Toplam Okunma 0

evet arkadaşlar, geçtiğimiz günlerde birçok sivil toplum örgütünün mücadelesine rağmen Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden geçerek ve Cumhurbaşkanı’nca onaylanarak yürürlüğe giren yasa ile sivil toplum tatil edilmiştir.

27 Aralık 2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul edilen ve 31 Aralık 2020 tarih ve 31351 (5. Mükerrer) sayılı Resmî Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren, 7262 sayılı Kitle İmha Silahlarının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun ile sivil toplum örgütlerinin faaliyetlerini kısıtlayıcı ve hatta bu faaliyetlerin birçoğu için ciddi tehdit oluşturan birtakım düzenlemeler getirildi.

Bir kere sivil toplum örgütlerinin, doğrudan ya da dolaylı olarak terörle mücadeleye aykırı faaliyette bulunmaları halinde, faaliyetlerinin durdurulması ve başkan ve yönetim kurulu üyeleri yerine kayyum atanması mümkün hale geldi. Elbette “Terörle ilgisi varsa yapılsın zaten” diyenler olacaktır. Tabii bu noktada bir tartışma yok. Ancak, hangi faaliyetler terör kapsamında değerlendirilecek; hangi hallerde sivil toplum örgütünün terörle mücadeleyi ihlal ettiğini düşüneceğiz. Bu noktada herhangi bir açıklık yok. Bu nedenle, örneğin kamu otoritesi tarafından gerçekleştirilen bir ihlale karşı yürütülen protesto eylemi de terör kapsamına alınabilir ve eylemi gerçekleştiren sivil toplum örgütüne kayyum atanması gündeme gelebilir.

Kayyum atanması, sivil toplum örgütünün faaliyetlerine kaldığı yerden devam etmesi ancak, başında kamu otoritesi tarafından belirlenen bir kişinin bulunması anlamına gelmiyor. Fiili olarak bir sivil toplum örgütüne kayyum atandığı zaman, o STÖ’nün faaliyetleri kayyumun belirlediği çerçevede ve sınırlarda devam ettiriliyor. Bu noktayı da göz ardı etmeksizin okumak gerekiyor bu düzenlemeyi.

Bir başka husus STÖ’lerin denetlenmesi noktasında karşımıza çıkıyor. İç İşleri Bakanlığı tarafından yapılan denetimler, artık herhangi bir kamu görevlisi tarafından gerçekleştirilebilecek ve yapılan denetim kapsamında faaliyetler, o kamu görevlisinin tespitleri ve yorumlamaları doğrultusunda raporlanacak. “Bu neler getirir?” Derseniz, mülki müfettişler tarafından yapılan denetimlerde, STÖ’nün finansal tabloları, yürüttüğü faaliyetler gibi hususlar incelenmekteydi ve bunların çerçevesi belliydi. Oysa yapılacak denetimler, faaliyet faaliyet gerçekleştirilebilecek ve bu denetimi herhangi bir kamu görevlisi yapabilecek. Örneğin, hak temelli savunuculuk yapan bir derneğin, kamu otoritesi tarafından alınan bir karara karşı yaptığı protesto eylemi, tek başına denetlenebilecek ve bu yönde hazırlanan rapor doğrultusunda, derneğin tüm faaliyetleri durdurulabilecek. Farz edelim ki kaldırım erişilebilirliği için bir protesto yürüyüşü planladınız ve bunun için sponsorluk aldınız. Yaptığınız protesto eylemi, belki İç İşleri Bakanlığı belki de başka bir kamu kurumu tarafından denetlenerek; derneğinizin faaliyetinin durdurulmasına dahi karar verilebilecek. Belki denetim açısından çok uç bir örnek olduğunu düşünenler olacaktır; ancak, imkânsız olmadığını da akılda tutmanızı öneririm.

STÖ’lerin birçoğu birtakım faaliyetlerini gerçekleştirirken, yardım, bağış, sponsorluk adı altında mali destek alabilmektedirler. Bu kapsamda alınan mali desteğin sağlandığı firma, kişi ya da kuruluşun terörle ilişkilendirilmesi halinde, desteği alan STÖ’nün de terörle ilişkisi bulunduğu sonucuna ulaşılabilecek ve yasada öngörülen tedbirler ki bunlar kayyum atanması, STÖ’nün faaliyetinin durdurulması gibi, uygulanabilecek. Oysa STÖ’nün tek amacı, gerçekleştirmeyi planladığı aktivite için mali destek almaktı ve belkide o şirket, kişi ya da kuruluşla başkaca hiçbir bağlantısı yoktu. Ancak, bunlar uygulanacak tedbirler açısından herhangi bir önem taşımıyor.

Keşke yeni yılın bu ilk sayısında içinizi açacak, cıvıl cıvıl bir yazı ile “Merhaba” diyebilseydim sizlere. Ama getirilen düzenlemeyi yok sayamadım. Çok daha aydınlık günlerde ve gerçek sivil toplum hareketlerinde yeniden görüşmek üzere.


Sesli Dinle

Yorumlar

Bu yazı için henüz yorum yok.