Toplam Okunma 0
Siyah-beyaz bir görselde, göğüsten yukarısı görünen bir kadın elleri yüzüne kapanmış bir şekilde yere doğru bakıyor.

6 Şubat 2023 Pazartesi günü merkez üssü Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesi olan 7.7 şiddetindeki deprem on ilde hissedildi ve çok büyük hasara neden oldu. On binlerce insanımız yaşamını yitirdi, bu sayının kat ve kat fazlası insanımız yaralandı. Aynı gün merkez üssü Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesi olan 7.6 şiddetindeki deprem hasarın boyutlarını daha da arttırdı. Bölgedeki evlerin çoğu yıkıldı ya da kullanılamaz hale geldi. Zamanla hasarın derinliği daha net anlaşılacak. Ancak konunun psikolojik boyutu da çok önemli. Yaşanan olayın zihinlerimizde yarattığı travmanın kısa sürede dinmesi mümkün değil. Belki de yıllar sürecek ya da hiç bitmeyecek.

 

Depremi yıllar önce yaşayan bir depremzede olarak zihnimden bir türlü silinmeyen, yeni depremler yaşandıkça canlanan anılarımı sizinle paylaşmak istiyorum. 17 Ağustos 1999 yılında merkez üssü Gölcük olan depremi İstanbul’da yaşadım. Gecenin bir yarısı şiddetli bir sarsılmayla uyandığımda ne olduğunu anlamaya çalışarak aynı odayı paylaştığım ablama “Ne oluyor, niye sallanıyoruz, ne zaman duracak?” diye sorduğumu hatırlıyorum. O an ne kadar korktuğumu anlatamam. Neyse ki yalnız değildim. Deprem anı geçtikten sonra olayın farkına vardık ve ailecek dışarı çıkmaya çalıştık. Bizimle birlikte tüm mahalleli de dışarıya çıkmıştı. O yıllarda cep telefonları yaygın olarak kullanılmıyordu. Radyoyu açıp depremin detaylarıyla ilgili bilgi almaya çalıştık. Biz İstanbul’dan bu derece şiddetli hissettiysek kim bilir Gölcük’te neler neler olmuştur. Sabah olduğunda depremin ne derece yıkıma yol açtığı anlaşılmaya başlandı. Günlerce bahçede uyuduk çünkü sık sık artçı depremler oluyordu. Yaz mevsiminde olduğumuz için üşümüyorduk Ancak bu süreçte üniversite tercihleri de yapılıyordu. Ben de liseden o yıl mezun olmuş ve üniversite tercihi yapmıştım. Sonuçlar açıklandığında Bolu İzzet Baysal Üniversitesi’ni kazandığımı öğrendim. Tabii ki kayıt yaptırdım ama aklımdaki ilk soru ya Bolu’da da deprem olursa ne yapacağımdı. Bu endişemi çevremdekilerle de paylaştım. “Herkes ne yaparsa sen de onu yaparsın” şeklinde cevaplar aldım. Bu cevaplar beni tatmin etmedi ama Bolu’ya gitmekten de vazgeçmedim. Hazırlıklar yapıldı ve Bolu merkezde yer alan kampüste bir yurda yerleştim. Okulun ve yurdun aynı bahçede olması benim için bir avantajdı. Ayrıca kaldığımız yurdun prefabrik olması deprem riskine karşı biraz olsun içimi rahatlatmıştı. Bir yandan okula adapte olmaya çalışırken bir yandan da 17 Ağustos depreminin getirdiği sonuçları ve acıları takip etmeye çalışıyordum. İçimdeki korku hiç dinmiyor, özellikle de geceleri ve yalnız kaldığım zamanlarda çok artıyordu.

 

Kasım ayının ikinci haftası geldiğinde İlk sınavlarımızın tarihleri açıklanmaya başlandı. Artık birbirimizden ders notlarını alıp çalışmaya başlamıştık. 12 Kasım günü yine bir ders notunu çoğaltmak için arkadaşımla birlikte çarşıya gittik. Ben elimdeki notları kocaman puntolarla büyüterek çoğaltmıştım. Az görüyordum ve bu kocaman yazıları da ancak bol ışıklı yerlerde okuyabiliyordum. Bir yandan da ses kayıt cihazıma dersleri kaydediyordum. Dönüş yolunda karşılaştığımız bazı arkadaşlarımız “Bu akşam deprem olacakmış” deyip korkumu daha da arttırdı. Ama ne yapabilirdik ki? Döndük yurda. Kayıt cihazımı açıp biraz ders çalışmaya başladım. Oda arkadaşım nereye gitmişti hatırlamıyorum. Birdenbire bina sağa sola doğru savrulmaya başladı ve aynı anda elektrikler kesildi. Neye uğradığımı anlamadım. Panikle ayakkabılarımı aradım ama bulamadım. Çıplak ayaklarla koşmaya başladım. Ayakta durmak mümkün değildi. Birkaç adım attım ve dengemi kaybettim. Kapının pervazından tutunup beklemeye başladım. Bu sırada deprem devam ediyordu. O an umudumu tamamen kaybettim. Binadan çatır çatır sesler geliyordu ve ben “Acaba hangi duvar önce yıkılacak üzerime?” diye çaresizce beklemeye başladım. Bir an için her yer sakinleşti ve lavabo tarafından bir kız arkadaşın çığlık çığlığa koştuğunu duydum. Ondan aldığım cesaretle ben de yeniden koşmaya başladım. Ona tutunmak ve destek almak istedim. Saçlarından yakaladım ama anında kaçırdım. Merdivenlere doğru yöneldiğimde basamakların ayağımın altından kaydığını hatırlıyorum. Düşe kalka iki blok merdivenden aşağı indim. Alt katta birileri vardı ve bizi sakinleştirmeye çalışıyorlardı. Her yer cam kırıklarıyla doluydu. Çıplak ayakla onların üzerine bastığımı hatırlıyorum. Benimle konuşan kimdi bilmiyorum, ağlayarak ayakkabılarımı bulamadığımı söyledim. Dışarı çıktık. Sonra birisi ayakkabılarımı getirdi. Bahçede biriken kalabalığın arasına karıştım. Herkes ama herkes çok korkmuştu ve panik içindeydi. Hava soğuktu ve yurt odalarımızdaki battaniyeler getirilmişti. Ateş yakılmıştı. Çoğumuzun cep telefonu yoktu. Telefon hatları kitlenmişti. Ailelerimize saatler sonra ulaşabildik. Ankara’dan bir arkadaşımın ailesine kendi ailemin telefon numarasını verdim ve iyi olduğumuzu söylemesini istedim. O gece sabaha kadar dışarıda kaldık, başka bir yere gidemedik. Ertesi gün ne yapacağımız konusunda çok çaresizdik. Duyduğumuza göre Bolu-İstanbul yolunda hasar vardı ve İstanbul’a araçlar gidemiyordu. Kimileri Ankara üzerinden farklı yolları kullanarak evine ulaşma planı yapmaya başladı. Ben şaşkın biçimde tek başıma kalmaktan da korkarak çoğunluğa uymaya çalışıyordum. Birileri organize etti ve bir minibüs tutup az miktarda eşyamızı yanımıza alıp Ankara yoluna çıktık. Minibüs o kadar kalabalıktı ki eşyalarımızın bile üzerine oturanlar oldu. Akşamüstü Ankara’da farklı illere gitmek üzere ayrıldık. Ben İstanbul’a giden bir arkadaşımla birlikte yola devam ettim. Şimdiki teknolojik imkânların hiçbiri yoktu ve ben aileme eve nasıl ve kaçta ulaşabileceğimin bilgisini hangi yolla verdiğimi hatırlamıyorum. İstanbul’a gece yarısı vardım. İndiğim yerde babam bekliyordu. Ağlayarak ona sıkı sıkı sarıldım. Şu an bile o anı düşündüğümde içim sızlıyor.

 

O günden sonra sık sık kendi kendime ağladığımı, evin içinde bile odadan odaya geçerken korktuğumu hatırlıyorum. “Ya koridordayken deprem olursa” diye panikliyordum. Bir odadan diğerine geçerken mutlaka kapıları açık tutuyordum. Bu günlerde o anları aynı canlılığıyla yine hatırlamaya başladım. Aradan onca yıl geçmiş olsa da yaşanan travmatik durumlar unutulmuyor. Deprem anını tüm canlılığıyla zihnimde görebiliyorum. Kahramanmaraş merkezli bu deprem çok canımızı aldı ve tamir edilmesi güç hasarlar bıraktı. Eminim ki özellikle deprem bölgesinde yaşayan dostlarımızın zihinlerinde bu deprem önemli yaralar açacak. Bu yaraları dayanışmayla ve birbirimize kenetlenerek aşacağız, aşmalıyız. Umarım, yaşanan acılardan yetkililer başta olmak üzere herkes alınması gereken dersleri alır ve gerekli tedbirler alınır.

 

 

 


Sesli Dinle

Yorumlar

Bu yazı için henüz yorum yok.