Toplam Okunma 0

Aysu KUTBAY

Ayşenur ÖNAL

Bilgesu ÖZYÜREK

Gülnihal BAŞPINAR

Hale US

Nazmiye Nur YARADAN

Semra AYDIN

Uygar Mahmut GÜL

 

Bu çalışma Engin Yılmaz tarafından yürütülen Engellilikle Yaşam Dersi 2021-2022 Kış dönemi Final ödevlerinden birisi olarak hazırlanmış, sonrasında yayımlanabilmesi için düzenlenmiştir. Bu kapsamda üç bölüm halinde EEEH Dergi sayfalarında sizlerle buluşacaktır.

 

GİRİŞ

 

Bu çalışmada engelli sokak hayvanları ile ilgili toplumsal farkındalığı artırmak amacıyla, bu alanda çalışan dernek yetkilileriyle yapılandırılmış görüşmeler yapılmıştır. Amacımız empati kavramının tek öznesinin insan olmadığını, beraber bu dünyayı paylaştığımız diğer canlılar için de bu yeteneğimizin gelişmesinin önemli olduğunu vurgulamaktır. Özellikle temel fizyolojik ihtiyaçlarını gidermekte zorluk yaşayan sokak hayvanlarına karşı sosyal duyarlılık geliştirilmesi ile ilgili birçok sosyal proje ve çalışma yapılmaktadır. Bizim amacımız bu sosyal duyarlılığın bazı uzuvlarının işlevlerini yitiren hayvanlara karşı da gösterilmesi için çalışan derneklerin bu konudaki misyonlarını ve karşılaştıkları sorunları ortaya çıkarmaktır. Bu çalışmada kullandığımız sorular bir uzmana danışılarak hazırlanmıştır. Daha sonra gönüllü dernek yöneticileriyle görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Dört farklı dernek yetkilisiyle gerçekleştirdiğimiz görüşme kayıtlarının transkripsiyonu yapılmıştır.

Literatürde engellilere dair daha ziyade insan odaklı araştırmalar yer almakta. “Disabled animals and leisure: casting light on those left behind in the shadows” adlı makalede son zamanlarda “animal turn” olarak nitelendirilen farkındalık artışı ile; bireysel hayvanların haklarını ve refahını düşünme ve tanımlama olarak ifade edebileceğimiz hareketin de etkisiyle gelişen post-hümanist bir yaklaşımın yavaş yavaş araştırmalarda da görülmek istendiğine dair bir temenni yer alıyor. Bu makalede “boş zaman geçirme” ve “hissetme” kavramları tanımlanarak bunların canlılar alemindeki diğer varlıkların da ihtiyacı ve hakları olduğundan bahsediliyor. Hayvanlar için egzersiz yapmak ve sosyalleşmenin iyilik hali üzerindeki etkisini vurguluyor. Benzer şekilde, özellikle hayvanat bahçelerinde ve rezervlerde bulunan hayvanların oyun yoluyla uyarılması, onların fiziksel ve zihinsel sağlıklarını korumanın önemli bir bileşeni olarak tanımlanmış. İnsanlarda olduğu gibi, bu tür fırsatlar, engelli ve engelsiz tüm hayvanlara “öz” ve “özgürlük” kavramlarını keşfetme ve geliştirme yeteneği sunabileceğinden bahsedilmiş.

Bir başka kaynakta ise empati kavramının öznesi olarak genelde insanlar görülmesi ancak sokak hayvanlarına karşı da geliştireceğimiz empati yeteneği normal şartlarda dahi yiyecek ve içecek gibi temel fizyolojik ihtiyaçlarını gidermede zorlanan hayvanların belli bir uzuvlarındaki eksikliklerle bu çevrede yaşayacakları zorlukları anlamamız açısından önemli olduğundan bahsedilmiş. Engelli hayvan sahipleriyle ve bu konuda hizmet veren dernek yetkilileriyle görüşmeler yapılması, empati sürecinin de gelişmesi için önemli olduğu vurgulanmış (Baş, A. Yücekule, S., 2018) (N. Carr, 2021)

 

Röportaj #1

Röportaj sahibi: Sedef Alabaş / İstanbul

Kendi evinde çok fazla engelli hayvana bakan bir gönüllü.

İnsanlar Sedefhane olarak tanıyor.

Kaç engelli hayvana baktığını açıklamak istemiyor, şikâyet alıp onların elinden alınmasından korkuyor.

 

Soru 1: İlk başladığındaki motivasyonunuz ve devam ettirme motivasyonunuz nelerdir?

Cevap: Çocukluğumdan beri sağlık konularına ilgiliyim. Kazanıp da gidemediğim hemşirelik okulu ya da veterinerlik okulu bu konuya ilgi göstermeme neden oldu diye düşünüyorum. Buna ek olarak, okuldayken gönüllü olarak Türkiye’nin ilk zihinsel engelli çocukların yararına çalışmalarımız olmuştu. Etrafımdaki, akrabalarımdan ama zihinsel ama bedensel engelli insanları gördükçe de yakın ilgim olmaya başladı. Ve çok tesadüfen, 15 seneye yaklaşmıştır, bir arkadaşımın bulduğu 2 haftalık yüksek bir yerden düşmüş bir felçli kedi vardı. Ki felçli kedi kavramını ilk o zaman gördüm. Kedi çok minikti. Arkadaşım ben bakamam dedi. Ben bakmak istedim, kediye kıyamadım. Böylece bana verdi. Onunla başladı her şey. İsmi Sütlaç, hatta bazı sosyal medya hesaplarımda resmi vardır. Felçli hayvan kavramını duymuştum fakat ilk defa Sütlaç ile karşılaştım bu kavramla.

 

Soru 2: Hangi konularda zorlandınız?

Cevap: İlk zamanlardaki zorlandığım konu, maalesef Türkiye’de felçli hayvana yaşama şansı vermeyen veterinerlerle yüzleşmek olmuştur. Ben Sütlaç’ı, İstanbul genelinde belki 15- 20 tane hem özel veterinerlere hem de belediye kliniklerine gösterdim. Hiçbiri bana uyutmanın dışında bir bilgi vermediler. Yaşamaz dediler. Bana felçlilerde zorunlu olan çiş, kaka yaptırma, düzgün beslenme, fizik tedavi hareketlerinin hiçbirini göstermediler. Bu sebeple hiçbir şey öğrenemedim. Çok tesadüfen bir veterinerin el hareketlerinden hatırladığım kadarıyla çiş yaptırmayı kendi kendime öğrendim. O arada yurtdışında bir arkadaşımdan yardım aldım. O, oradaki veterinerlere sordu. Bu şekilde Sütlaç’ı iki sene kadar yaşatabildim. Kendi kendime öğrendim işin aslı çünkü bundan 10 sene önce hatta 5 sene önce bile nerdeyse %90 veterinerler felçli hayvanları bırakın tedavi etmeyi, kliniklerinden içeri bile sokmuyorlardı.

 

Soru 3: Onların sahip oldukları sakatlıkları tanımlar mısınız?

Cevap: İnsanlarda hangi tür bedensel ve zihinsel engellilik varsa hayvanlarda da aynısı var. Kendi deneyimlediğim vakalardan yola çıkacak olursam tek gözü kör, iki gözü kör, sağır, bilinç sahibi olmayan, epilepsisi olan, kafaya tekme yediği için kafa travması yaşayan, bilinci tamamı ile nörolojik olarak yitirilmiş yalnızca içgüdüsel olarak yemek yeme, su içme ve tuvaletini yapma şeklinde yaşayan, doğuştan beyincik özrü olan, viral hastalıkların neden olduğu kendi etrafında dönme, ağır denge sorunu gibi problemler ve felçliler var. Felçliler genellikle travma nedeni ile felçli oluyorlar. Düşme, araba çarpma, tekme yeme, kapıya sıkışma gibi. Ama bunun dışında viral hastalıkların neden olduğu felçler de var. İnsanlardaki çoğu engellilik onlarda da var, bir fark yok.

 

Soru 4: Hayvan bireyler kendi engelleriyle nasıl yüzleşiyorlar? Gözlemleriniz nelerdir?

Cevap: Hayvanlar kendi engelleriyle çok kolay yüzleşiyorlar genelde. İnsanların engelli olduğu zaman yaşamdan kopmaları daha muhtemeldir. Çünkü insanların hayatları içgüdüsel yürümüyor. Yalnızca felçlilere ele alsak, normal günlük yaşamı oluşturan sade davranışlardan bile çoğu zaman mahrum kalıyorlar ve bunun dışında onlara birinin bakması da onlara rahatsızlık veriyor. Hem bakan hem baktıran cidden kaba tabir ile çok zor durumda kalıyor. Ama hayvanlar her ne kadar insanlarla iletişim halinde olsalar da ev hayvanı olsalar da dışarda yaşasalar da hayattan beklentileri çok yüksek değil. Yazın susuz ve sıcakta kalmasınlar, kışın soğukta aç ve yağmurda veya karda kalmasınlar; eğer ev hayvanıysa ona ilgi gösteren biri olsun, karınları doysun, bunlar yetiyor. Yetişkin kediler sonradan engel sahibi oldukları zaman 20 gün içinde bedeninin yeni şekline uyum sağlıyorlar. Bu her hayvana göre tabii ki değişir fakat benim gözlemlediklerim bu yönde. Bazen görme engelli olanlar zor durumda kalır. Çünkü evin eşyası değiştirilse, evdeki eşyaların yerini ezberlemek zaman alır. Sağırların böyle bir sıkıntısı yok, yalnızca seslerini duyamadıkları için yüksek sesle miyavlarlar. Onun dışında doğumdan gelen anomaliler var. İlk başlarda özgüvenleri gelinceye kadar, olgunlaşıncaya kadar biraz hasar sahibi oluyorlar. Ama sonradan, mesela evdeyse benim gibi engelli bakmaya yatkın birisi ile birlikteyseler diğer kedilerden özgüven konusunda hiçbir farklılıkları olmuyor. Yani çok çabuk uyum sağlıyorlar. Oyun da oynuyorlar, kornişlere de tırmanıyorlar. Kavga da ederler diğer kedilerle, çünkü yaşamdan beklentileri minimum.

 

Soru 5: Siz hangi konularda engellerini kaldırmaya yardımcı oluyorsunuz?

Cevap: Sağır olduğunu öğrendiğin bir hayvanın tedavisi sonuç verecekse onu tedavi ettirirsin; az duyan ya da olabildiğince duyabilen bir hayvan haline getirebilirsin. Göz rahatsızlıklarında yardımcı olursun ya göz kurtulur ya da ışık seçmesine yardımcı olur. Ama mesela sağır hayvanda yalnızca güvenli bir ortamda yaşamasının dışında ve yüksek sesle bağırması dışında bir sıkıntı yok. Kör hayvanda da eğer yaşıyorsa, eşyalarının yerini sık sık değiştirmemek, mümkün olduğunca eşyaları onun ezberlediği şekilde bırakmak başka bir kediden farklı yaşam sunmuyor ona. Düşmez, kalkmaz, koşar, zıplar, hiçbir yere de çarpmaz. Bebekken kör kaldıysa evi biraz ezberleyinceye kadar sıkıntı olabilir. Az gören kediler de var, ışığı seçmek bile yeterli oluyor bazen. Serevela Hipolissa türü doğumsal anomaliyle oluşan engellilerde, zaten o şekilde doğduğu için başlarda yalnızca özgüven problemi oluyor ve diğerleriyle sosyalleşmesine yardımcı oluyorsun. Benim 4-5 tane bu şekilde kedim oldu. 1 tane var şu anda 10 yaşını geçti. İlk başlarda düşerken çok hasar almasın diye her yeri yumuşak malzemelerle döşedim. Ayrıca başlarda yemek yedirirken su içirirken yardımcı oluyordum. Yemek yerken, bir kuru mama tanesini almaya çalışırken zorlanıyordu. Bu sebeple ilk başlarda onlara su içmeyi, yemek yemeyi öğretmek gerekiyor. İçgüdüsel olarak da senin verdiğin terapiyi alıyor hayvan direkt. Felçlilerde de temizliğine dikkat etmek zorundasın. Tuvaletini elle yaptırmak zorundasın. İdrar torbası masajı denilen bir yöntem vardır. Onun dışında, bilinç kaybı olanlara güvenli bir ortam sağlanmalı, ya da bilinçli olmadığı için epilepsi geçirenlere nöbetlerinde yardımcı olunmalı. Denge sorunlularında da yüksekten atlamayacakları, yükseğe çıkmak zorunda kalmayacakları alanlar vermek zorundayız.

 

Soru 6: Devletten yardım alıyor musunuz?

Cevap: Devletten hiç yardım almadım. Devlete bağlı olan Hayvan STK’lerinden de çok nadiren destek istedim. Bağlı bulunduğumuz belediyenin zaten engelliler konusunda çok katı görüşleri var. Yaşama olanağı pek tanımıyor. Aslında çok az dernek ya da belediye engelli hayvana çok az yaşam şansı veriyor.  O sebeple öyle bir desteğimiz yok devlet tarafından. Tamamıyla destek alıyorsak; mücadelemizde anlam yükleyen gönüllülerden alıyoruz.

 

Soru 7: Size yardımcı olan insanların genelde hangi duygularla yardım ettiklerini düşünüyorsunuz?

Cevap: Yardımcı olan insanların büyük çoğunluğu ilk beni fark ettiklerinde, özellikle felçliler konusunda, yalnızca acıma hissinden kaynaklı merhametten olduğunu düşünüyorum. Ama bunun dışında çok bilinçli insanlar da var. “Ben bakmıyorum, bakamıyorum bir felçliye. Bunun yerine bir başkası yapıyor, nispeten zorlukları aşabilmek için yardımcı olmak zorundayım.” diyen bilinçli insanlar da var. Ama genel olarak hayvanlarda engelli / engelsiz ya da aldığınız desteklerde zaten çoğunlukla bu insanların merhamet dedikleri duygu çok hâkim. Mesela engelli hayvanı yuvalandırmaya çalışırken iki gözü kör bir kediyi daha rahat yuvalandırırsınız, ama tek gözü körü yuvalandırmak nerdeyse imkansızdır. Ajitasyonun çok çalıştığı bir platform hayvan sever camiası ya da hayvan sever olduğunu düşünen insan topluluğu. O yüzden çok bilinçli insanlardan da yardım alıyorum, yalnızca merhamet, acıma duygusuyla ilerleyenlerden de. Bir de insanlar çok samimi olmuyor bazen. Yardım ederken niyetlerini çok net göstermiyorlar. Çünkü yardım için ya mama gönderiyorlar ya maddi yardım gönderiyorlar. O yüzden bunun altında yatan nedeni çok samimi birisi olmadığı sürece anlamanız mümkün değil. Ama aslında gönül isterdi ki ben de öğreneyim belki bir gün ihtiyacım olur diyenler gelsin. Hem yardım etsin hem de öğrensin. Ama maalesef çok yok, sadece destek vermek vicdanları rahatlatıyor diyebilirim.

 

Soru 8: Yardımda bulunan insanların motivasyonlarının ne olduğunu düşünüyorsunuz?

Cevap: İnsanların motivasyonları hakkındaki düşüncelerim bir önceki soruda var ama, bir de şöyle bir kesim var. Bir şekilde benden öneri istemiş, deneyimimden yararlanmak istemiş. Kendi de mesela engelli bir hayvan bulmuş, ne yapabilirim diye sormuş. Uzaktan da olsa yardımcı olmuşum. Hayvanın bakımında aşama kaydetmiş, çok mutlu olmuş. Böyle bir kesim de var. Senin sayende ben bir felçli bakıyorum ve çok mutluyum. Sen bize öğrettin, sen daha iyisini hak ediyorsun diyerek yardımcı olanlar da var. Onun dışında yalnızca çok net söylüyorum, genellikle vicdan rahatlatmak için yapılıyor. Ama giderek felçli bakan sayısı arttıkça; insanların, engelli bakan insanlara saygısı ve hayranlığı da artıyor. O hem beni onure ediyor hem de destek almama yardımcı oluyor.

 

Soru 9: Engelli hayvanların size ne kattığını düşünüyorsunuz?

Cevap: Engelli hayvanlar bana hayatın gerçeğini anlatmıştır. Öncelikle çok sade bir şekilde en önemli olan şeyin nefes almak olduğunu, nefes aldığın sürece mücadele etmek olduğunu öğretti. Bunun dışında sabretmek ve kendi bedeninle barışık olmayı öğretti. Ben birçok konuda telaşlı ve sabırsız biriydim. İlk felçli kedim ile bunu öğrendim. Bana birçok şey öğrettiklerini düşünsem de asla yeni bedenine çabucak uyum sağlayan bir hayvan gibi olabileceğimi zannetmiyorum. Çünkü onlar cidden hayatın anlamını çok daha iyi kavrıyorlar. Yemekten sonra çok şükür diyen insanlarmışız gibi görünür, ama biz sofradan kalktıktan sonra ertesi çok çok daha güzel bir yemeğin hayalini kurabiliriz. Ama engelli veya engelsiz bir hayvan o gün karnını doyurur ve yeterince mutlu olur. Hayattan beklentilerimin düşük olmasını, çok yüksek beklentilere girmemeyi öğretti. Belki de bu ne derece doğru, yanlış tartışılır ama büyük hayaller peşinde koşmanın artık anlamsız olduğunu düşünüyorum. Hayatın çok basit, sıradan olduğunu düşünüyorum. Onların yaşama tutkunluklarını gördükçe de başıma bir sağlık sorunu gelirse umarım onlar gibi davranabilmeyi öğrendiğimi düşünüyorum. Ama başarabilir miyim bilmiyorum.

 

Soru 10: Siz yardım etmezseniz sizce hangi sakatlığa sahip bireyler hayatta kalmaya devam edebilirler?

Cevap: İşin aslı, ben yardımcı olmasam ya da ona uygun olan yaşam alanını yaratmasam şu anda birlikte yaşadığım engelli hayvanlarımın hiçbirinin hayatta kalabileceğini düşünmüyorum. Mesela düşerek yaşayan beyincik sorunlu Serevela Hipolissa kedimin hiçbir şekilde yaşama şansı yok. Ya da kimse bakmasa, kör bir hayvanın dışarda bir yaşamı yok. Sağır bir hayvan, hiçbir sesten haberi olmadığı için yine tehlikelere açık. Felçli hayvan zaten tuvaletini yapamadığı için bütün iç organlar sorunlu. Epilepsili ve şuuru olmayan iki kedim var, onlar da mümkün değil yaşayamazlar. Çünkü bilinçli değiller. Arabayı görür, arabanın üstüne doğru yürür. Bilmiyor arabanın ne yapacağını ve öğrenemez de. Bana göre engelli hayvanların hiçbir şekilde siz olmadan yaşama şansı yok. Ama bir köre evde çok az yardım edersiniz ya da bir sağıra ya da şuuru olmayana ama bir felçliye daha çok yardım etmeniz gerekir. Ya da denge sorunu olup düşerek yaşayan, kendi etrafında dönen hayvana çok daha fazla yardım etmeniz gerekir.

 

Soru 11: Kendi toplumları içinde çocuklar birbirlerinin engellerinin farkındalar mı? Gözlemlediğiniz tutum ve davranışları paylaşır mısınız?

Cevap: Yeni tanışma aşamasında evet. Mesela denge sorunlu sallanarak yürüyen ya da kendi etrafında yürümek zorunda kalan boynu bükük bir hayvanın diğerlerinin arasında ilk birkaç gün çok sıkıntı çektiğini biliyorum. Çünkü diğerleri onun hareketlerini tam algılayamıyor. Kokudan ve sesten bir şeyleri çözebiliyor ama istikrarsız bir hareket gibi geliyor, belli bir zaman sonra alışabiliyorlar. Ya da bir felçli ve engelsiz bir kedi oyun oynarken, bir arada yaşarken belli bir zaman sonra alışıp felçli sağlıklı bir kediyi kovalıyorsa, çıkamayacağını bilerek sağlıklı kedi yukarda bir yere tırmanabiliyor. İki çocuğun oyunu gibi. Ama hep tanışma aşamasında sıkıntıdalar. Felçlilerin diğerleriyle çok uyum sorunu yok. Kötü bakılırsa ve hayvan çok pis kokarsa diğerleri rahatsız olur. Bulunduğu ortam da kirleniyor çünkü. Ama en çok sorunu öncelikle görmeyen kedi yaşıyor, çünkü diğerlerinin onun görmediğini anlaması biraz zaman alıyor. Sağır, yüksek sesle bağırdığı için ve denge sorunlular problem çekebiliyor. Çünkü bunların hareketleri istikrarlı gelmiyor diğer kedilere. Ama inanın agresif bir kediyi diğerleri de biliyor, düşerek yaşayanı da biliyor; belli bir zaman alıyor ama bunun genellemesi yapılamaz. Hayvan başına davranış şekli ve karakter var. Hep insanların en büyük hatası budur, genelleme yapılır. Anlattığım her şey de genelleme gibi geliyor ama yanlış aslında, çok doğru bir anlatma şekli de olmuyor kendi adıma da bunu ifade edeyim. Hepsi ayrı bir birey. Asla bir felçli ile anlaşamayan bir kediyle de karşılaşabilirsiniz, alıp felçliyi annesiymiş gibi seven bir kediyle de. Çünkü hayvan başına aynı insanda olduğu gibi davranış kalıbı var. İçgüdüsel hareketler benzer tabii, ama hepsi ayrı bir karakter.

Soru 12: Ayna tutmak; İnsanlar neden engelli hayvan bakan ve onlarla yaşayan kişilere ‘’Madem imkânın var, insana bak’ diye tepki gösteriyorlar?

Cevap: Ayna tutmak meselesinde sorun zaten yalnızca engelli hayvan da değil, genel olarak hayvan bakana öyle bir söz var. Madem bu kadar bakabiliyorsun, gücün kuvvetin var neden insana yardım etmiyorsun diyen. Bunu diyen insanlar aslında çok samimi söylüyorum, insana yardım etmeyen kişiler. Çünkü ayna psikolojisi, yaptığı yapmadığı şeyleri senden hesap soran, açıklama isteyen bir sendrom bu. Yapılması gerektiğini biliyor, dünyada bir sürü sorun olduğunu biliyor. Bunun bir ucundan tutana kendi bir sorumluluk sahibi olmadığı için de yapan insana karşı öfkesi var. Öfke yansıtıyor ama aslında kendine olan öfke bu. O çok felsefi ve psikolojik bir soru. O yüzden burada engelli veya engelsiz hayvan diye ayırmayalım. Genel olarak hayvan seven ve hayvanla yaşayan her insana söylenen laf bu. Kedilere mama alıyorsunuz, aç çocuklara alın diyenlerin ezber, klişe sözleri. Çünkü normal şartlarda insana yardım eden insan için çaba harcayan, gönüllü olan insanların böyle söylemleri yok. Ortalığa da çok çıkmıyorlar. Onlar bir şeyleri başarıyorlar, hayvan insan kıyası yapmıyorlar. Bir de şu da var, ben bir engelli çocuğu tutup ailesinden kötü bakıyorlar diye alamam, ya da ona yardım ediyorsam bangır bangır bağırıp sosyal medyada paylaşamam. Bu ayıptır, insanların toplum içinde davranışlarında da bir şey var. Ama hayvanın genel olarak insanların arasında olduğu gibi bir dedikodu, kibir, kavga dövüş ortamı, toplum statüsü kaygıları olmadığı için onları daha rahat kurtarabiliyorsun. Ama net ve ısrarlı söylüyorum, bu argümanı kullanan herkes aslında hiçbir şekilde toplumsal bir sorumluluk hissetmediği için ne insana ne hayvana hatta belki kendi ailesine bile yardımcı olmuyordur.

 

Soru 13: Engel algısı, tekerlekli sandalye nedir? Bir engel göstergesi mi, bir özgürlük aracı mı?

Cevap: İnsanlar için düşündüğümü söylersem, bana göre tekerlekli sandalye özgüven göstergesidir. Çünkü tekerlekli sandalye kullanan insan yattığı yerde değil artık hayata karışmaya ya da evden çıkmıyorsa bile evde aktif olduğunun göstergesidir. Ama çok fazla engelli var Anadolu’da, çoğunun da tekerlekli sandalyeye ihtiyaç duysa bile aile bireylerinden böyle bir talep yoktur. Yattığı yerde bakılır ve çoğunlukla kas kaybından ya da zihinsel aktivitenin zayıflığından daha çabuk zarar görüyorlar. Hayvanlar olarak da felçliler için kullanılan yürüteçler de insanlarda bir şehir efsanesi şeklinde. Yürütecin bir şekilde hayvanların özgürlüğe ya da zıplamasına yardımcı olduğu sanılıyor. Oysaki yanlış. Kedilerin yürüteçlere alışması biraz zordur. %90’ı kabul etmez. Köpekler daha iyi uyum sağlar. Belki dışarı çıkınca birkaç dakikalık seyahatinde işine yarar. Bu bir şehir efsanesi gibi ama biz çok anlatmaya çalışıyoruz insanlara, her felçlinin yürüteçle rahat olduğu ve yürütecin olması gerektiği gibi yanılgı var. Hayır, yürüteç bir günde en fazla 15’er dakikalık periyotta hayvanda kullandırılabilir. Onun dışında mümkün değil, çünkü zaten omurilik, kalça hasarı görmüş, tekerlekli yürüteçte çok net bir şekilde profesyonel biri bile olsa bu periyottan şaşmamak gerekiyor. Geri dönüşsüz hasar ortaya çıkıyor. O yüzden denge sorunlu hayvanlar için de özel yürüteçler var. Felçli hayvanlar için de. Fakat bunların uygun koşullarda kullanılması gerekiyor. Çok yanlış bir mesele var: Sosyal medyada bir felçli yuva ilanı ararsınız. Kimse yuva olmak istemez. Kimse bir şans vereyim hayvana demez. Ama herkes altına yürüteç yapan insanların ismini etiketler. Sanki en büyük ihtiyaçmış gibi. Hayır, bir felçlinin en büyük ihtiyacı yürüteç değildir. Engelli hayvanın en büyük ihtiyacı aslında ona göz kulak olacak bir insan kardeştir.

 

Soru 14: Evimize alma imkânımız yoksa engelli hayvanlar için neler yapabiliriz?

Cevap: Evinize nasıl bir engelli hayvan aldığınıza çok bağlı. Çok tesadüfen karşınıza çıktıysa, bir şekilde bir kurtarma söz konusuysa bu hayvanın engeline göre deneyimlerden yardım alınır. Kör ise anlatılır, körün normalde eşya düzenine dikkat edilmesi gerekir, onun dışında engelsiz bir kediden farkı yoktur. Çok yüksek sesle bağıran bir sağırsa, bundan rahatsızlık duyulabilir. Felçli ise de onun yaşamsal ihtiyaçları olan, tuvaletini yaptırma, uygun beslenme düzeni uygulamak gerekir. Yani eve aldığınız hayvanın engelinin çeşidine göre değişir. Ama hiçbiri bir atla deve değil. Evet, çok sayıda felçli baktım, yardımsız bu çok zor. Deneyim çok gerektirir. Ama bir engelli hayvana herkes bakabilir engeli ne olursa olsun.

 

Soru 15: Onların engelli olmaları moral düzeylerini nasıl etkiliyor?

Cevap: Eğer doğumsal bir anomali sonucu engelliyse zaten başka türlü bir yaşam bilmediği için üstünde var olan engele alışarak yaşamayı öğrenmek ve denge sorunuysa duvara tutunmayı, yaslanmayı öğrenmek; Serevella’lı ise başını çok sakin tutmak, düşerken başını havaya kaldırıp omzunun üstüne düşmeyi öğrenmek gibi küçüklükten itibaren olan şeylere çok daha kolay uyum sağlanıyor. Sadece bebeklikten itibaren ise anomaliler, bebeğin biraz olgunlaşması bekleniyor. Eğer yetişkin bir hayvanda felç, sonradan denge sorunu, körlük olduğu zaman her hayvanda farklı bir süreç yaratıyor. Kimisi çok geç uyum sağlıyor, kimisi de çok kısa sürede uyum sağlıyor. Bunun engelle de bir alakası var ama daha çok hayvanın karakteriyle alakası var. Mesela çok samimi, insana yakın bir kedi felç olduğu zaman bakımı da uyumu da kolaydır. Ama biraz yabani, insanla iletişim kurmayan bir kedi felçli kaldığı zaman ya da denge sorunu olduğu zaman onu sakin tutabilmek de zordur. O sebeple, sıcakkanlı bir hayvansa kolay moral kazanıyor ama yabaniyse her şekilde uzun bir zaman alıyor. Ortalama 20 gün içinde uyum sağlanıyor. Belki sokağa bıraksanız eksikliğini hisseder ama ona yarattığınız alanda o özgüvenini koruyor ve çabuk da kazanıyor. Ama yine de hayvanı birey olarak kabul etmek gerekir. Her hayvanın farklı bir karakteri ve bireysel davranışları var.

 

KAYNAKÇA

Baş, A., & Yücekule, S. (2018). Engelli Sokak Hayvanlarının Gündelik Hayata Adaptasyonu Açısından Üç Boyutlu Yazıcıların Protez Üretimindeki Rolü. In UTAK 2018 Üçüncü Ulusal Tasarım Araştırmaları Konferansı: Tasarım ve Umut Bildiri Kitabı. essay, Gülşen Töre Yargın Alper Karadoğaner Dilruba Oğur.

 

Carr, Neil. (2021, July 6). Disabled animals and leisure: casting light on those left behind in the shadows. Taylor and Francis Online. Retrieved January 24, 2022, from https://doi.org/10.1080/02614367.2021.1942523


Sesli Dinle

Yorumlar

Bu yazı için henüz yorum yok.