilir. Çocuğun uyurken direkt baktığı alanın karmaşık resimlerden oluşmaması tercih edilebilir.
En son işimiz de parkeydi. Parkeleri yenilemek istedik çünkü hem parke yenilemek sadece bir günü alıyor, hem de olmuşken yepyeni olsun istedik. İstediğimiz kalite özelliklerini belirledikten sonra renk konusuna sıra geldi. Parkelerde de sadece renk yok. Mesela grilerin arasına hafif, dağınık beyaz çizgilerden oluşan modeller var. Kızıla daha yakın parkeler var. Beyaz ve hatta antrasit parkeler var. Görenler diyor ki "siyah üzerindeki ufacık bir kırıntıyı gösterir" ve yine aynı görenler aynısını beyaz için de söylüyorlar. Bu tutarsızlığı didikleyip doğrusunu öğrendik. Ara renkler ufak lekeleri saklarmış. Ama biz gri ceviz diye geçen ve bu hâliyle beyaza yakın bir renk tercih ettik. Her bir parkenin rengine uygun süpürgeliği var. Bunu sormak iyi olur. Çünkü rastgele bir model gönderebilirler.
Ayrıca parke yaptığınız alanda eski fayans varsa ve fayansın üzerine parke yaptıracaksanız dikkat edilecek iki konu var. Parke ustaları fayans süpürgelik kırmak istemiyorlar veya istiyorlar ama istemez görünüp fazladan para ile halletmeye çalışabiliyorlar. Bu yüzden en baştan sözleşmeye, fazladan para istiyorlarsa da anlaşıp yazmak gerekir.
Bir de zeminler arası ufak bir yükseklik farkı olabilir. Örneğin eski parke ve eski fayansın üzerine yenisi yapılırken bir fark varsa aynısı devam edecektir. Bu durumda kapı eşiklerini yapmak çok dikkat istiyor. Mutlaka her kapıya ağırlık koymalısınız. Daha doğrusu, ağırlığı siz bulmalı, ustaya koydurmalısınız. Çünkü eşikler silikonla yapılıyor ve zemin farkı varsa iyi bir işçilik istiyor. İyi yapışsın diye silikon dışarıdan elle hissedilecek bir eşik de ortaya konmamalı. O durumda da ustayı, "aman iyi yapın, üstüne bastıkça gevşemesin, silikon etrafa bulaşmasın" gibi telkinlerle darlamak gerekiyor. Çünkü bazı ustalar, müşterinin darlama potansiyeline göre iş yapıyor. Sanırım "bunu daha özenerek yapayım, baştan savmayım, geri çağırabilirler" düşüncesi oluşuyor. Ustanın yaptığı işi dokunarak o anda kontrol etmek de zor olduğu için sözle o işi bildiğimizi hissettirmek önemli.
Diğer önemli bir detaysa süpürgelikleri çakarken kullanılan çivilerin tam girmesi. Bu durum temizliği kolaylaştırmak ve hele bizim gibi bebekli evler için güvenlik açılarından önemli. Sert sıvalı duvarlarda çivi çakıldığında daha zor giriyor ve sanırım ustaların bir tabanca gibi çivi gönderdikleri bir aletleri var. Buradan emin değilim. Sonuçta ilk yaptıkları işlemde sıva nedeniyle süpürgeliklerin çivileri tam girmeyebilir. Bunun için tembihte bulunmak, gerekiyorsa çekiçle üstünden vurmasını sağlamak gerekir. Bu işlemi kendi kendimize yaparsak süpürgeliğe zarar gelme ihtimalinden ve zaten ustanın işi kusursuz yapma sorumluluğu olduğundan, gayet yerinde bir talep olur. Bizim deneyimimizde o çiviler dışarıda kalmıştı. Biz bunu eve yerleştikten sonra fark ettik. Parke aldığımız ve ustayı ayarladığımız dükkânı aradık; "bunu bildiklerini, sıva sert olduğu için çivilerin iyi yerleşmediğini ve usta gönderip doğru olanı yapacaklarını" söylediler. Eksikliklerini düzeltmek için bu kadar hazırdılar ama yine de eksik yapmaktan geri durmamışlardı.
Tadilat konusu bir derya. Çünkü söylediğim sadece bu dört işte bile küçük ara işler çıktı. Mesela banyo ve tuvalet kapılarına yapılacak mermer eşik için mermerci; eski fayans süpürgelikler çıktıktan sonra basitçe boya rütüşü için boyacı… İş ertelememek de en önemlisi. Her işin ufak da olsa döküntüsü oluyor. Elektrik düğmelerini de yeniledik ve yenilemeseydik de tüm ışıkların düğmelerini aynı yönde açılıp kapanacak şekilde ayarlatacaktık. Temizlikten önce bunu da hallettik.
Bize ilginç gelen bir tecrübe: renkleri biliyoruz ama her ürünün, sektörün renk anlayışı farklı. Örneğin bizim aldığımız elektrik düğmelerindeki antrasit ile çelik kapıdaki antrasit aynı değil. Hatta o gün yanımızda bulunan gören kişinin fark ettiği üzere füme dedikleri renk, bizim antrasit diye bildiğimiz renk. Gerçekten takibi zor, dikkat isteyen ama önemsediğiniz ölçüde kontrol sahibi olduğunuzda sonucu paha biçilemez. O yüzden mesela antrasit için "siyahtan biraz açığı değil mi, peki parlak mı yoksa mat mı" gibi sorular sorulabilir.
İple çeke çeke getirdiğimiz taşınma süreci de beklediğimiz kadar zor geçmedi. Önce nakliye firması bulduk. Arkadaşlarımızdan paketleme de yapan yerler olduğunu duyduk ve öyle bir yerle anlaştık. Biz, önceden görüşmemize göre özel eşyalarımızı toparladık. Yani kıyafetlerimizin büyük bölümünü koliledik. Askıda asılı kıyafetleri, çantaları, montları, ayakkabıları, en önemlisi mutfak ve salon eşyalarının hiçbirine dokunmadık. Ben evlenmeden önce yaşadığım bir artı bir evimi İzmir'e taşırken kolilere tek tek hem Braille hem de mürekkep yazıyla içinde ne olduğunu yazmıştım. Ama hem gelen nakliyeciler 5 kişiydiler ve aynı anda çalışıyorlardı, tüm kolileri takip etmek mümkün değildi; hem de zaten evde uygun odalara götürülmüş ve tarif ettiğimiz gibi gruplanmış kolilerden önümüze geleni açtığımız için Braille yazmadık. Yazsaydık da çok kullanamayacaktık sanırım, çünkü üç artı bir ev taşımak çok daha farklı oluyormuş.
Dikkat etmek gereken üç detaydan bahsedeceğim. Kontrolü elden bırakmamak ve hangi eşyanın nereye geleceğini önceden çok iyi saptayıp buna göre yönlendirmek çok önemli. Hem nakliyecileri hem de varsa size yardım için gelmiş yakınlarınızı. Hangi tür eşyaların hangi odalara bırakıldığını bilmek veya büyük mobilyaların yerleşim düzeini önceden ölçümler yaparak belirlemiş olup taşınma anında hızlıca yönlendirmek işleri kolaylaştırıyor. Tabii o kargaşa hâlindeki evde, ne kadar çabalasanız da kolilerin yerini öngörülebilir kılamadığınız o evde hareket maalesef yorucu. Yalnız bir bilgisayar oyunundaymış gibi, "temizle, yerleştir, yolla" mantığıyla o koliler birer birer kayboluyor ve bu çok eğlenceli. Hangi odaya gideceği anlaşılamayan, çünkü koliler haricinde büyük torbalar da olacak, eşyalar hâliyle koridorda duracak. Bu durumda da nakliyecileri ve yakınlarınızı tüm kolileri mümkün olduğunca en sağa, ya da en sola koyun diye yönlendirmek veya sizin o şekilde koymanız yerinde olacak. En azından işleri biraz kolaylaştırır. En az kapının olduğu ya da o gün en az kullanılan kapıların olduğu taraf tercih edilebilir.
Eşyalarda hasar olduğunda onarma veya yenisini tedarik etme üzerine de anlaşmak elbette çok önemli. Bunu hemen anlamak zor, görmeyince daha fazla zor. Çünkü tüm eşyalara dikkatlice dokunma fırsatı bulamıyorsunuz. Dolayısıyla eşyalarda fark edilen problemleri çalıştığınız firmaya hemen değil de birkaç gün içinde söyleyebileceğiniz üzerine anlaşmak bu yüzden önemli. Başta bu konuda anlaşılmasa bile problem fark edildiği anda ısrarcı olunabilir. Neden oldukları problemi bildikleri için yol alınabilir.
Tadilata, taşınmaya dair söyleyeceklerim bu kadar. Dilerim faydalı olur. Sizlerinde aklına gelen, deneyimlediğiniz erişilebilir yöntemleriniz varsa başkalarına ulaşabileceğini düşündüğünüz mecralarda paylaşın ve bu gibi görensiz asla yapılamayacağı düşünülen bu işlerin; körler tarafından bağımsız yapılmasına daha çok katkı sağlayalım. Daha güzel konulardaki yazılarımla buluşmak dileğiyle… Son olarak bu yazıda o kadar sıkılmadım. İşler bittiği için mutlulukla yazıyorum ve evimi seviyorum. Her bir santimi bizim emeğimizden geçti.
Kaynak
Büyükurvay Şatay, Ş. (2025).
https://eeeh.engelsizerisim.com/yazi/ev-ariyoruz