Yeniden merhaba EEEH Dergi takipçileri. Kışın kendini iyiden iyiye hissettirmeye başladığı şu günlerde İzmir’den kucak dolusu sevgi ve selamlar… Korkmayın, korkmayın, “Her nerede yaşanıyor ve yaşatılıyorsa” falan demeyeceğiz. Yani azıcık televizyon programı başlangıcı gibi olmuş olabilir ama devamı yok vallahi. Önceki yazımızda şeffaf bant ve şeffaf asetat ikilisinin ebeveynlik serüvenimizde erişilebilir kitap ve oyuncak yapmakta nasıl olmazsa olmazımız olduğunu kısaca anlatmıştık. Bu yazımızda da kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Öncelikle şunu söylemeliyiz ki buradan sonra bahsedeceğimiz yöntemler bizim zaman içinde deneye yanıla bulduğumuz yöntemler. Siz de kendi erişilebilir kitaplarınızı ya da oyuncaklarınızı yaparken kendi özgün yöntemlerinizi geliştireceksiniz. Lafı daha fazla uzatmadan yöntemimizin ayrıntılı anlatımına geçelim.
Bu erişilebilirlik süreci iki aşamalı ilerler. İşin birinci aşaması metinlerin okunması ve görsellerin betimlenmesi, bunların ses kaydı olarak bize ulaştırılmasıyken ikinci aşaması da okunan metin ve betimlemelerin yazılacağı kâğıtların hazırlanması ve bu metin ve betimlemelerin o hazırlanan kâğıtlara yazılıp yapıştırılması sürecidir. Dilerseniz önce betimleme ve okuma kısmına bir bakış atalım.
Bir kitap betimlenir ve okunurken öncelikle betimlemenin ve okumanın ayrı dosyalar halinde kaydedilmesi işimizi kolaylaştıracaktır. Okuyucumuzun betimlemeyi ve okumayı yaparken her sayfa geçişinde sayfa değiştirdiğini bildirmesi ve sayfa numarasını söylemesi, yazarken ve yapıştırma sürecinde elimizi rahatlatır. Örneğin; “Sayfa 1. Bu sayfada ağaç gövdesi, kahverengi toprak, üç tane kırmızı çiçek, kanatları renkli uçan kuş, ağaç dalı, ağaç dalında kırmızı kuş bulunmaktadır“ şeklinde bir betimleme yapılabilir. Burada nasıl bir betimleme istediğinize bağlı olarak genel bir betimleme yapıp yazabilir ya da bizim yaptığımız gibi her görseli ayrı ayrı etiketleyebilirsiniz. İkinci seçeneği tercih edecekseniz, “üç kırmızı çiçek” şeklinde bir betimleme yapıldığında üç defa “kırmızı çiçek” yazmak gerekecektir. Aslında bu noktada sayfanın genişliği ve görsellerin yoğunluğu da göz önünde bulundurulması gereken bir konu. Yani üç kırmızı çiçeği ayrı ayrı yazıp yapıştıracak yer olmayabilir. O zaman da eğer o çiçekler yan yanaysa hepsine denk gelecek şekilde bir satır uzunluğu ayarlayıp “üç kırmızı çiçek” diye yazabilirsiniz. Biz başlangıçta genel betimlemeyi tercih ederken zaman içinde kızımıza her bir görseli kendimiz öğretmeyi amaçladığımızdan ikinci betimleme şeklini kullanmaya başladık. Betimlemeyle ilgili söylenmesi gereken şimdilik bu kadar.
Betimleme ve okumanın ayrı dosyalara kaydedilmesinin işimizi kolaylaştırdığını söylemiştik. Betimlemede olduğu gibi okuma sırasında da sayfa numaralarının söylenmesi faydalı olacaktır. Okuma sırasında dikkat edilmesi gereken bir başka durum da şudur. Kimi kitaplarda metinler sayfanın birkaç yerine dağıtılmış olarak karşımıza çıkar. Eğer metnin üzerini Braille olarak etiketlemek istiyorsanız metinlerin sayfa içindeki bölünüş şekillerini de okuma esnasında ifade etmek gerekecektir. Örneğin; “ Sayfa 1. Sayfanın üst kısmında (Çalı kuşu, baykuş ve karga pır diye uçarak mağaraya girdiler.), orta kısımda (Köstebek ve fare yerin altından bir tünel açıp geldiler.), sayfanın alt kısmında da (Tombik Ayı bütün arkadaşlarını bir arada görünce çok mutlu oldu.) yazmaktadır“ şeklinde bir okuma yapılmalıdır. Kitaplarımızı okutup betimlettikten sonra bunları yazıp yapıştırmak da ayrı bir süreç demiştik. Oraya geçmeden önce kutu oyunları ve oyuncakların etiketlenmesi ile ilgili birkaç söz söylemekte fayda buluyoruz.
Puzzle vb. çok parçalı oyunları etiketlerken parçanın bir yüzüne numara verip öteki yüzüne o parçadaki görsel betimlemesini kısaca yazmak, oyunu oynarken ve miniğimize anlatırken bize hız ve pratiklik kazandıracaktır. Burada oyuncak ve kutu oyunlarının çok parçalı oluşunu göz önüne alarak şunu söylemeliyiz. Bunların betimleme, yazma ve yapıştırma süreçleri, yapıları gereği eş zamanlı olmalıdır. Aksi halde işler azıcık içinden çıkılmaz bir hale gelebilir.
Kitaplarla ilgili sürece geri dönersek… Betimlemeleri ve metinleri yazarken kesme ve yapıştırma süreçlerini kolaylaştırmak adına iki farklı format kullanıyoruz. Betimlemeleri herhangi bir metni yazar gibi bir satıra yazıyoruz ancak betimlenen içerik uzunsa betimlemenin bir kısmını üst satıra, kalan kısmını alt satır yahut satırlara alt alta gelecek şekilde yazıyor ve betimlemeler arasında kesme boşlukları bırakıyoruz. Eğer bir betimlemeyi upuzun bir satır halinde yazarsanız diğer resimlere taşacaktır. Bu nedenle satırları kısa tutup alt alta yazmanız iyi olacaktır. Anlatılan betimlemeden zaten resmin büyüklüğünü az çok tahmin edebiliyorsunuz. Yani en azından bir ton kitabı bu şekilde yazınca artık işin ustası olma mertebesi hiç şüphesiz sizin oluyor. Metinleri yazarken ise genellikle beş kutu içeriden yazmaya başlıyoruz. Ortalama yirmi beş kutu, bir sayfadaki metnin genişliğine denk geliyor. Metin yazımı sırasında da yine kesmeyi kolaylaştırmak adına sayfa geçişlerinde kesme boşlukları bırakıyoruz. Metin ve betimlemeleri yazdıktan sonra kesiyor ve bunları yapıştırmaya hazır hale getiriyoruz. Son safha yani yapıştırma safhasına geçmeden önce yazdığımız kâğıtları nasıl hazırladığımızdan da kısaca söz etsek iyi olur.
Kullandığımız malzemeler: “Şeffaf cilt kapağı” diye geçen sert asetat ve çift taraflı şeffaf bant. Çoğunlukla yazı yazmadan önce asetatın bir yüzünü biz uzun kenarına paralel olacak şekilde tamamen bantla kaplıyoruz. Tam bu noktada her yere yapışmaya meraklı çift taraflı bandınızla cebelleşirken size kolaylıklar dilemeliyiz. Asetatın bir yüzünü kapladıktan sonra kâğıdınız yazılmaya hazır. Bileğinize kuvvet. Binlerce sayfa yazınca kaleminiz parmağınıza küçük bir anı bırakabiliyor. Bir kalem çizgisi artık hep sizinle kalıyor parmağınızda. Bir de tabletin bıraktığı bir armağan olabiliyor; o da tam elinizle bileğinizin birleştiği yerde oluyor. Eh, artık o kadar olur.
Kimi kitaplarda bir sayfada çok fazla görsel ve metin bulunuyor. Böyle kitaplarda metin yazacağımız kâğıdı bantlamıyor, metni bantsız kâğıda yazdıktan sonra asetatın bir kenarına ince bir bant şeridi yapıştırarak metnin yazılı olduğu kâğıdı sayfaya öyle yapıştırıyoruz. Böylece metnimizin yazılı olduğu asetat ayrı bir sayfaya dönüşüyor. Sanki kitabın bir sayfası gibi yani. Böylece betimlemelere yer kalıyor ve onları yine olmaları gereken yerlere yapıştırabiliyoruz.
Kitabımızı okuttuk, betimlettik, kâğıdımızı hazırladık, içeriğimizi yazdık ve yazdığımız kâğıtları yapıştırılmaya hazır biçimde kestik. Yapıştırma safhasına geldiğimizde okutma ve betimletme safhasında olduğu gibi son kez bir görenden destek alıyoruz. Eğer yazdıklarınızı yapıştırma esnasında kesecekseniz sorun yok ama işleri kolaylaştırmak adına kesme işini yapıştırmadan önce yapmanızı öneriyoruz. Kesme işlemini önceden yapacaksanız da her sayfanın betimleme ve metinlerini kesip önceden ilgili sayfanın içine yerleştirmek, kesilmiş yüzlerce kâğıt parçası içinden yapıştıracağınızı bulmaya çalışmak gibi saçma sapan bir angaryadan sizi kurtarıyor. Tabii etrafınızda kendi kendine Braille yazı okumayı öğrenip yapıştırma işini tek başına yapan çatlak arkadaşlarınız varsa o zaman iş değişir. Şaka bir yana biz bu işi yaparken etrafımızdaki arkadaşlarımızdan hem yazmak için hem de yapıştırmak için Braille yazıyı öğrenenler oldu. Bu durum karşısında sulu sepken bir mutluluk yaşamadık desek yalan olur. Mesela bazı kitap ve oyuncaklarımız, elimiz hiç değmeden erişilebilir halleriyle geldi bize. İnanın öyle az sayıda da değil.
Okuttuk, betimlettik, kâğıt hazırladık, yazdık ve yapıştırdık. Artık kitabımız okuma aşkıyla yanıp tutuşan miniğimizle birlikte okumaya hazır. İyi okumalar. Bu yöntemle bolca kitap okuduğunuz miniklerinizin bir süre sonra “kitaaaap” diye başınızın etini yiyeceğini, bir kucak dolusu kitapla yanınıza gelip “Bunları okumazsan uyumam” diye sizinle ponçik ponçik bir pazarlığa girişeceğini, eğer uykunuz varsa ve yorgunsanız içinizden delirirken sakin görünmek için çok çabalamak zorunda kalacağınızı bilmem söylememize gerek var mı?
Bu çift taraflı şeffaf bant ve asetat yöntemini sadece kitap ve oyun-oyuncak erişilebilirliğinde değil, hayatınızın her alanında erişilebilirliği arttırmak için de kullanabilirsiniz; kredi kartları, kimlikler vb.
Yazımızı bitirirken şunu söylemeliyiz ki bu iş gayya kuyusu. Hiç kolay bir iş değil. Ama karşılığı var ya, işte o size her şeyi yaptırır. Bu işi yaparken çocuğunuzun zamanından çalmamak için geceleri uykusuz bırakır, kupa kupa kahve içirir, parmağınızda, elinizde kalıcı izler bırakır ama vallahi hepsine değer. Çünkü o kitabı okurken miniğinizin çocuksu heyecanlarına tanık olursunuz. Flamingo görünce heyecandan uçup size parmağınızla o resmin üstündeki yazıyı gösterdiğinde, oradaki görsel üzerine sohbet etmek çok ama çok güzel bir duygu. Bir çocukla şarkı söylerken bulaşık yıkayabilirsiniz, oyun oynarken arada başka şeylerle ilgilenebilirsiniz ama kitap okurken sadece üçünüz olursunuz; siz, çocuğunuz ve kitap. Bu fırsatı kaçırmayın.
Bizi bu zor işe sokacak heyecanla doldurduğun için, her çabamızın karşılığını en tipitoş hallerinle verdiğin için, her gün okuldan geldiğimizde çantamıza heyecanla bakıp “Bugün yeni bir kitap var mı?” diye soran manyak bir çocuk olup bizi gülümsettiğin için, ama en önemlisi bütün bu işleri göze alacak kadar kalbimizi büyüttüğün için sana çok teşekkür ederiz Mısra’mız.
Şimdilik bizden bu kadar. Gelecek sayıda görüşmek dileğiyle. Bizi okumaya devam edin anacım.