Toplam Okunma 0

Uzun Yıllar Birlikte Miyiz?

 

İşte bu soru halen kafamı kurcalıyor. Kendisinin bizi seçtiği yerleşke, içi geniş bir bahçe ve doğal. Her ne kadar farklı sokakta yaşayan canlı nedenli tehlikeler içerse de farklı bir eve taşındığımızda kendisini bulunduğu ekosistemden koparmanın doğru olup olmadığını düşünüp duruyorum. Yavruluktan gelmediği için bir ayağı sokakta olan yetişkin bir kedinin, alan ve alışkanlıklarının değişimine adapte olup olamayacağını çok araştırıyor, çok düşünüyorum. Bu durumun da her kedi için farklı seyredeceğini biliyorum.

Eşim kızıyor “Bir biçimde evimizi paylaştığımız canlıyı bu nedenle mi terk edeceksin?” Diye sorarak. İnanın o dönemlerin er ya da geç gelmesinden kaygılanıyorum. Dolayısıyla, henüz nasıl bir yol izleyeceğime karar veremedim. Belki bu durumu tecrübe etmiş birileri yorumlarda bulunur.

 

Beslenme, Temizlik Falan?

 

Her ne kadar yazının başında ipuçları aralara serpilecek desem de kıyamadım, ufak da olsa bir bölüm ayırarak deneyimlerimi toparlayayım istedim.

Kum Kabı

Kedilerin tek mahrem alanı belki de. Bu nedenle özenmenizi ve olabildiğince temiz tutmanızı önerdiğim alan da burası. Temizliği ve uygun kum kabı seçimi içinse şunları söyleyebilirim.

Dostunuzun fiziksel özelliklerini iyi belirleyin. Ortalama 4 kilonun üzerinde ve aşağı yukarı kuyruktan kafaya öngörüm 35-40 cm boyu olan bir kedi bizi seçen. Doğrudan belirleme olanağımız olmadı tabii yukarıda anamın doğum günü hediye seçiminde bahsettiğim üzere ancak kendisi geniş bir kum kabı alıp yönlendirmiş. Hayvanın sıkışmadan rahat girip çıkabileceği ürünler önemli, sadece bunu belirtebilirim. Tabii büyüklük arttıkça içine konan kum miktarı ve temizlikte sarf edilecek efor doğru orantılı. Azıcık paraya kıyıp çekmeceli olduğunu ve kumun elendiği alanın ayrılabildiğini iddia edenleri, elektrikle çalışan ve hayvanın girip çıktığını anlayıp belirli bir zaman aralığında içerisindeki aparatlarla kumu temizleyenleri de mevcut. Burada “Ağanın eli tutulmaz” diyor ve araştırmayı size bırakıyoruz.

Bizim kullandığımız kum kabı, kapalı ve kürekli. Ayrıca önünde çift yönlü açılan bir kapısı da var ancak ben hayvanın zorlandığını deneyimleyerek kullanmak istemedim, çıkardım. Evinizin her yanı kum olmasın istiyorsanız, kapıyı değil ancak kabın üst kısmını kapatın. Zira doğaları gereği dışkıladıklarını gömmek için o kumu epeyce savurgan biçimde etrafa fırlatıyorlar, kapalı kap olması bunların dökülmesini azaltıyor.

Kum kabının bulunduğu alan ve çevresinin temizliği değerlendirildiğinde, balkonunuz varsa ve azıcık genişse şanslısınız. Bence orada durması daha sağlıklı. Bizim gibi bir evde iseniz ya da balkonu farklı nedenlerden ötürü kullanamayacaksanız, en uygun yer bence banyo. Lavabonuzun altına ya da klozetiniz varsa yanına yöresine, kolay ulaşıp temizleyebileceğiniz bir alana koymanızı öneririm. Zira her gün bu kabın başına çökeceksiniz ehehe.

Kum seçimi tam bir muamma olabilir. Bireysel durumunuz ve toza alerjiniz, yanı sıra kedinin sağlığı değerlendirildiğinde; kokuyu hapseden, hapsetmek yerine lavanta, pudra, beyaz sabun benzeri nice kokuyla hayvanın pipet kadar burnunu olumsuz etkileyebilecek ürünlerdense kokusuz, kil minerallerinin bir çeşidi olan Bentonit kullanılarak hazırlanan, kalın taneli topaklanan kumları tercih edebilirsiniz. Marka ya da tercih önerilerimi yukarıdaki nedenlerden dolayı yapamıyorum, dileyenler ulaşırsa belirtebilirim.

Kumun temizliğini yine yaptığınız seçimler belirliyor. İnce elenmişlerin temizliği ve topaklanması bence daha zor. Koyacağınız kum miktarı da süreci etkiliyor. Az koyarsanız, içerisindeki kil minerali nemi hapsetmek yerine çamurlaşır. Orta halli koyarsanız, hayvanın gömebilmesi sağlanmış olur ve parça içeride daha iyi kurur. Çok fazla koyarsanız da arkeolog gibi siz de kazar durursunuz elinizdeki kum küreğiyle.

Kum küreği demişken, bize kum kabıyla beraber geldi. Geçenlerde ince topakları tam alamıyorum diye dar aralıklı bir kürek aldım, yanında gelenin aralıklarının geniş olması sebebiyle. Bu sefer de kullandığım kumun kalın taneli olması, elemeyi zorlaştırdı. Farklı tür ve ebatlarda kürekler satılıyor, deneyerek bulacaksınız bunu da.

Temizliğinde zorlanırım demiştim, hatta bir arkadaşım eldiven takarak topakları eliyle arayıp bulduğunu ifade etmişti, tiksinmezseniz bu da bir yöntem. Bununla birlikte, doldurduğunuz kum seviyesinin bilincinde olmanıza zamanla hayvanın nereyi seçtiğini konum bazlı bulmanız da eşlik ediyormuş, hafif hafif kazmaya başladığınızda küreğin değeceği sertliği hissettiğiniz an yavaşlayın ve ince çalışmaya başlayın. Topağın, kabın neresinde yer ettiğini belirleyerek küreği kap ile arasında kum kalmayacak biçimde kaba kadar indirip topağı altından hissedip hafifçe yukarı ve kendinize alacakmış gibi bir rampa haline getirerek yavaş yavaş kum yığınından uzaklaştırmayı deneyin. Eğer topak kürekteyse ve kum yığınından çıkıldığında, kürek elinize aldığınızdan daha ağırsa başardınız. Fazla kumları hafif hareketlerle sallayarak eleyebilirsiniz. Sallama hareketleriniz bir şeyi döker gibi yukarı aşağı olmasın, tüm emeğiniz boşa gider, topağı kuma düşürebilir ve bu zorlu süreci tekrar edersiniz, hiç önermem. Dolayısıyla, kum kabınız uzunlamasına ise zaten kabı temizlemeye önden daldığınızı var sayarsak, kabın sağ ve sol taraflarındaki uzun kenarları ekseninde sallamanız olumlu sonuçlar verecektir.

Topakları hiç bu işle uğraşmadan topluca haftalık temizleyenleri ya da dokunmayıp aylık alanları da duydum. Bunun için kum kaplarına yönelik kapitalist icadı üretilen torbalardan satılıyor. Bizim kum kabı geniş olduğu için girmedi ancak başarabiliyorsanız kumu dökmeden önce bir naylon poşet ayarlayıp topluca çöpe atabilmeniz olanaklı. Kendi adıma bunu önermiyorum ve bu yöntemi uygulamıyorum. Market alışverişleri ya da benzeri yerlerden gelen poşetlerle birkaç günlük kum topaklarını biriktirerek çöpe atmayı tercih ediyorum. Bunu yaparken de küreğin ve poşetin uyumu için mühendislik düzeyinde olmasa da belli hesaplar yapmanız önemli. Kürek, kaptan çıkarken bir yerlere değmeden, doğrudan poşetin içerisine atılacak biçimde hizalanmalı. Aksi durumda o kumların yerden toplanmasıyla uğraşmayı hiç istemezsiniz.

Gerek kedinin patilerinde kalan kumların akması gerekse sizin gerçekleştirdiğiniz kum temizliğinde dökülecek kumların azaltılabilmesi için üretilmiş, üzeri sert plastik, petekli bir yapıya benzer delikleri olan kum paspasları mevcut. Bunlar dökülen kumları üzerlerinde topluyor, bir süre sonra altındaki bezde birikenleri, kese misali kesilerek açılmış alanından kum kabına boşaltmanızı sağlıyor. Bu paspası, hangi kabı kullanırsanız kullanın almanızı ısrarla öneririm.

Ben kumu günlük temizliyor, yaklaşık bir ayın sonunda ne olursa olsun, ne kadar kum kalırsa kalsın, tamamen değiştiriyorum ve kabı banyoda sabun ya da bulaşık deterjanıyla yıkıyoruz eşimle. Tek başına da yapılabilecek bir işlem, benimki rahata kaçma girişimi. Kumlar marka ve paketlemelerine göre farklı ambalaj ve kilolarda satılıyor. En çok karşılaşacaklarınız 5 ya da 10 kilogramlık ambalajlar. Bence bir 10 kiloluk da iki 5 kiloluk da bir ay için yeterli, aşağısını önermiyorum. Doldururken hala ne kadar koymam gerektiğini belirleyemedim. En sonuncuyu önce az koydum çamurlaştı, sonra çok koydum topağı bulmakta zorlandım. İdeali 6-7 cm deniyor da bu durum kullanılan kaba göre değişir bence. Yine sizin deneyip yanılarak bulacağınız bir durum özetle. Ben önümüzdeki ay aldığım iki 5 kiloluğu ayrı ayrı koymayı deneyeceğim örneğin.

 

Beslenme

 

Tersten gittim tabii, bu çıkışın bir de girişi var ehehe. Mama seçiminiz de yine dostunuzun beğenisiyle doğru orantılı ancak genel çerçevede herkese uyacak şeyleri toparlamaya çalışalım.

Kediyi, üretilen mamalarla ya da özenip kendi hazırladıklarınızla besleyebilirsiniz. Veteriner hekimler ağız birliği etmişçesine kuru ve yaş mamaları tercih etseler ve  onları da kendi önerdikleri markalardan ibaret kılsalar da bu hayvanlar doğadan geliyor, dolayısıyla girdiği evlerde de uygun koşullarda bulabildiklerini yiyebilir diye düşünsem de ben bu riski alamıyorum gerek yeteneklerim gerekse olanaklarım ölçüsünde. Dolayısıyla, el mahkûm onlar için oluşturulan endüstriyel ürünlere mecbur gireceksiniz gibi.

Mamalar, iki ana çerçevede toplanıyor; kuru ve yaş. Kuru mamalarda tahıl oranı düşük hatta hiç yok, protein ve et miktarı yüksek. Farklı vitamin ve minerallerin üzerinde çalışan firmaların tercih edilmesi önemli. Ben, yazının başlarındaki paragraflarda değindiğim nedenlerin yanında bütçemi de dikkate alarak temizmama.com Firmasını öneriyorum. Farklı çeşitlerde mamaları, hızlı ve piyasa koşulları değerlendirildiğinde aracı olmadığı için daha uyguna bulabilirsiniz. Benim söylediklerimle kalmayın, bu alana da girip kafanızın yanması lazım biraz. Görün bakalım nasıl hazırlanıyor, hangi aşamalardan geçiyor, ayağına bir şey batar diye kendinizden geçtiğiniz canlılara layık görülenler.

Yaş mamalar iki grupta üretiliyor; konserve ve pouch adı verilen, kese biçiminde, yukarıdan açılarak paketin kâseye boşaltıldığı türler. Balık, kırmızı ve beyaz etten oluşan hayli fazla marka ve yaş mama mevcut. Burada ülkemizde üretim yapan, raftan bize bir ürüne henüz rastlayamadım ancak hepsinin raf ömrü için maalesef kimyasal bileşenlerle güçlendirildiğini içim acıyarak deneyimlesem de yine de nispeten güvenilir bulduğum, yukarıda adını verdiğim firmanın yurt dışından getirttiği mamaları kullanmayı tercih ediyorum.

“Hayvanların diş sağlığı ve su tüketimine yönlendirilmesi açısından kuru mamaları öncelikli değerlendirin” der otoriteler. Bununla birlikte, haftada ikiyi pek geçmemeye çalışacağınız, yakın aralıklı olmayan günlerde, gördüğü an müptezeller gibi kendilerinden geçip size türlü miyavlamalarla gelen dostunuzun midesini bayram ettirebilirsiniz. Ben konservelerin açıldığında buzdolabında korunması gerekliliği, bu nedenle çıkarıldığında bir süre beklemesi gibi nedenleri bizimkinin kafasına göre eve girip çıktığını değerlendirdiğimde, pek tercih etmiyorum. Diğer yandan 400 gram diye sattıkları şeyin yarıdan fazlası su, onun yerine daha az jöleli ve 85 gram ortalamasında satılan poşetli yaş mamaları daha performanslı buluyorum.

Mama kabı meselesi de biraz kafa yakıyor evet. Çeliği, porseleni, seramiği, ahşabı, plastiği, haznelisi derken dergimizin adındaki harflerin ağızdan bunalarak çıkmasını sağlayan “EEEH!” Nidasını attırıyor araştırmalarınız. Ben geçmişte bazı sütlü tatlılar ve süt ürünlerinin içerisinde geldiği seramik olduğunu düşündüğüm üç kabı dönüşümlü kullanıyorum mama ve su için. Tabii bazen küçük çerez kaselerimiz devreye girebiliyor. Halen mama ve su kabı arayışım devam ediyor.

Mama kaplarını iki üç günde bir değiştirerek kullanıyor, su kabını ise günlük ya da iki günde bir temizleyerek kullanıyorum. Tabii içerisindeki suyu günlük ve içme suyu olarak seçiyorum. “Hayvanlar sokakta neler içiyor, niye içme suyu veriyorsun?” Diyen zihniyetin ağzına kürekle vururum. Artık sizinle yaşayan, siz ne tüketiyorsanız ve sağlığınızı gözetiyorsanız, eşit ölçüde gözetilecek bir canlıylasınız. Nokta.

 

Eh Artık Son Söz Olsun

 

Veteriner hekime götürürken bile attığı çığlık beni mahveden bir canlıya, destek olmuyorsanız bari acı çektirmeyin, bilinçli biçimde tekmeleyip araçlarla üzerinden geçenlere çözümüm var ve kalıcı ancak örgütlü ve çoğunuzun hoşuna gitmeyecek yöntemler içeriyor. Bunu düşündüren de insan, hayvan demeden tüm yaşam alanlarına saygı duymayan, eşref-i mahlukat tanımından çoktan uzaklaşmış insanın günümüzdeki durumudur. Bu satırları okuyanlar zaten bu güruha girmez diye düşünmek istiyorum.

Eve misafir almak, evde değilken ne yapar diye düşünmekten seyahat kısıtlamalarını değerlendirir hale getiren ya da bağırsa da çağırsa da yanıma alacağım kararını vererek de ayrı bir stresi yaşamakla birlikte, uzun yıllar başına gelebilecekleri göz önüne alarak düşünün bir canlıyla yaşamınızı paylaşmayı. Bize bunun muhakemesini yaptırtmayacak kadar hızlı bir dadanma gerçekleştiyse, salgın dönemindeki esnek çalışma sürecim, evimizin giriş kat olması gibi artılar, karanlık tarafa geçmemizi sağladıysa da siz iki kere değil, çok kez düşünüp değerlendirin. Tabii bir canlının sorumluluğunun ve ona duyulması gerekli saygıyı içinizde barındırıyorsanız.

Umarım bizimle olmayı seçen ve eşimin adını o zamanlarda aldığı Logitech Pebble model faresinin tipine benzediği için Pebble (Çakıl) verdiği tatlı hanım kızımıza yaşam hep güzellikler getirsin. Onu hep iyilikler bulsun. Umudum iyiliği ve iyiyi hedefleyen, huzur dolu insanlarla karşılaşsın bu satırları okuyanlar. Duygusallaştığım için yazının sonunda saçmaladım. Bu kadar duygusal olmanın da günümüz dünyasında verdiği yoruculuğu tarif çok zor…

Yazımı daha fazla uzatarak garip bir hal almasını istemiyorum, artık beynimden dökülenleri değerlendirdiğimde bir şey çıkmıyor zira. Yaklaşık dört aylık dönemde deneyimlediklerim bundan ibaret.

Umarım yaşamınızı özel kılan çokça an sizi bulur. Sağlık ve huzurla.


Sesli Dinle

Yorumlar

Bu yazı için henüz yorum yok.