“Her koyun kendi bacağından asılır” çocukluğumuzdan beri kafamıza nakış nakış işlenmeye çalışılan korkunç bir deyim. Bizi yalnızlaştıran, ötekileştiren bireyciliğin bir cümlede özetlenmesi. “Sen farklısın, onlar gibi değilsin, sen özelsin, bireysel kariyerin için herkesi ve her şeyi çiğneyip geçmelisin, ötekileştirilmiş bile olsan başkalarını ötekileştirerek özel olduğunu hissetmelisin.” İşte o cümle tüm bunların ve fazlasının ete kemiğe bürünmesi.
“İşyerinde mobbinge uğrayan arkadaşına destek olma, ayağını kaydır ki onun yerini sen alasın. Yeti farklılığın olduğu için ötekileştiriliyorsan, sen de başkalarını ötekileştir ki o güzel kişiliğin incinmesin.” Yıllardır bize empoze edilen bir zihniyetin dışa vurumu. Oysa bireyciliğe gömüldüğümüzde korkunç bir yalnızlaşmanın içerisinde üşürüz. Her geçen gün daha fazla kendimize, insanlığa ve doğaya yabancılaşırız. Yeryüzünün bir köşesinde, kendimizi bile tanımadan bir robot gibi çalışıp dururuz. Zaten öyle robotlaşalım diyedir tüm bu hikayeler.
Hiçbir koyun kendi bacağından asılmaz oysa. Asılan her koyunun ardından sıranın bize gelmesi kaçınılmaz bir sonuçtur. Çünkü kurtlar kenetlenmemiş sürüyü kolay parçalar. Hem de şu yeryüzünde her şey kolektif emekle var olur. İnsanlık adına bugüne kadar ne yaratılmışsa, o kolektif emeğin sonucu ve tüm insanlığın mirasıdır. Yani her koyun kendi bacağından asılsaydı, insanlık toplayıcılık çağından ileri gidemezdi. Bugün normlar içerisine sıkıştırılmış dünyada ötekileştirilenler arasında da bu mantık ile karşılaşıyoruz. Zaten bu yazıyı yazma sebebim de bu utanç verici ve zararlı yaklaşım.
Toplum körü, topalı, eşcinseli, göçmeni farklı görüyor ve ötekileştiriyor. Ne yazık ki ötekileştirilen kesimler de aynısını birbirine yapıyor. Kör biri topluma göre “anormal” kabul edildiği için ötekileştirilir. LGBT’ler de öyle. İlginçtir ki LGBT’ler körleri, körler de LGBiT’leri aynı yargılara göre ötekileştirir. Bu durum göçmen ve diğer ötekileştirilen kesimler için de geçerlidir. O nedenle, önce kendi kafamızdaki kalıplarla mücadele etmeliyiz. Sadece kendi ötekileştirildiğimiz noktadan mücadele etmek utanç verici bir ayrımcılıktır ve gerçek anlamda hiçbir sonuca ulaşmaz. Çünkü engelli göçmenler, engelli LGBT’ler, engelli kadınlar, engelli işçiler vardır. Sadece engellilik üzerine çalışma yürütmeyi savunan bencil kişilikler bu durumu nereye koyacak? Muhtemelen dışlama yoluna gidecekler. Yani kendi normlarına sığmayan insanları dışladıklarında, kendilerini sınırladıkları alanda bile samimi olmadıkları ortaya çıkar. Çünkü başka farklılıkları yüzünden aynı yeti farklılığını paylaştığı insanı dışlayan, kendi mücadelesinde de ayrımcıdır. Mücadelesini ayrımcılık üzerine oturtanın başarısız olması kaçınılmazdır. Ayrıca bu nasıl bir bencillik ve kurnazlıktır ki “Ben başkalarını ötekileştireyim ama başkası beni ötekileştirmesin” diyebiliyorsun?
Eşitsiz bir sistemde tam bir eşitlikten söz etmek yalan söylemek olur. Eşitsizliği biraz olsun giderebilmenin, en azından farklı ötekileştirilenlerin mücadelesinin ortaklaşması için kendi kafamızdaki kalıpları kırmak gerekiyor. Bu bağlamda, derneğimizin LAMBDA İstanbul ve Engelli Kadın Derneği ile kesişim noktalarımız üzerinden düzenlediği seminer çok kıymetli. Merhaba Spektrum ile attığımız adıma başka adımların da katılması demek. Adımlarımız büyüyecek, yeni yollara taşacak belki. Önce birbirimizi ötekileştirmemeyi öğrenecek, sonra da eşit, erişilebilir bir yaşam için daha güçlü yol alacağız. 2022 yılının böyle mütevazı ama anlamlı bir adımla başlaması bana umut oldu. Ya size?