Toplam Okunma 0

Merhaba değerli okuyucular,

Drop Dead Diva, Netflix platformunda Türkçe dublajlı olarak izlediğim, yer yer dublajlı bölüm eksiklikleriyle sinirlerimi zıplatsa da son derece hoşuma giden bir dizi.

Fantastik bir romantik komedi gibi geliyor insana önceleri; ama sonra görüp göreceğiniz, farklılıklara en çok saygı duyan dizi tanımını yapıştırıveriyorsunuz. En azından ben öyle yaptım.

 

Sıfır beden bir manken, balıketi bir avukatın bedenine giriyor bir şekilde ve şişmanları anlamakla başlıyor işe. Sonra da tüm farklı insanları teker teker savunmaya başlıyor. Biraz empati, biraz pratik zekâ, bazen küçücük hilelerle kotarıyor bu işi. İnsan dizinin başından kalktığında, en azından bir dizide böyle aşırıya kaçmamış, mütevazı bir süper kahraman var diyor. Kötüleri yok etmektense farklı insanları koruyan türden bir süper kahraman.

 

Sonra bir iç geçiriyor. Yaşadığı yere bakıyor. Hukuk kurallarına, kuralları yorumlayanlara, kendisini de dâhil ettiği inançsızlara...

En çok ihtiyacımız olan şeyin içimizde farklılıkları koruyan bir süper kahramanın yaratılması olduğuna hükmediyor sonra da...

Farklı düşünceler, farklı eylemler, farklı insanlar, farklı inançlar, farklı hayaller... Hücre zarlarımızın biraz daha eğitimden geçirilmesi gerekiyor galiba. Seçici geçirgen yapısının biraz daha esnetilmesi...

 

İlle de bir öte dünya deneyimiyle kendimizden daha kusurlu bir bedene yerleştirilmemiz gerekmiyor. Ya da her zaman söylendiği gibi, ille de bir gün engelli olabilme, yaşlanabilme, ya da ne bileyim aniden suç işleyebilme ihtimaliyle bunu yapan insanlara iyi davranmamız gerekmiyor. Yaşlanmadan ölebiliriz pekâlâ. Ya da hayatımızda hiç suç işlememize gerek kalmamıştır. Bu asla yapmayacağımız anlamına mı gelir? Hiç mi çileden çıktığımız olmadı? Ya da bir kaza geçirme ihtimalimiz olmayabilir ve asla bir engelli olmayız. Ne güzel. Peki, neden onlar gibi olma korkusuyla onlara iyi davranalım? Neden farklı şeylerin farkındalığının zevkini duyumsamak yetmesin? Ya da o farklılığın nasıl yaşandığına dair samimi merakımızı neden açığa çıkartmayıp onu bastırmak amacıyla insanlara, şeylere... şans tanımayalım? O farklılıklardan öğreneceklerimiz olduğunu neden düşünmeyelim?

Neden hayattayız ki zaten? Yaptığımız tüm birikimler ölümün sıfırıyla çarpılıp sıfırlanmayacak mı? Hepimiz bir gün boşalacak kovalar olmayacak mıyız? O zaman ne ile dolduğumuz kimin umurunda? Ben bilinçli bir kova olsaydım tüm sıvıların tadına bakmak isterdim herhalde. Nasılsa bir gün içimdeki her şey boşalacak.


Sesli Dinle

Yorumlar

Bu yazı için henüz yorum yok.