Baharın kendini hissettirmeye başladığı, kışın soğuk ve durgun günlerinden çıkıp yazın sıcak ve kıpır kıpır günlerine doğru yol aldığımız şu günlerde İzmir’den bir kez daha merhaba sizlere değerli okurlar. Zaman geçse de aylar, yıllar hatta çağlar değişse de yaşayanların dünyasında değişmeden kalan ve bizi biz yapan önemli bazı kavramlar var. Paylaşmak, birlikte yaşamak, dostluk… Biliyoruz ki dünya ne kadar merkez kaç kuvvetinin etkisiyle benmerkezciliğin sınırlarında dolaştırsa da biz insancıkları bizi savrulup gitmekten, kaybolmaktan koruyan kuvvetlerden en önemlileri işte bu çağların aşındırıcılığına direnen kavramlar. Hafif felsefe kokan yetişkin bilgiçliğiyle yüklü bu girişten sonra özümüze geri dönelim ve yine çocuk dünyasının o sıcacık haritasında kendimizi kaybedelim.
Bu yazımızda sizler için heybemizden çıkan; yukarıda sözünü ettiğimiz dostluk, birlikte yaşam ve paylaşmak üzerine kurgulanmış sıcacık bir su öyküsü anlatan Julia Donaltson tarafından yazılmış “Bir Kabuğu Paylaşmak“ adlı kitap.
İş Bankası Kültür Yayınları’ndan çıkan kitabın yazarının Julia Donaltson olduğunu daha önce söylemiştik. Otuz iki sayfadan oluşan kitap, İş Bankası Yayınları’ndan çıkan birçok çeviri çocuk kitabında imzası bulunan Ali Berktay tarafından dilimize kazandırılmış. Özgün adı “Sharing a Shell” Olan kitabın çizimlerini Lydia Monks yapmış. Mısra’nın metnini de görsellerini de çok sevdiğini, bir dönem bu kitapla yatıp bu kitapla kalktığımızı söylemeliyiz. Kitap, altı ile on yaş arası çocuklara tavsiye edilmiş ama bizce üç yaşından itibaren okunabilir. Metindeki ses ve kelime tekrarları, çocukların hoşuna giden bir şiirsellik yaratıyor. Julia Donaltson’la ilgili tanıtımlara baktığınızda şiirsel masallar yazdığını, yazarlık yaşamına da televizyonlar için çocuk şarkıları yazarak başladığını göreceksiniz.
Kitap, kabuğu olmayan ve bir kuştan kaçan bir yengecin diğer hayvanlardan evlerini paylaşmalarını istemesi ve kimsenin onunla evini paylaşmayı kabul etmemesiyle başlıyor. Burada “Paylaşamazsın kabuğumu benimle. Benimle de benimle de!” şeklinde bir bölüm var, bizim tipitoş defalarca sadece bu bölümü okutuyordu bize. Bir ara evde “Benimle de benimle de“ diye geziyorduk. Sonunda yerleşecek bir kabuk bulan yengeç, fırçaya benzettiği bir tüplü kurt ve kabarcığa benzettiği bir deniz gülüyle karşılaşıyor ve kabuğunu gönülsüz de olsa onlarla paylaşmaya başlıyor. Deniz gülünün dokunaçlarıyla diğer deniz canlılarını uzaklaştırmasının anlatıldığı satırlarda Mısra’yla birbirimizin burunlarını kendi dokunaçlarımızla yakalama oyunu oynadığımızı söyleyelim. Okumak ve oyun at başı giden iki eylem zaten bizim ailede. Kabuk dar gelmeye başlayınca yengeçle deniz gülü gerginlikler yaşamaya başlıyor ve sonunda yengeç kıyıda bulduğu bir bardağa, deniz gülü ise bir dondurma kabına taşınıyor. Kabuklarını ve çevreyi temizleme çabasıyla gördüğümüz tüplü kurt, iki arkadaşın arasını bulmaya çalışıyor ama nafile… Bir fırtınada evleri ezilen yengeç ve deniz gülü sonunda daha büyük bir kabukta tüplü kurtla birlikte yaşamaya devam ediyorlar.
Okurken miniğinizle yapabileceğiniz çevre bilinci, dostluk ve bir arada yaşam gibi konularda minik sohbetlere bir kapı aralayan bu hoş kitabın GETEM’de bulunduğunu bilmek, kitabı miniğinizle okumak konusundaki motivasyonunuzu arttıracaktır sanıyoruz. Yazarın dilimize çevrilmiş ve cebren ve hileyle bizim kitaplıklarımızda yer edinmiş kitaplarını sayarsak bu yazının sayfa sayısı epey artabilir ve her ne kadar basılı bir dergi olmayıp maliyetler falan filan demese de nemrut ama tatlı editörümüz bize kızabilir. Bu nedenle yazarın en bilindik bazı kitaplarının adlarını söylemekle yetinelim. Sevgi dolu bir devin hikayesinin anlatıldığı İyi Yürekli Dev Memo, komik bir korku hikayesi olan Yayazula ve Yayazula’nın Çocuğu, yine keyifli bir dostluk hikayesi olan Minik Salyangoz Pepe ile Dev Balina Zeze, eğlendirirken öğreten öğretirken eğlendiren Meşe Palamudu Ormanı’ndan Masallar Serisi yazarın kitaplarından bazıları. Her biri ayrı bir yazının konusu olan bu kitapları da gelecek yazılarımızda sizlere anlatacağımızı umuyoruz.
Yazımızı babasının Mısra’ya notuyla bitirelim: Sevgili kızım, bu kitabı benim de ne kadar sevdiğimi unutma. Hep “Enne okusun, enne okusun!” denmez. Benim de sesim var. Ben de okumak istiyorum sana. Bu kadar da anneci pardon enneci olunmaz ki canım.” Biz yeni kitaplar keşfetmeye ve keşiflerimizi buradan sizinle paylaşmaya keyifle devam edeceğiz. Siz de kitapların gizemli dünyasındaki bu keşif yolculuğunda bizimle olmaktan keyif alıyorsanız bizi okumaya devam edin anacım.