Toplam Okunma 0

Merhaba, değerli okurlar,

Bu ayki yazımda sizlerle 31 Mayıs-1 Haziran tarihlerinde katıldığım ve International Council for Education of People with Visual Impairment (ICEVI) adlı kurumun düzenlemiş olduğu 1. Rehabilitasyon Konferansı’na dair izlenimlerimi ve deneyimlerimi paylaşmak istiyorum. Ana teması bağımsız hareket olan konferansta birbirinden farklı konularda sunumlar yapıldı. Konferans iki gün sürdü ve zengin bir içeriğe sahipti. Konferansta aralarında İsveç, Amerika, Rusya, Yunanistan, Finlandiya gibi ülkelerin de bulunduğu 16 farklı ülkeden katılımcı vardı. İstihdam ve bağımsız yaşamın en önemli sorun olduğuna vurgu yapıldı. Bu nedenle rehabilitasyon ve istihdamın önemi üzerinde duruldu.

 

Ben de hayatımda ilk defa uluslararası bir konferansta bir sunum yapmak üzere bulunuyordum orada. İstanbul Kalkınma Ajansı tarafından 2018 yılı Çocuklar ve Gençler Mali Destek Programı kapsamında desteklenen; Altı Nokta Körler Vakfı, T.C. Sarıyer Kaymakamlığı, T.C. İstanbul Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Müdürlüğü, Engelsiz Erişim Derneği ve Parıltı Görmeyen Çocuklara Destek Derneği ortaklığıyla yürütülen “Dokunsal Materyal Atölyesi / Kütüphanesi Projesi”nin bir ayağını oluşturan dokunsal harita atölyeleri üzerine bir sunum yaptım. Benim için çok heyecan vericiydi. Kendi ülkemizde yürüttüğümüz bir projeyi, başka bir dilde, farklı ülkelerden gelen katılımcılara anlatmak gerçekten çok keyifliydi. Katılımcılar, sunumu dinledikten sonra memnun olduklarını belirttiler. Peki, konferansta başka neler vardı? Haydi, biraz da Diğer sunum içeriklerine kulak verelim:

  

Farklı ülkelerdeki vakıfların çalışmalarından bahsedildi. Örneğin, Macaristan’daki FSZK Vakfı 1997 yılında kurulmuş. İçişleri Bakanlığı ile birlikte çalışıyor, danışmanlık yapıyormuş. İşaret dili çevirmenliği, rehber köpek, aile desteği gibi hizmetleri varmış. Devlet, rehabilitasyon hizmetlerini genişletmiş; artık bölgesel rehabilitasyon merkezleri ve STK rehabilitasyon merkezleri varmış. FSZK birçok yayın ve eğitim belgesi hazırlıyormuş. Eğitim müfredatını modernleştirmeye ve esneklik sağlamaya çalışıyormuş. Yetkin uzman yetiştirmekte zorlanıyorlarmış. Devlet ve STK birlikte çalışarak nasıl bir rehabilitasyon hizmeti sağlanacağı konusu üzerinde duruyorlar ve servis sağlayıcıların uyumunu arttırmaya çalışıyorlarmış.

 

Amerika’da bulunan Louisiana Technical University’den gelen kör bir uzmanın konuşması çok etkileyiciydi. Konuşmasından bazı cümleleri sizlere aktarmak istiyorum: “İnsanların kendi potansiyellerini ortaya çıkarabilmeleri, “kendini gerçekleştirme” olarak tanımlanır.  Düşük beklentiler, başarıyı düşürür. ABD’de 100 yıldır rehabilitasyon hizmetleri var. NFB, 1940 yılında kuruldu. Temel amaç, bağımsız ve özgür yaşam olmalı. Körcül becerilere moibility  yetenekleri de dahildir. Beyaz bastonla hareket etmek, işine gitmek, hava alanına gitmek bağımsız hareket kapsamına giriyor. Braille, bağımsızlığın anahtarıdır. Günlük yaşam etkinlikleri diğer önemli beceri; evi temizleme, yemek pişirme bunlardan yalnızca bazıları. Rehabilitasyonun üç sırrı var: Bunlardan biri, inanç; ikincisi, sorun çözme ve üçüncüsü ise, seçim yapmaktır.”

 

Bir başka sunum da körlerin teknolojiyi kullanımı ile ilgiliydi. Macaristan’da kullanılmak üzere ve tüm görme engelli bireylere ücretsiz verilmek üzere Jaws Lisansı almışlar. Önce 2003 yılında JAWS’ın Macar sürümünü yapmışlar. O sıralarda devlet desteği yokmuş. Körlerin bu ürünleri tanıma şansları yokmuş. Ülkeye özel lisanslar için uğraşılmış. Bir kez ödeme yapıp herkese sağlama hedefi var olduğundan, anlaşma yapıp ülke lisansı almışlar. Bu çalışma geçen yıl Temmuz’da başlamış. Macaristan’da yaşayanlar, iş yerlerinde olanlar, rehabilitasyon merkezlerinde eğitim alanlar bu lisansı almaya hak kazanmış. Disleksi ve diskalkulisi olanlar da bundan yararlanmış. Macaristan, İspanya ve Kolombiya, ülke lisansı alan ülkeler. Macaristan dışında yaşayan Macarlar da bunu kullanabiliyorlarmış. Alınan lisanslar Windows 7 ve sonrasını kapsıyormuş. 365 gün etkinleştirme varmış.

 

Yunanistan’dan konferansa katılan bir uzmanın yaptığı sunum da şu şekildeydi: Yunanistan’da evde eğitim hizmeti veren ve kar amacı gütmeyen tek kurum olan vakıf, görme engelli ve görmenin dışında başka engelleri olan çocuklara hizmet veriyormuş. Temel amacı, ailelere bilgilendirme, danışmanlık ve destek hizmeti vermenin yanı sıra, zamanında değerlendirme yapmakmış. Görme engelli ve görmeyen çok engelli çocuklar, 12 yıldır bu hizmeti alıyormuş. Ailelere verilen erken müdahale hizmetlerinin etkililiği ve ailelerin karakterlerinin memnuniyetleri ile ne derece ilişkili olduğuna dair görüşlerini ortaya koymak amacıyla bir çalışma yapmışlar. Ailelerin memnuniyetini ölçmek, hizmetin içeriği, ailelerin kültürleri ve kabullenmeleri konusunda önemli bilgi sağlamış. Çalışma grubu, 5  yaşına kadar olan görme engelli ve görmeyen çok engelli 15 çocuğun annesini kapsıyormuş. Program sonunda değerlendirme yapılmış, sonuçta aile memnuniyetinin tüm alanlarındaki puanlamalarda yüksek sonuçlar elde edilmiş. Programın ailelere önemli ölçüde destek sağladığı görülmüş.          

    

Yine Budapeşte’de yapılan bir çalışmayı anlatan bir başka sunumda meslek olarak veri giriş uzmanlığının öğretildiğinden bahsedildi: Bir ofis aracı kullanıyorlarmış. Öğrencilerin yaşları  15 ile 23 arasında değişiyormuş. Kurslar iki  yıl sürüyormuş. Sınav, merkezi olarak yapılıyormuş. Yazma, iletişim, ofis çalışmaları, İngilizce, boş zaman aktiviteleri varmış. MS ofis  öğreniyorlarmış. Bazıları ekran okuyucu, bazıları ekran büyütme programı kullanıyormuş. Zaten bilgisayar kullanmayı bilen kişilerin, ofiste yazıcı, tarama, fotokopi çekme gibi pratik görevleri varmış. Daha sonra banka veri girişi gerektiren noktalarda çalışıyorlarmış.

 

İsrail’den gelen bir uzmanın yaptığı sunum da şu şekildeydi: İsrail’de & oranında körler istihdam edilmiş. Programın temel amacı istihdam için pozitif bir deneyim yaratmakmış. Özgüven ve bağımsızlaştırmak amaçlanıyormuş. Körlerin istihdam edilebilirliğini arttırmak için bir eğitim programı varmış. Eğitim Bakanlığı’yla işbirliği yapıyorlarmış. Eğitim sonrası işverenler ve ailelerle sıkı bir bağ kuruyorlarmış ve izleme sağlanıyormuş.

 

İsveç’ten gelen bir uzman, “Adım Adım Oryantasyon” başlıklı bir sunum yaptı ve yaptıkları bir araştırmadan bahsetti: Araştırma rehabilitasyondaki köşe taşlarına değiniyor. İnsanların yaşam deneyimlerinden yola çıkılmış. Körlüğün toplum tarafından nasıl anlaşıldığına bakılmış. Olgusal teori, yöntem olarak kullanılmış. İlk amaç olarak insanlar kör olunca ne yaşıyor? Rehabilitasyon sürecinde ne yaşanıyor? Kişi yeni durumuyla nasıl başa çıkıyor? Toplumun yargılarıyla nasıl  başa çıkılıyor? Sorularına cevap aranmaya çalışılmış. Araştırmanın ikinci aşamasında, rehabilitasyon merkezinde 50 saatlik gözlem yapılmış. Deneyim paylaşımının önemli olduğu ve stereotipleri de azalttığı saptanmış. İlk etapta eyleme geçmenin zor olduğu, sonra belli aktiviteler yapılmaya başlanınca sınırların ortadan kalkacağı gözlemlenmiş.  

 

Finlandiya’dan gelen bir grup da oryantasyon ve mobilite ile ilgili küçük yaştaki çocuklarla yaptıkları çalışmalarından bahsettiler. Şimdi onların sunumundan birkaç cümleyi sizlere aktarmaya çalışacağım: “Görme engellilik, çocuğun tüm gelişim alanlarını etkiler. Görüşün olmamasından dolayı, fiziksel gelişimde gecikmeler yaşanmaktadır. Bu çocukların duruşları ve hareketlerinin gelişmesi için rehberlik etmek gereklidir. Erken yaşlar, fiziksel gelişimin arttırılması için kullanılabilir. Bu nedenle, çocukların gelecekteki hareket kontrollerine temel oluşturmak için çocuklar, fizyoterapi almaktadır. Ayrıca, fizyoterapi, çocuğun çevre ile etkileşim kurmasına yardımcı olmaktadır. Vücut dengesinin kontrol edilmesinin geliştirilmesi, önemli noktalardan biridir. Bu, çocuğun pozisyon değiştirmesini ve özgürce hareket etmesini sağlar. Amaç, becerileri günlük yaşama aktarabilmek, çocuğun bir şeyleri kendi başına denemesini sağlamaktır. Oyunla birlikte, fiziksel beceriler gelişmektedir. Çocuğa baston kullanmayı öğretmeden önce, oyuncak bebek arabasını itme çalışması yaptırmak gerekir. Bu tür oyuncaklar, sadece motivasyon sağlamaz, ayrıca engellerle ilgili dokunsal deneyimler sağlar. Bu çalışmada, oyuncaklarla çocuğun mobilitesini arttırmak amaçlanıyor.”  

 

Budapeşte’den bir başka sunumda da engelli kişilerin koşulara katılması anlatıldı. İşte size sunumdan bazı cümleler: “Fiziksel aktiviteler, sosyal faydaları arttırmaktadır. Spora katılım, kişilerin engellerini kabullenmelerini destekler, özgüveni arttırır, sosyal ilişkileri ve sosyal katılımı arttırır. Tüm bu etmenler, kişinin tüm yaşam kalitesini arttırır, habilitasyon ve rehabilitasyonda önemli rol oynar. Bu araştırmada, 8  görme engelli maraton koşucusu ile yarı-yapılandırılmış görüşmeler yapılmıştır. Bunların hepsi, koşmanın bir yetenek gerektirmediğini vurgulamıştır. Koşuya başlamak için iyi bir vücut şekli, sağlıklı yaşam biçimi, kapsayıcı bir çevre edinme isteği ve arkadaş edinme isteği, motivasyon kaynağı olarak listelenmiştir.”                  

 

Son olarak Rusya’da kör-sağırlara hizmet veren bir vakfın çalışmalarından bahsetmek istiyorum: Rusya’da beş  yıl önce kurulan vakıf,kör-sağırları destekliyormuş. Farklı bölgelerdeki kör-sağırlara rehabilitasyon hizmeti veriyormuş. Farklı eğitim programlarını finanse ediyormuş. 19 yaşından 83 yaşına kadar kör-sağır kişi tarafından merkez ziyaret ediliyormuş. Günlük yaşam becerileri öğretiliyormuş, partiler yapılıyormuş, boş zaman etkinlikleri yapılıyormuş. Çoğu kör-sağır birey, birçok alanda başarı sağlıyormuş. Tamamen kör olanlar, çok iyi baston kullanıyorlarmış. İlk başta otobüs durağından, merkeze kadar olan rota çalışılıyormuş. Bu rotayı geliştirdikten sonra daha bağımsız oluyorlarmış. Oryantasyon dersleri, bireysel olarak yapılıyormuş. Önce özel bir araçla, gidilecek rota kağıda çiziliyor; dönüşlerin sayısı, basamakların varlığı, yollar, geçişler hepsi burada yer alıyormuş. Daha sonra rota, uygulamalı olarak çalışılıyormuş. Kör-sağır kişi, rotayı tamamen öğrenene kadar çalışılmaya devam ediliyormuş. Rota, eğitimci kontrolünde çalışılıyormuş. Daha sonra kör-sağır kişi, zihinsel haritasını oluşturuyormuş; bütün işaretleri söylüyor, tehlikeli yerleri, çizim üzerinde gösteriyormuş. Tüm bu aşamalardan sonra, aynı yöntemle otobüs durakları, metro istasyonları çalışılıyormuş.

 

Özetle, iki gün boyunca farklı ülkelerden, farklı kültürlerden katılımcılardan, görme engelli bireyler alanında yapılan birçok farklı çalışmayı dinleme şansı buldum. Bağımsız hareketten istihdama, kişisel idareden sosyal yaşama, körlere matematik öğretiminden teknoloji destekli eğitime dair birçok çalışmayı dinlemek hem ülkemizde yapılan hem de yapılabilecek çalışmaları tekrar gözden geçirmeme katkı sağladı. Ayrıca yapılan atölye çalışmaları ile görme engelli bireylerin de rahatlıkla erişebileceği ve kullanabileceği materyalleri kullanma ve deneyimleme fırsatı bulmuş olmak, bana da materyal geliştirme konusunda farklı bakış açıları kazandırdı. Bu vesile ile her tür çalışmasında yer almaktan gurur duyduğum ve bana bu fırsatı sağlayan Altı Nokta Körler Vakfı’na çok teşekkür ediyorum. Ayrıca, Engelsiz Erişim Derneği’nde yıllardır birlikte erişilebilirlik faaliyetleri yürüttüğümüz arkadaşlarımızdan Engin Yılmaz’a ve Sevda Yılmaz’a da beni bu ilk yurtdışı deneyimimde yalnız bırakmadıkları için sonsuz teşekkürler.


Sesli Dinle

Yorumlar

Bu yazı için henüz yorum yok.