Toplam Okunma 0

Toplumsal cinsiyet; kadına ya da erkeğe toplumun uygun gördüğü davranışları, kişilik özelliklerini, yaşam biçimini, sosyal, siyasal ve ekonomik yaşama katılım düzeyini, dış görünümünü ifade etmektedir (Yaşın Dökmen, 2014). Toplumun kadın ve erkek için uygun bulduğu, toplumsal olarak inşa edilmiş roller, davranışlar, aktiviteler ve nitelikler, toplumsal cinsiyet kavramının içeriğini oluşturmaktadır. Toplumsal cinsiyet özellikleri; farklı toplumlardaki farklı kültürel özelliklere göre değişiklik göstermesine karşın, kadının durumu birçok anlamda benzerlik göstermektedir (Şenyurt Akdağ ve diğerleri., 2016).

 

Kadının güzel, bakımlı, genç ve sağlıklı ama güçsüz, zayıf, korunmaya muhtaç, yanı sıra iyi eş, fedakâr anne ve becerikli, hamarat ev kadını vb. olması; kadınlar için belirlenen normlardandır. Toplumsal cinsiyet; kadınların erkeklere göre daha fazla kalıp yargılara, önyargılara ve ayrımcılığa maruz kalmasına neden olmaktadır (Yaşın Dökmen, 2014).

 

Engelli kadınlar; hem kadın hem de engelli olmalarından dolayı iki kat ayrımcılıkla karşılaşmaktadırlar. Doğumdan itibaren; sokağa çıkma, eğitim alma, hobi edinme, işe girme, evlenme, sosyal, siyasal, ekonomik olarak etkin olma konularında ayrımcılığa maruz kalmaktadırlar (Yaşın Dökmen, 2014).

 

Topluma eşit ve tam katılımın önündeki eğitim, istihdam, erişim, rehabilitasyon, sosyal hizmetler, yardımlar vb. konulardaki engellerin kaldırılması; eğitim alma, evlenme, eş olma, çocuk sahibi olma, çocuk bakımını gerçekleştirme, işe girme gibi gelişimsel temelli görevlerin yerine getirilmesi açısından çok önemlidir (Karataş &Gökçearslan Çifçi, 2010).

Engelli kadınların; eğitim, istihdam, uygun genel sağlık hizmetleri gibi imkânlardan yararlanma oranları daha düşük olurken; istismara ve şiddete maruz kalma riskleri daha yüksektir. Bu durum, psikolojik travmalara sebep olabilmektedir (Şenyurt Akdağ ve diğerleri., 2016).

Türkiye’de yaşayan kadın ve erkek okur-yazarlık oranları arasında büyük fark bulunmaktadır. Engelli ve engelli olmayan kadınlar açısından bu oranlara bakıldığında ise bu farkın daha da arttığı görülmektedir. Eğitim görmüş engelli kız çocuğu oranı, hem eğitim görmüş engelli erkek çocuğu oranına hem de eğitim görmüş engelli olmayan kız çocuk oranına göre çok daha düşüktür (Karataş&Gökçearslan Çifçi, 2010). Özellikle, kırsal kesimlerde okula uzaklık, ulaşım imkanlarının yetersizliği, ebeveynlerin kız çocuklarını eğitim ortamlarına dâhil etmemelerine neden olmaktadır. Okullardaki mimari erişilebilirlik sorunları da kız çocuklarının okul ortamlarında bulunmasına engel teşkil etmektedir. Özel eğitim hizmetlerine erişim konusunda da kız çocukları, erkeklere oranla daha fazla engelle karşılaşmakta ve cinsiyet eşitsizliği nedeniyle, eğitim ortamlarına dâhil olmaları daha kısıtlı olmaktadır (Rousso, 2003).

 

Engelli kadının mücadele ettiği konuların başında, kadına yönelik ihmal ve istismar gelmektedir. Engelli bireyler, yüksek oranda fiziksel, duygusal ve cinsel her türlü istismara uğramaktadırlar. Engelli kadına yönelik istismar oranının, engelli olmayan kadınlarla benzer şekilde hatta bazen daha yüksek oranda olduğu; bunun yanı sıra engelli kadınların duygusal, fiziksel ve cinsel istismara daha uzun süre maruz kaldığı bilinmektedir (Karataş &Gökçearslan Çifçi, 2010).

 

Engelli kadınların yaşadığı bir diğer sorun ise şiddettir. Şiddet sorunu, şiddeti doğal sayan kültürel kabuller nedeni ile daha da yaygınlaşmaktadır. Bireyin kadın olmasından kaynaklanan sorunlarının yanı sıra bir de engelinin olması, aile içinde veya dışında şiddet görmesini kolaylaştırmaktadır. Engelli kadına yönelik şiddete ilişkin ülkemizde sınırlı bilgi olmasına karşın yurt dışında yapılmış araştırmalar bu sorunun yaygın olduğunu göstermektedir. Yapılan çalışmaların çoğu, engelli kadınların daha çok eşleri tarafından duygusal ve fiziksel istismara uğradıklarını ortaya çıkarmaktadır (Karataş &Gökçearslan Çifçi, 2010).

 

Engelli kadınların hem engelli hem de kadın olmaktan dolayı iki kat ayrımcılığa maruz kalmalarının önüne geçebilmek için bazı çalışmaların yapılması gerekmektedir. Yaşadıkları sorunlarla baş edebilmeleri için engelli kadınlar, psikolojik açıdan desteklenmeli, zayıf yönleri güçlendirilmeli ve güçlü yönleri arttırılmalıdır. İhtiyaçlar dâhilinde, engelli kadınlara, sosyal hizmet kuruluşlarında danışmanlık hizmetleri verilmelidir. Engelli kadınların bir araya gelerek birbirleriyle deneyimlerini paylaşabilecekleri, sorunlarını gündeme getirebilecekleri ve çözüm üretebilecekleri ortamlar yaratılmalı ve grup terapileri yapılmalıdır. Toplumun önyargılarının en aza indirgenebilmesi için toplumu bilinçlendirici eğitim faaliyetleri düzenlenmelidir. Yaşam kalitelerinin arttırılması için yasal düzeyde yaptırımların sağlanmasına yönelik çalışmalar yapılmalıdır. Engelli kadınlar, toplumsal hayatın içinde daha fazla yer almalı ve görünür olmalıdır. Kendi yaşamlarının öznesi olmak için gerekli çabayı göstermeli ve bir araya gelerek örgütlenmelidirler.

 

KAYNAKLAR

 

Karataş, K.,& Gökçearslan Çifçi, E. (2010). Türkiye’de Engelli Kadın Olmak: Deneyimler ve Çözüm Önerileri. TheJournal of International Social Research, 3(13), 148-152.

 

Rousso, H. (2003). EducationforAll: A GenderandDisabilityPerspective.

 

Şenyurt Akdağ, A., Tanay Aksaç, G., Temur Şimşekcan, N., Kara, Ö. (2016). Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Engelli Kadın El Kitabı. Ankara.

 

Yaşın Dökmen, Z. (2009). Toplumsal Cinsiyet ve Engellilik: ‘Bermuda Üçgeni’ ya da ‘Kara Delik’ Etkisi. Ankara: Engelli Kadın ve Sağlık Sempozyumu.


Sesli Dinle

Yorumlar

Bu yazı için henüz yorum yok.