Merhaba değerli EEEH Dergi okurları. Sizlerle Engelsiz Erişim Derneği ve GETEM işbirliğiyle gerçekleştirilen Beyaz Baston ve Erişilebilirlik Festivali’nde edindiğim izlenimleri paylaşmak istiyorum.
Öncelikle kendimi tanıtayım. Ben yüzde yüz görme engelliyim. Yüzde seksene yakın bir oranda da işitme kaybım var. İşitme cihazı kullanıyorum ve bu sayede daha rahat duyabiliyorum. İstanbul Bilgi Üniversitesi Halkla İlişkiler Bölümü mezunuyum ve mezun olduğum üniversitede çalışıyorum.
Evet, şimdi gelelim 13 - 14 Ekim tarihlerinde Boğaziçi Üniversitesi Güney Kampüs’te düzenlenen Beyaz Baston ve Erişilebilirlik Festivali’nde edindiğim izlenimleri ve güzel anları sizlerle paylaşmaya! 14 Ekim günü Bakırköy Belediyesi’nin tahsis ettiği araçla Bakırköy Kitap Kulübü üyeleri olarak festivale katılmak için yola koyulduk. Bilirsiniz, arkadaşlarla yolculuk yapmak çok eğlencelidir. Hepimiz bu etkinlik için çok heyecanlıydık. Ama sanırım ben onlara göre çok daha fazla heyecanlıydım. Çünkü ilk kez böyle bir etkinliğe katılacaktım. Bir saatlik yolculuğun ardından festival alanına ulaştık. Ortam harikaydı. Stantlar kurulmuştu ve şansımıza hava da güzeldi. Gerçi sabah yağmur yağınca biraz endişelenmiştim ama neyse ki öğlene doğru güneş açtı. Hava ne çok sıcak ne de soğuktu. Tam festival havasıydı.
Festival alanına girer girmez, festival ekibi bizi sevgiyle kucakladı. Stantlar hakkında bizi bilgilendirdi ve bisiklete de binmemizi önerdi. Herkes büyük bir keyifle stantları dolaşıyor, erişilebilirliğin tadını çıkarıyordu. Stantları gezmek için can atan ben, refakatçimle birlikte erişilebilirlik yolculuğuma başladım.
İlk önce müzik standını inceledim. Kemanı, akordeonu, cümbüşü, gitarı ve daha pek çok müzik aletini dokunarak daha yakından tanıma fırsatı buldum.
Sonra, Engelsiz Erişim Derneği standını gezdim. Derneğin Braille yazı ile hazırlanmış logosunu incelemek benim için büyük bir keyifti. Derneği daha yakından tanıyıp EEEH Dergi’nin özel sayısını aldıktan sonra, Sesli Betimleme standına uğradım. Stantta insan hücresinin dokunarak incelenebildiği 3 boyutlu bir maket vardı ve ben bunu merakla inceledim. Ne kadar da karmaşık bir yapıya sahip bir hücremizin olduğunu dokunarak öğrenmek müthişti. Hücre maketinin belirli yerlerinde Braille yazı da vardı. Hücreyi incelerken, Fen Bilgisi derslerimizi hatırladım. Keşke bu olanaklar benim okul yıllarında da olsaydı diye hayıflandım ve bu düşüncemi standı gezen diğer arkadaşlarla da paylaştım. Üç boyutlu olarak hazırlanmış olan Kremlin Sarayı’nı ve Özgürlük Heykeli’ni de inceledikten sonra Sesimiz Kitap standına doğru ilerledim. Sesimiz Kitap standından görme engelli okurların çeşitli kitaplardan alıntı yaparak seslendirdikleri ve bu seslendirmelerden de seçme yaptıkları bir CD edindim. Sırada Haritalar Standı vardı. Burada neler yoktu ki! Dünya atlası, Türkiye haritası, nesilleri tükenmekte olan hayvanların figürleri, kabartılmış olarak geometrik şekiller… Tüm bunları dokunarak incelemek tarif edilmez bir duyguydu. Coğrafya dersinin nasıl erişilebilir olabileceğini keşfetmek ne kadar da güzeldi.
Oyun standında da erişilebilir oyunları inceleme olanağı buldum. Benim ilgimi en çok çeken ise zeka küpü oyunuydu. Bu oyunu ben çocukken oynardım. “Peki görme engelliler için bu oyun nasıl tasarlanmış?” diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Zeka küpü oyunu, küçük kareler ve farklı renklerden oluşan bir yapıdadır. Aynı renkleri çevirerek kareleri bir araya getirmeye çalışırsınız. Görme engelliler için de bu karelerin üzerine farklı türden kumaşlar yapıştırılmış ve her farklı kumaş için ayrı bir renk verilmiş. Örneğin, saten kumaşa beyaz renk, çizgili kumaş için turuncu renk verilmiş ve böylece parmağınızla dokunarak hangi kumaşın hangi renkte olduğunu anlayabiliyorsunuz. İşte böyle küçücük dokunuşlarla oyunlar nasıl erişilebilir oluyor görüyoruz. Erişilebilir yöntemler her oyuna uygulandığında engel ortadan kalkıyor.
Şimdi gelelim hayatımda ilk defa musluk tamir etmeyi deneyimlediğim tamir standına. Nedense tornavidayla vidayı sökmek bana hep zor gelirdi. Ama tornavidayı elime alıp musluğun vidasını çıkarınca, hiç de zor olmadığını öğrenmiş oldum. Gerçi İngiliz anahtarını çevirirken zorlandım ama olsun, musluk nasıl tamir edilir az çok bu stant sayesinde deneyimlemiş oldum, bu da benim için büyük bir mutluluk.
Bilişim standında Orbit adlı bir ürünü inceledim. Küçük boyutlu, daktilo gibi Braille yazı yazmamızı sağlayan, kenarlarında ayarlanabilen kabartma satır düğmeleri olan bir üründü bu. Bu ürünü kullanarak Braille yazıyı kullanmak ve yazdığımı okumak mükemmel bir duygu. Ayrıca bu ürün hem bilgisayara bağlanıyor hem de iPhone’ye bağlanıp Braille okunabiliyormuş, öğrendim. Ah bu ürün benim olsa her gün Braille okurdum.
Bisiklete binmek, engelsiz parkurda gezmek de isterdim ama vaktimiz sınırlıydı ve gitme zamanıydı. Sonraki festivalde ilk olarak gezme fırsatı bulamadığım stantları görmek istiyorum.
Boğaziçi Üniversitesi’nin bahçesinde hep birlikte birkaç fotoğraf çektirdikten sonra evlerimize dönmek üzere aracımıza binip yola koyulduk. Festivalin içeriğini duyurulardan ve stantlarda görev alacak olan arkadaşlardan öğrenmiştim. Fakat ne kadar anlatılırsa anlatılsın, etkinliğe katılanlardan ne kadar dinlerseniz dinleyin, gidip görmek gibisi olmuyormuş, bunu daha iyi anladım. O ortamın içinde olmadan, aynı havayı solumadan kafanızda hiçbir şey somutlaşmıyor.
Erişilebilirliği hayatımızın her anında hissettiğimizde, engeller nasıl da ortadan kalkıyor, engelsiz, erişilebilir ve eşit bir yaşam ufacık yöntemlerle nasıl da mümkün oluyormuş meğer. Teşekkürler Engelsiz Erişim Derneği ve teşekkürler GETEM.