Toplam Okunma 0

Daha önce çok fazla görme engelli arkadaşım olmamıştı. O insanların engeline, “şişmanlık, zayıflık” gibi bir özellik değilmiş gibi davranılmasının çok yanlış olduğunu daha önceden de düşünüyordum fakat festivalde bunun daha çok farkına vardım ve herkes için engelsiz bir hayatın mümkün olduğunu ve herkesin de bunun için elini taşın altına koyması gerektiğini düşünmeye başladım. Çünkü festivalde görev aldığım ilk dakikalardan itibaren çok farklı duygular hissettim. 

 

***

 

Beyaz Baston Festivali, daha önceki yıllarda da ilgimi çekmiş ve birkaçını ziyaret etmiştim ancak bu yılki festivalin benim için ayrı bir yeri vardı çünkü artık daha ciddi bir aktivasyon hissi içindeydim ve bu sefer daha ayrı bir farkındalıkla festival alanını gezdim. İlk olarak stantlardaki ve alandaki kalabalık çok hoşuma gitti ve farkındalığın artması için etkinlikler gördüğüme çok sevindim. Tıbbi aletler ve eğitim alanında bulunduğum için kabartmalı Türkiye ve Dünya haritaları çok hoşuma gitti. Diğer yandan katılımın, diğer yıllara nazaran daha fazla olduğunu kendi nazarımda fark ettim. Bu ve benzeri festival ve etkinliklerle farkındalığın artacağı, sınıflandırma ve sınırlandırmanın ortadan kalkacağı umudundayım.

 

***

 

Festivalde Cuma günü Bilişim Standı’nda görevliydim ve o gün tam olarak tüm etkinlikleri izleme imkânım oldu. O gün olan etkinliklerden beni en çok etkileyeni, yürüyüş ve o sırada söylenen sloganlar oldu çünkü çok güzel bir kalabalık gördüm ve ayrıca çok fazla bir heyecan ve motivasyon hissettim. Hayatımda ilk defa böyle bir etkinliğin parçası oldum. Yürüyüş sırasında bir hanımefendinin koluna girdim ve onunla konuşma fırsatım da oldu. Sonrasında öğrendim ki bu hanımefendi Engin Hoca’nın ablasıymış. Bana hem Engin Hoca’dan hem de yapılan bu festivalden, yürüdüğümüz yol boyunca bahsetmiş oldu. Çok güzel insanlarla tanıştım açıkçası. Bilişim Standı’nda yanımda olan Sarper Hoca, Ali Osman Hoca ve Ayhan Hoca ile o gün çok güzel ve hızlı bir şekilde geçti. Diğer stantları da gezme imkânım oldu ve asla aklıma gelmeyecek fikirlerle karşılaştım. Haritalardan, masal kitaplarına, hatta havlulara kadar engelsiz bir şekilde erişebilmek düşüncesi beni çok etkiledi. Şunu fark ettim ki, gerçekten istediğimiz ve uğraştığımız zaman eşit, erişilebilir ve engelsiz yaşamamıza hiçbir engel yokmuş. Günümüz teknolojisiyle çok da güzel işler başarılabiliyor. Bu festivali etkili kılan şey, bu engellemelere maruz kalmış ve bu zamana kadar çoğu şeyde engellendiklerini hissedip bunlara çözüm bulmaya çalışan insanlarla beraber olmaktı. Göremeyen bir insanın yaşadıklarını ve hissettiklerini, o kişiden dinlemek ile bunun farkında olsa bile, örneğin körlük hakkında konuşan gören bir insanın söylediklerini dinlemek aynı etkiyi ve sesi elbette yaratamaz. Orada bulunan her insan, yaptıkları ve başardıkları işlerle beni çok etkiledi. Eşit, erişilebilir ve engelsiz bir hayat ne demek, bunun daha çok farkına vardım. Sloganımızda da olduğu gibi, “Ne sınıflandır ne sınırlandır.”.

 

***

 

Festivalin sosyal medya ve fotoğraf bölümünde görevliydim. Görevimiz Cuma günü, tüm gün şeklinde başladı. Doğrusu başta bu kadar yorulacağımı hiç tahmin edemezdim fakat işin içindeyken, atmosferden gelen ruh ile neredeyse hiç oturmadık. Bütün stantları tek tek gezdik ve ellemediğimiz, öğrenmeye çalışmadığımız tek bir ürün, içinde bulunmadığımız tek bir aktivite kalmadı. Braille baskı, dokuma havlular, QR kodlu müzik aletleri, uygulamalı spor standı, Eş Pedal Standı’ndaki bisikletler, haritalar, Oyun Standı’ndaki tavla, satranç, yürüyüşler, sloganlar vb. insanı öyle bir havaya sokuyor ki, algınız bir anda değişiveriyor. Beni gerçekten en çok etkileyen; insanlar, ürünler değil de, söylenenler, yapılmaya çalışılanlar oldu. Bence festivalin vermeye çalıştığı mesaj, oldukça netti. Hak iddia ediyorlardı. Hayatın her alanında yer edinmek; tek başına ve özgürce yer edinme çabasını bana çok geçirdiler. Tek başına ayakta zaten kalabiliyorlardı ama bunu ispatlama çabası, bakabilen ama göremeyen gözlere bunu anlatmaya çalışmaları bende bir uyanışa neden oldu. Kendimi çok onların yanında hissettim. Bu açıdan kesinlikle bütünleştirici bir festival olduğunu düşünüyorum. Gurur duymama gerek yokken, aslında farkındayım ama bir anne gururu vardı üstümde, içimden “Aferin, böyle devam edin.” sloganları dökülüyordu. Zaten ilk yürüyüş bittikten sonra hemen kolları sıvayıp neleri daha iyi yaparız diye Adenya ile uğraşmaya başladık. Kendimi bir komünde çalışıyor gibi hissediyordum ve nedense aşırı güvendeydim. O gün devam ettikçe, kendimce büyüdükçe büyüdüm. Bir şeyleri yaptıkça ve birlikte çalıştığımız Çağrı Artan’ın, “Aferin kızlar.” lafını her deyişinden sonra, bir işe yaradığımı hissediyordum. Arkadaşımın da aynı şekilde hissettiğine emindim. Gün bitiminde neredeyse yürüyemiyorduk ama tatlı tatlı oturduk. Manzarayı seyrettik. Kendimize bir kahve aldık, öyle uzun uzun manzarayı seyrettik, atmosferin bizi yakaladığı netti! Günün sonunda ve aslında halen de beni düşündüren tek bir konu var; o da, teknolojiden yararlanamayan görme engelli bireyler ne yapıyor ya da yapacak? Bu soruyu, dersin bitimine doğru cevaplandırabilmeyi çok istiyorum. Festivalde aldığım görev için, bu fırsatı sağladığınız için de teşekkür ederim. 

 


Sesli Dinle

Yorumlar

Bu yazı için henüz yorum yok.