Toplam Okunma 0

Merhaba arkadaşlar, bu ay sizlere, Toplumsal Haklar ve Araştırmalar Derneği tarafından yürütülen, Engelli Bireylere Yönelik Fiziksel-Cinsel Şiddet, İstismar
ve Kötü Muamele Olayları İzleme Projesi sonucu oluşturulan ve proje ile aynı adı taşıyan bir rapordan söz edeceğim. Raporun tam metnine yazının sonunda
vereceğim linkten ulaşabilirsiniz.

Söz konusu Dernek tarafından, Engelli Bireylere Yönelik Fiziksel-Cinsel Şiddet, İstismar ve Kötü Muamele Olayları İnceleme Projesi yürütülürken; 2012 yılından
bu yana medyada çıkmış haberler incelenmiş; başta Yargıtay olmak üzere yüksek mahkeme kararlarından ve mevzuata ilişkin düzenlemelerden yararlanılmış;
arşiv taraması yapılmış; objektif veriler elde edilebilecek nitel yöntemler kullanılmıştır.

Raporun amacı, engelli bireylere yönelik Fiziksel-cinsel istismar ve kötü muamele olaylarının, bu muameleye maruz kalan engelliler ve aileleri tarafından
açıklanamaması, olaylara ilişkin bilgi verildiğinde yetkili makamların inandırılamaması ve özellikle zihinsel engelli bireylerin, maruz kaldıkları olayların
nitelikleri ve içeriğinin farkında olamaması nedeni ile toplumsal hayatın tam ortasında duran bu buzdağının, küçük bir parçasının olsun su yüzüne çıkarılması;
çözüm merkezlerine, toplumda var olan olguların sistematik biçimde anlatılarak; bulunacak çözüm yöntemlerinin işlevsel ve amaca hizmet eder nitelikte olmasının
sağlanması ve ileride bu yönde yapılacak çalışmalara ışık tutması olarak belirlenmiştir.

Raporun ikinci bölümünde, fiziksel- cinsel şiddete yönelik yasal düzenlemeler ile Yüksek Mahkeme kararları ve yargılama sürecinde oldukça etkin rol oynayan
Adli Tıp Kurumu’na değinilmiştir. Özellikle ülkemizde yavaş işleyen yargı süreci, fiziksel-cinsel şiddetin cezalandırılmasına yönelik yasal düzenlemelerin
yetersiz oluşu ve söz konusu fiilin mağdurları hakkında verilen Adli Tıp Kurumu raporları arasındaki tutarsızlık, bu tür eylemlerin cezalandırılmasını
ve önlenmesini zorlaştırmaktadır. Raporda verilen örnek bir yargı kararında, Mahkeme’ce, iki kez ve farklı kişiler tarafından, farklı zamanlarda cinsel
istismara maruz bırakılan mağdur hakkında, Adli Tıp Kurumu’ndan sadece bir kez rapor alındığı; verilen raporun, mağdurun fiziksel ve ruhsal sağlığında
herhangi bir etkileşim olmadığı yönünde olduğu ve 8 ay sonra meydana gelen ve farklı bir kişi tarafından gerçekleştirilen cinsel istismar olayında da aynı
rapor kullanılarak karar verildiği ifade edilmiş ve yaşanan çarpıklığın ne boyutta olduğu açıklanmaya çalışılmıştır.

Raporda ele alınan bir başka konu ise, hangi engel gruplarına hangi fiillerin daha sıklıkla yöneldiği olmuştur. Bu husus incelenirken, 2012 yılından bu
yana medyaya yansıyan şiddet olayları dikkate alınmış ve 391 olay üzerinden elde edilen veriler ışığında değerlendirmeler yapılmıştır. Buna göre, zihinsel
engelli bireyler, cinsel içerikli şiddete daha çok maruz kalırken, ortopedik engelli bireylerin fiziksel şiddete, görme ve işitme engelli bireylerin ise,
daha sıklıkla duygusal şiddete ve kötü muameleye maruz kaldıkları tespit edilmiştir.

Engelli bireylere yönelik Fiziksel-cinsel şiddet eylemlerinin, büyük bir çoğunluğunun engellinin aile bireyleri ile yakın-uzak akrabalarından geldiği tespit
edilmiştir. Bu oranı, kamu görevlileri takip etmiş; bir kısım fiilin ise faili tespit edilememiştir.

Engellilere yönelik fiziksel ve cinsel içerikli şiddetin çoğunlukla bireyin kendi evinde gerçekleştiği; bunu sokak, okul gibi herkesin kolayca erişebildiği
mekânların izlediği, yine 391 olay üzerinde yapılan araştırma sonucu belirlenmiştir.

Toplumun engelli bireylere bakış açısının tespiti amacıyla, görme engelli iki kişi, cam kemik hastalığı olan bir kişi ve engelli çocuğu olan bir aile ile
yapılan görüşmelerde, toplumda engellilere acıma ile bakıldığı, kendine yetecek davranışlar sergilediğinde ise övüldüğü ancak, bu övgünün altında da aşağılamanın
var olduğu; kabalık ve duygusallığın uç noktalarda yaşandığı; kendi haklarını aramaya çalışan engelli bireylere karşı ise çoğunlukla umursamaz olunduğu
sonucuna ulaşılmıştır.

Yine aynı katılımcılarla, engellilik üzerinde ailenin etkisi değerlendirildiğinde, ailenin pozitif yaklaşımının, kuvvetli aile ilişkilerinin ve ailenin
engelli bireyi toplumdan soyutlamamasının, bireyin toplumla etkileşimi ve günlük hayata adaptasyonu için çok etkin ve verimli olacağı ortaya konmuştur.

Katılımcılarla yapılan görüşmelerde, engelliliğin kendisinin dahi, herhangi bir fiile gerek duyulmaksızın şiddet olarak algılandığı sonucuna varılmıştır.
Bu algının oluşmasında, toplumun bireyleri kategorize etme eğiliminin ve engeli bulunmayan bireyleri normal diye nitelerken, engelli bireyleri ötekileştirmesinin
etkili olduğu açıklanmıştır. Raporun bu bölümü, engelli bireylerin, sosyal yaşam ve iş hayatı ile toplumsal ilişkilerde yaşadıkları sorunları, yine katılımcıların
gözünden anlatarak sonlanmaktadır.

Görme engelli katılımcılardan birisi, sadece görme engellilere yönelik eğitim veren bir okuldan mezun olduğunu, söz konusu eğitim kurumunda, kişisel temizlik
ve tuvalet eğitiminde, herhangi bir şekilde çamaşırı kirli kalan arkadaşlarının, diğer arkadaşları önünde gösterilerek rencide edildiğini; yine öğretmenlerinin,
tüm arkadaşlarını bir arada tutmak amacıyla, en ufak bir hatalarında, saatlerce oturma cezası verdiklerini, bu nedenle, yatılı kaldığı okulunda, cumartesi
ve pazar günlerinden nefret ettiğini belirtmiştir. Bu deneyimlerinden hareketle, engelli bireylerin, kaynaştırma yöntemi ile engelli olmayan yaşıtları
ile birlikte eğitim almalarının daha sağlıklı olacağını vurgulamıştır. Raporda yapılan değerlendirmede ise, engelli bireylerin topluma adaptasyonu ve uyum
süreci açısından, kaynaştırma yönteminin ideal olduğu; bu şekilde, yaşıtları ile birlikte eğitim alacaklarının, bu durumun, toplumun bilinç düzeyini de
artıracağının altı çizilerek; söz konusu özel eğitim kurumlarında maruz kalınan şiddetin de bu şekilde aşılabileceği vurgulanmıştır.

Raporda, görsel ya da yazılı basında, engellilere yönelik fiziksel-cinsel şiddet, istismar ve kötü muamele olaylarına ilişkin haberler yayınlanırken, mahremiyet
ihlali yapıldığı; mağdur ya da failin, yaşadığı yer, aile bireyleri hakkında gereksiz detayların açıklandığı; fotoğraf kullanılırken, herhangi bir mozaikleme
yöntemine başvurulmadığı; haberlerin pornografik içerikle verildiği; kullanılan dilde mağdur ya da fail açısından sağlamcılık, nefret, acıma içeren ve
ötekileştiren ifadelere yer verildiği ifade edilmiştir.

Görüldüğü gibi; toplumda ötekileştirme, normal ve normal olmayan ayrımı, yasal düzenlemelerde yetersizlik, erişim güçlükleri, ekonomik koşulların yetersizliği
ve daha birçok sebepten dolayı, engelli bireyler, gerek fiziksel ve cinsel şiddete, gerekse istismar ve kötü muameleye maruz kalmaktadırlar. Sebebi her
ne olursa olsun ve her kime yönelmiş olursa olsun, şiddete, istismara ve kötü muameleye hayır.

Raporun tam metnine

http://www.tohad.org/tohad/fiziksel-cinsel-siddet-istismar-ve-kotu-muamele-olaylari-izleme-raporu/

adresinden ulaşabilirsiniz.


Sesli Dinle

Yorumlar

Bu yazı için henüz yorum yok.