Merhabalar sevgili EEEH Dergi okurları. Bu yazımda sizlere körlerin bulundukları çevreyi keşfetme arayışlarından ve kendilerini “normal” olarak adlandıran çoğunluğun bu arayışlara gölge düşürmesinden bahsetmek istiyorum.
Görme yetisini kullanan bireyler etraflarına baktıklarında, çevrelerinde nelerin bulunduğunu rahatlıkla keşfedebiliyorlar. Peki biz görme farklılığı olan insanlarda bulunduğu çevreyi keşfetme durumu nasıl gerçekleşiyor, gelin hep birlikte anlamaya çalışalım.
Görme farklılığı olan bireylerin bulundukları çevreyi keşfedebilmeleri için öncelikle o çevre ile ilgili bir zihin haritası oluşturmaları gerekir. Zihin haritası oluşturmanın en önemli yollarından biri, kişinin çevresini en ince ayrıntılarına dek incelemesinden geçiyor. Örnekleyecek olursam, ben bir hastanede çalışıyorum. Görsel olarak bana hastaneyi en ince ayrıntısına varıncaya dek betimleyin. Hastanenin dizaynına ilişkin zihnimde hastaneye dair sadece belli şekiller oluşur. Ancak beyaz bastonla birlikte hastaneyi birkaç kez dolaştığımda, zihnimde binanın iç dizaynıyla ilgili bir harita oluşuyor. Buradan çıkarılacak sonuç, sokakta ya da herhangi bir yaşam alanında rastladığınız görme farklılığı olan bireylere istekleri dışında müdahale etmeniz durumunda, bir defa çevresini keşfetme uğraşına engel olur, en temel haklardan birisi olan bağımsız yaşama hakkını elinden alırsınız. Bireyi ailesine, sevdiklerine, anne baba olduğunda çocuklarına bağımlı hale getirirsiniz. Çevresini öğrenemez ve dolaştığı sokak ya da çalıştığı binanın yapısıyla ilgili hiçbir fikir edinemez. Sokakta karşılaştığınız beyaz baston kullanan bireylere düşüncesizce “Sağa git, sola git, düz git” komutları verirseniz, bireylere insanca davranmak yerine araç muamelesi yaparsanız; büyük bir cesaretle ilk defa sokağa çıkan yeti farkı olan bireyi sokaktan, yaşam alanından uzaklaştırırsınız. Bireyler Ailesine ve yaşadığı çevreye bağımlı hale gelir.
Peki kişileri fizyolojik farklılıklarına mahkum bırakmak yerine, toplumsal yaşamı o farklılıkları da içine alacak şekilde düzenlesek nasıl bir toplum oluruz, bir hayalini kuralım hep birlikte. Yani herkesin sözde engelli adayı olmak yerine, bireylerin birbirlerine engel oluşturmadıkları bir ülkede yaşasak hep birlikte ne güzel olur bir tasavvur edelim. Biz ne pozitif ayrımcılık istiyoruz ne de negatif ayrımcılık. Hiç kimsenin engelli kardeşi olmak istemiyoruz. Herkes gibi bu ülkede birinci sınıf yurttaş muamelesi ile karşılaşmak istiyoruz. Doğuştan ya da sonradan yeti kaybına uğrayan bireyler olarak hiçbir şekilde bir başkasının vicdan azığı olmak istemiyoruz. Bizler bütün farklılıklarımızla bu canım ülkede insana yaraşır bir yaşam düşlüyoruz. Dergimizin parolasıyla ifade ederek bitireyim; eşit, erişilebilir, engelsiz bir yaşamın varlığına inanıyoruz.
Sevgilerimle.