Toplam Okunma 0

Geçtiğimiz günlerde içimizi ısıtan, bedenimizi üşüten bir şey oldu. “Ne oldu acaba?” dediğinizi duyar gibiyim. Sizleri de çok meraklandırmayalım. İstanbul’da birkaç yıldır özlemini duyduğumuz kar sonunda yağdı. Biz, kara alışkındık. Nasıl bir şey olduğunu biliyorduk. 3 yaşındaki kızım ise karla henüz tanışmamıştı. Bugüne kadar televizyondan gördüğü kadar biliyordu. Üç yıl boyunca oturduğumuz bölgeye bu kadar çok kar yağmamıştı. Bu yazımda, kör ebeveynler  olarak çocuğumuzla karda nasıl oynadığımızı anlatmaya çalışacağım.

Eşimle beraber kahvaltı sonrası keyif çayımızı içiyorduk. Eşimle bulmaca çözerken birden kızımın camdan dışarı bakıp sevinçle, “Kar yağıyor!” diye bağırmasıyla biz de cama koştuk. Sanırım ömrüm boyunca kızımın o sevincini unutamayacağım. Gerçekten de camı açıp hep beraber dışarıya baktık. Camımızın önüne kar hafifçe birikmeye başlamıştı. Orada biriken karları üçümüz elimizle alıp birbirimize atmaya başladık. Bizim karla oynama maceramız, evde başlamış oldu. Yerlerde oynayacağımız kadar karın  birikmesi içinse ertesi günü bekledik.

Sabah kalkıp kahvaltımızı yaptık. Dışarı çıkmak için hazırlanmaya başladık. Atkı ve bereler takıldı, eldivenler ve botlar bulundu. Kızımızın kreşi için aldığımız, bahçede rahatça oynayıp ıslanmadan ve üşümeden O’nu koruyan yağmur tulumumuzu giydirdik. Burada bu tulumdan biraz bahsetmek istiyorum. Gerçekten de çok işe yarar bir ürün olduğunu söylemeliyim. Almak isteyenlere tavsiye edebilirim. Burada kısa bir parantez açıp Eşimin   bu tulumu pek sevdiğini paylaşmak istiyorum. “Keşke bunun büyükler için olan bedeni de olsa” demekten kendini alamadı. 

Yağmur tulumu deyince, askılı bir pantolonu hayal edebilirsiniz. Omuzlarında askıları var. Çocuğunuza göre askıları ayarlayabiliyorsunuz. Ayak bileklerinin lastikli olması da ayrı bir güzellik. Takılıp düşme gibi bir durum olmuyor. Kumaşı hiçbir şekilde su tutmuyor. Dışarıda suyun içine girse bile üzeri hiç bir şekilde ıslanmıyor. Artık karla tanışmaya gidebiliriz.

Oturduğumuz sitenin parkına gittik. Kimsecikler yoktu. Covit'ten dolayı mı kimse yoktu ya da biz mi tenha bir saatte gittik bilemiyorum. Ela Hipatya kara ilk bastığında, çok mutlu oldu. Burada da küçük bir parantez açıp oturduğumuz sitenin biraz betimlemesini yapmak ve bilgi vermek istiyorum. Binamızın kapısından çıkınca, 30 ila 40 metre karelik boş bir alan var. Şekli bir dikdörtgene benziyor. Karşıda Bir bank, çöp kutusu ve sol tarafta siteden çıkmak için kullandığımız bir merdiven yer alıyor. Oyun parkımız, bu dikdörtgenin sağ tarafında kalıyor ve oraya kısa bir rampadan iniliyor. Parkın etrafı kapalı ve zemini de kauçuk benzeri yumuşak bir malzemeyle kaplı.

İçerisinde salıncaklar, tahterevalli, kaydırak, yaylanan at, motor ve çardak mevcut. Bunların etrafında ise, küçük bir bitki örtüsü ve çiçekler yer alıyor. Parkın şekli yuvarlağa yakın. Bulunduğumuz semtte ev aradığımızda, birkaç özelliği gözeterek evimizi tuttuk. Bunların en önemlileri ; binanın yeni olması, içerisinde güvenli bir oyun parkının yer alması, etrafında alışveriş yapılabilecek dükkanların bulunması ve ulaşım bakımından kolay araç bulunur bir nokta olması oldu.

Kızımız, parkın rampasından iner inmez hemen kara dokundu. Bana attığı ilk karla, bizim oyun başladı. Birbirimizin nerede olduğunu anlayabilmek için sürekli ses çıkardık. Kızımızdan da bize ses vermesini istedik. O da bu duruma alışkın olduğu için hiç zorluk yaşamadık. Daha yumuşak kar topları atmaya başladık birbirimize. Özellikle sert kar toplarını tercih etmedik, kızımın yüzüne gelip canını yakmasın diye. Biraz daha ayaklarına doğru atmaya çalıştık. İsabet ettiremediğimiz de çok oldu. Kızımız, bu kar atma işinden biraz sıkıldı. Karda yürümeye başladı. Yağmur tulumu sayesinde, nerede olduğunu rahatça duyabiliyorduk. Yürüdükçe pantolon haşır huşur ses çıkarıyordu.

Bir ara Kızımız, karda yuvarlanmaya ve karın içine kendini gömmeye çalıştı. Neyse ki yağmur tulumu O’nu korudu ve işimizi epey  kolaylaştırdı.

Karda kaymaya başladık. Elimize çok malzeme alıp götürmemiştik. Karda kaymak için yanımıza sadece poşet almıştık. Çok işimize yaradı. Poşetle çok güzel kayılıyor. Özellikle mağaza poşetlerini önerebilirim. Eşimin başka bir önerisi de büyük kalın çöp poşeti oldu, artık bunu da gelecek kara deneyimleyeceğiz. Yerde kaydıktan sonra, kızım bir de kaydıraktan kaymak istedi. Eşim, kayağın içinde biriken karları temizledi ve kaydırağın ucunda koskoca değilse bile küçük bir Uludağ zirvesi oluştu. Yukarıdan aşağıya doğru kayıp en sonunda kar yığınının içine düşmekse kızımızın çok hoşuna gitti.

Ardından salıncağa binmek istedi. O da karla dolmuştu. Elimizle karı boşalttık ve güle oynaya biraz da salıncakta salladık kızımızı. Ama her şeyin olduğu gibi bu kar sefasının da sonuna yaklaşmıştık. Zira hem Ben hem eşim üşümeye başlamıştık. Ela Hipatya içinse tabii ki böyle bir şey söz konusu bile değildi. Hangimizin çocukluk anılarında oyun vakti çooook ama çoook uzun gelirdi ki zaten? Hele ki kırk yılın başında yağan bir kar söz konusuysa.

Eh artık iyice üşümeye başladık. Eve gitsek, iyi olacak. Bu rampadan nasıl çıkacaktık kaymadan? Hadi inerken otura kalka, yandaki demire tutunup biraz da yampirik yampirik basa basa indik. Fakat çıkarken hem rampada kaymanın etkisiyle kar sağa sola dağılmış hem de alttaki zemin daha bir kayganlaşmıştı. Bir elimizle demiri tuttuk, diğer elimizle kızımızın elini. Bu şekilde hiç zorlanmadan yukarıya ulaştık. En fazla karın içine daldık, çıktık, azıcık da patinaj yaptık o kadar. İki gün boyunca bu şekilde kızımızı kar oynamaya çıkardık. Gerçekten de çok mutlu oldu.

Eve geldiğimizde, kızıma ne hissettiğini sordum. Karı, öyle bir anlatması vardı ki inanamazsınız. Bir arkadaşıyla oynayamadı belki karda ama bizimle oraya gitmesi bile çok iyi geldi ona. O günden beri evde birkaç kez tuz kutusunu yere döküp eliyle bizlere atmaya başladı. Neden yaptığını sorunca, kar oynadığını söyledi. Bana da temizlemesi kaldı. Bakalım, ne kadar daha sürer bu tuz faciası.

Sizlere, karda geçen bir günümüzü anlattım. Bunlar, hepimizin hayatında Önemli fırsatlar ve zor tarafları olsa da bana göre kaçırılmaması gereken ender keyifli anlar. Burada minik bir ara verip bir şeye dikkatinizi çekmek istiyorum. Düşünsenize, yıl dediğiniz 365 gün ve İstanbul gibi kara hasret bir şehirde yaşıyorsanız, yalnızca iki bilemediniz üç gün bu doğa olayını yaşıyorsunuz. Böyle bir fırsatı kaçırmak çok yazık olmaz mı?

Gören bir çocuğu olan kör bir çift olarak her durumla, rahatça değilse bile, başa çıkmak için kendinize özgü yollar/yöntemler buluyorsunuz. Belki karda dışarıya çocuğunu götüremeyenler olmuştur. Çocuğunuzun o mutluluğuna tanık olamamışsınızdır. Eminim ki böyle durumlar yaşayan her Anne ve Baba üzülür ve pek çok şeye kızmıştır yahut kar için de kara kara düşünmüştür. “Peki nasıl yapmalı?” Kesinlikle korkmayın. Yeter ki bağımsızlığınızı her anlamda kazanın. O zaman çocuğunuzu karda oynamaya bile rahatça götürebilirsiniz.

Tüm mesele bir adım atmak, bir yerden başlamak. Gerçekçi olmakla, tam bir güvenlik sağlayamayacağımız gibi hayal kurmakla da her şeyi tehlikeye atmış olmayabiliriz de. Önemli olan bu ikisi arasında keskin tercihler yapmadan da orijinal çözümler bulabileceğimize inanmak. Yeter ki önce buna kendimiz inanalım.

Çocuğumuzun karla oynamayı çok istediğini bilseydik ve körlüğümüzün buna engel olduğu fikrine sımsıkı sarılıp onu dışarıya götüremeseydik, çok üzülürdük. Biz, üzülmeyi değil, anı biriktirmeyi tercih ettik. Bütün bunları yanımızda bir görene ihtiyaç duymadan yaptık. Emin olun, sizler de yapabilirsiniz. Yeter ki önce “Nasıl yaparım?” diyelim. Yoksa, neden yapamayacağımız sorusu için çok fazla yanıt bulabiliriz.

Tabii ki yanınızda bir yakınınız olabilir, arkadaşınız veya komşunuz olabilir, bu kesinlikle yanlış yahut olumsuz bir şey değil. Kar, kalabalıkta keyfi katlanan bir güzellik ne de olsa. Asıl önemli olan; yanımızda gören birileri olmasa da çocuğumuzu kar keyfinden mahrum bırakmamak.

Şimdiden 2022 kışını ve karın yağmasını sabırsızlıkla bekliyoruz. O zaman kızımız 4 yaşına basacak ve biz bu yıldan edindiğimiz deneyimlere, yeni deneyimler ekleyerek kar keyfimizi çığ gibi nasıl büyütürüz, şimdiden Bunu düşünmek bile ayrı bir ısıtıyor içimizi.


Sesli Dinle

Yorumlar

Bu yazı için henüz yorum yok.