Toplam Okunma 0

Normalin dayattığı kalıp yargıdan doğan her olayı duyduğumda “Artık bundan fazlası da olamaz” diye düşünsem de normal algısı sınır tanımıyor.

Geçen hafta bir avukat meslektaşım, kendisinin yaşadığı bir olayla ilgili şikâyette bulunmak üzere Çağlayan Adliyesi’ne gidiyor ve her vatandaşın yapacağı gibi nöbetçi savcıya ulaşıp ifade vermek istiyor. Ancak savcı tarafından kör olduğu gerekçesi ile ifadesini iki tanık huzurunda vermesi gerektiği söyleniyor. Evet, insanın beyni donuyor, aklı almıyor, hiçbir mantığa oturtamıyor değil mi bu anlattığım olayı? Ama tamamen gerçek ve bir haftadır basın açıklamaları ve eylemlerle bu olay kınanıyor.

Bir yandan yeni kazanımları kutlarken, bir yandan en uçlarda ayrımcılık yaşamaya devam ediyoruz. Önce hukuki açıdan ele alacağım olayı. Bir vaka yaşandığında, o olayla ilgili tanık olabilecek kişiler, o olayı gören, olayın oluşuna şahitlik eden veya olay nedeniyle mağdurun uğramış olduğu psikolojik şiddet veya üzüntüden haberdar olan kişilerdir. Meslektaşım, olayı tek başına yaşıyor. Bir başka deyişle, o an adliyede bulunan ve savcının tanık olmasını istediği hiç kimse olaya tanık değil. Meslektaşım, her vatandaşın hakkı olan şikâyet hakkını kullanmak istiyor ama deniyor ki “Sen körsün, yaşadığın olayı bana anlatabilmen için iki tane şahit göstermen lazım.” Yani sen körsün ve ifade bile veremezsin. Ben senin ifadeni ancak iki kişi şahitlik ederse alabilirim. Şahitlik edecek insanların kim olduğunun, senin yaşadığın olayı görüp görmediklerinin ya da bu olayın senin üzerinde bırakmış olduğu manevi veya maddi zararı biliyor olmalarının bir önemi yok. Sadece senin ifade vermene tanıklık edecekler. Dikkatinizi tekrar çekmek isterim ki bu ayrımcılığa uğrayan kişi bir avukat. Başkalarının hakları için mücadele veren bir meslektaşımız. Ancak kendi hak ihlalinde, derdini bizzat meslektaşı bir hukukçuya anlatmak istediğinde, “Hop! Dur bir dakika” deniyor ve sağlamcılık duvarına tosluyor.

Kim veriyor bu savcıya bir insana karşı böyle davranma hakkını? Kim belirliyor bir körün kendi başına ifade veremeyeceğini? Hangi kalıp yargı ki bu kadar işlenmiş beynine ve bir meslektaşının ifadesi için olayla hiç ilgisi olmayan kişilerin tanıklığını istiyor? O meslektaşım, derdini daha iyi anlatabileceğini düşünmese ve ifadesini yazılı olarak hazırlayıp sistem üzerinden ya da bizzat savcılık kalemine bırakarak şikâyetini yapmış olsaydı, yine de iki tanık istenecek miydi? Elbette hayır. Çünkü verilen dilekçe, sıradan bir dilekçe olarak işlem görecekti ve savcı değerlendirmesini yapıp süreci sonlandıracaktı. Ama bundan da çok emin değilim. Çünkü meslektaşım, kör olması sebebiyle yine bir başka meslektaşı olan noterde uğradığı ayrımcılığı şikâyet etmek üzere gitmişti savcının yanına. Bir tenis topu gibi bir sağlamcılık bariyerinden başka bir sağlamcılık bariyerine fırlatıldı.

Şimdi sizlere bu satırları yazdığım sıralarda, o bariyerlerden birisini kırmak için bir grup arkadaşımız Türkiye Noterler Birliği ile görüşme yapıyor. Diyorlar ki “Bizler, eşit, reşit ve tam ehliyetli insanlarız. Yaptığımız işlemlerin hukuki sorumluluklarını herkes kadar üstlenebiliriz. Nasıl işlem yapacağımıza da biz karar veririz. Şimdi size düşen, bizim velimiz ya da vasimiz gibi davranmaktan vazgeçmek. Bizleri de kendinizle eşit bireyler olarak görmek ve yaptığımız her işlemde tanık aramaktan vazgeçmek. Biz, bilmediğimiz insanların ya da ailemizden birinin, yaptığımız her işlemde bize icazet veriyormuş gibi imza atmasını kabul etmiyoruz. Bizler de sizler gibi bu dünyanın sakinleriyiz ve yaşam mücadelesinin tam ortasında hayatın gerektirdiği koşullarla savaşıyoruz. Bir de sizin kalıplarınızla uğraştırmayın. Normallik algılarınızla bunaltmayın. Gelin, hep birlikte eşit ve özgür bireyler olarak yaşayalım.” Umarım bir sonraki sayımızda, sizlere eşitlik, erişilebilirlik ve engelsizlik adına noterlerde yaşadığımız sorunun da çözümlendiği haberini veririm.

Meslektaşımla ilgili soruna gelince, birçok baronun ortak hareketiyle savcının görev yeri değiştirildi ve şimdi Hâkimler Savcılar Kurulu’na şikâyet edilecek. Umarım bu olayla, onun kafasındaki önyargı bariyerini de sarsmayı ve şapkasını önüne koyup düşündürtmeyi başarabilmişizdir.


Sesli Dinle

Yorumlar

Bu yazı için henüz yorum yok.