Toplam Okunma 0
Görselde, beyaz bir arka plan üzerinde, yukarıdan çıkan sarı ışınlarla birlikte yanan, kırmızı renkte bir siren lambası ikonu bulunuyor. Siren lambasının tabanı açık mavi renkte. Genel olarak acil durum veya uyarıyı temsil eden sade bir çizimdir.

30 ekim İzmir depreminde odamdaydım. Babam koridordan, "Kızım deprem oluyor, herkes dışarı çıkıyor. Hadi bizde gidelim" diyerek seslendi. "Ben çıkmayacağım, sen git" dedim. Babam geri döndü. "Sen çıkmadıktan sonra ben ne çıkacam" dedi. 

 

Dışarı çıkmayı hiç düşünmedim. Çünkü çeşitli vesilelerle izlediğim programlardan merdivenlerin depremde riskli alanlar içinde olduğunu duymuştum. İkinci kattayız ve üç bölüm basamak inmek gerek. Binamızda asansör yok. Zaten olsa da deprem esnasında asansör daha tehlikeli bir seçim olur. Ayrıca binamızda bir yangın merdiveni de yok. Acil durumlarda kullanmak için. Dolayısıyla afet zamanlarında engellilerin, hele benim gibi çoklu engellilerin bulunduğu ortamı terk etmesi çok zor bir şey. Aslında sadece engelliler değil. Herkes için riskli bir şey merdivenleri kullanmak. Bu sebeple uzmanlar, bulunulan ortamlarda çeşitli yöntemlerle korunmayı tavsiye ediyor. Örneğin çök-kapan-tutun gibi... 

 

Bu aralar farklı bir anksiyetem daha türedi. Tepede bir helikopter sesi duyduğumda dizlerimin bağı çözülüyor. Zira deniz kenarına yakın oturuyoruz. Yangın helikopterleri altında kovalarıyla denizden su aldıkları için denize gidiyorlar. İçim bir hoş oluyor her seferinde. Canım yanıyor. Yanan ormanlar, bitki toplulukları, kuşlar, diğer hayvanlar ve hatta böcekler için. Geleceğimiz için, Dünyamız için, son İzmir yangınlarında gördük ki evler ve dahi insanlar cayır cayır yanıyor. 

 

Bunlar arasında en dezavantajlılar tahmin edilebileceği üzere engelliler. Örneğin Ödemiş yangınında evinde yatalak olan seksen yaşında bir adamın haberini okuduk. Düşünmesi bile ürkütücü benim için. Fobimden ötürü belki en kötü ölüm şekli. 

Bazıları eminim şöyle düşünüyordur: "Zaten onunki de hayat mı? Öyle ya da böyle kurtulmuş." 

Bu, senin seçimin olabilir. Peki, o insana sordun mu, “Ölmek istiyor musun?” diye? Dahası öyle bir sonu tercih eder miydi? Veyahut "sağlamlar" bile zor durumdayken engellilerle mi uğraşacak millet? Bunun yansımalarını daha birkaç yıl önce pandemide açıkça deneyimlemiştik hatırlarsanız. İsrail'de engellileri müdahale dışı bırakmışlardı. Fransa'da yaşlıları geri bırakmışlardı tedavi hususunda. Bunlar en gelişmiş en iyi imkanlara sahip ülkeler bir de dünya geneli göz önünde bulundurulduğunda. 

 

Engelli ve AFAD sözcükleriyle Google arama motorunda yaptığım aramada birçok veri buldum. T.C. İçişleri Bakanlığı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı sitesi genel anlamda erişilebilirdi. Ben SEBEDER tarafından söz konusu kurum için bazı videoların erişilebilir hale getirildiğini duymuştum. Ancak sitesinde videolara ulaşamadım. Youtube'ye baktım. Belki de benim beceriksizliğim ancak sesli betimlemeli herhangi bir şeye ulaşamadım. İlk çıkan video; "Engelliler için Erişilebilir Geçici Barınma Konteyneri (Eskişehir AFAD)" oldu. İçeriğe baktığımda konteynerin özellikleri anlatılıyor. Ancak yine sesli betimleme yok. Başka birtakım başlıklar da gördüm. Çalıştay kayıtları gibi. Fakat bu yazıyı yazma aşamasında çok vakit alacağından içerikleri tam dinleyemedim. Bir tek yarım yamalak Dokuz Eylül Üniversitesinin bir seminer kaydına kulak verdim. İnanılmaz sağlamcı ifadeler vardı. Çok da dikkat etmeden kapattım. Youtube'de afet farkındalığı üzerine AFAD’ın bir videosu var. Başka bir videoda "Afet Farkındalık Eğitimi (İşaret Dili Anlatımı)" başlığı ile erişilebilir hale getirilmiş. İşaret dili olduğundan onun da içeriğine bakmadım. Engelsiz AKUT sözcüklerini de denedim ama sonuç alamadım. 

 

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı başta olmak üzere diğer pek çok kurum ve kuruluşun dokümanları var arama motorunda. Bir sürü üniversite tezi de gördüm. İçerikleri en kısa sürede taramayı planlıyorum. Başarabilirsem bende bıraktıklarını sizlere özetlemeği de hedefliyorum. 

 

Olması gereken pek çok mevzuat düzenlemesi, rapor, çalıştay .çıktıları, araştırma sonuçları tezler vs. her şey tamam da sonuçları hayata geçirebilmek sorunlu. Ben başta olmak üzere çoğu kişide bilinç yok. Biliyoruz yüzeysel anlamda her şeyi. Yapmamız gerekenleri… Kaçımız acaba yapıyor üzerine düşeni. Süslü süslü laflara gelince mangalda kül bırakmayanlar. Milletin sorumluluğunu üzerine alanlar daha dikkatli olmalı elbette. Ancak iğneyi kendimize çuvaldızı başkasına... Depremi bilen, yıkıcı etkisini olmasa da ciddi sarsıntısını yaşayan ben, daha çök-kapan*tutun hareketini tam öğrenmemişken, deprem çantamı henüz hazırlamamışken, dahası evde bir deprem planı yapmamışken daha fazla laf salatası yapmayayım. Pılımı pırtımı toplayıp tırın tırın yollanayım.


Sesli Dinle

Yorumlar

Bu yazı için henüz yorum yok.