Toplam Okunma 0

Editörün Önsözü.

Biz, sıklıkla körlerin gerçek sorununun görememek değil, körlük hakkında bilgi eksikliği olduğunu söyleriz. Bu ifadenin gerçeği, Parnell Diggs'in bu hikayesinde etkili bir şekilde ortaya çıkıyor. İşte size anlatmak istediği hikaye:

Uzun beyaz bastonum elimde, bir Perşembe günü karım ve 19 aylık oğlumla bir otelin restoranına girdim. Bir Braille menü istedim ve Kim ile muhabbet etmeye başladık. Çok geçmeden öğrendim ki ailemiz yakındaki bir masadaki iki bayan tarafından gözetleniyormuş.

Biz öğle yemeğimizi seçerken Jordan oyuncaklarıyla oynuyordu. Kim ve Jordan büfeden yemek alacaktı ve babamız (herkes iyi bir sandviç sevdiğimi bilir) menüden bir sandviç yiyecekti.  Siparişimi verir vermez, eşimden Jordan'ı mama sandalyesine koyma talimatını aldım.

Jordan’ın içecekleri dökmesini engellemek için bardakları özellikle masanın karşısında, mama sandalyesinden uzak bir yere koymuştum. Yakındaki masadan bir bayan, masamıza yürüyüp bardağı oğlumun önüne koyup "Muhakkak bu minik şey sütünü istiyordur" dedi. Bardağı aldım ve Jordan'a bir yudum süt verdim. "Teşekkür ederim de" diye tembih ettim Jordan’a. Plastik kapağın ve pipetin küçük çocuklar tarafından sıvıların dökülmesini önlemek için tasarlanmadığını bildiğim için bardağı tekrar dökülme tehlikesi olmadığı bir yere yerleştirerek oturdum ve Kim'in büfe kuyruğundan dönüşünü bekledim.

Sıvı dolu bir kaba çarpmanın çıkardığı pes tak sesi, ıpıslak bir masa örtüsü, ve mama sandalyesinin diğer tarafındaki iki hanımın mahcup kahkahaları; eğer bu iki bayan bu kadar iyi niyetli olmasaydı, bütün bu terslikler engellenebilirdi.

Kasten onun ulaşamayacağı bir yere koyduğumu kavrayamadıkları için bana lütfedip restorandan çıkarken Jordan'ın bardağını ikinci kez nazikçe onun önüne koymuşlardı. Hemen ayağa kalktım, "Eee, Evet, onu masadan uzaklaştırsan iyi olur" dedi içlerinden biri, ben Jordan'ın kıyafetlerinin hâlâ kuru olduğunu teyit ederken.

Evden çalışan bir karısı olan serbest meslek sahibi bir avukat olduğumu hayal edebilirler miydi? En çılgın hayallerinde, o hafta sonu 350 kişinin katılacağı bir iş toplantısına başkanlık etmek için orada olduğumu kavrayabilirler miydi?

Elime bir beyaz baston aldığımda, oğlumun sütüne ulaşamayacağını bilemeyen körün biriydim onların gözünde. “Yardım istesen iyi olur” diye önerdiler. "Yere akıyor." Sanırım Jordan'ın sütünü neden ulaşamayacağı bir yere koyduğumu anlamışlardı.

Gören bir ebeveyn, bir çocuğun ellerini tutmak yerine aynı şeyi yapmış olabilirdi. Bir alıştırma Bardağı olmadığı için ben bir karar vermiştim, onlar da körlüğümün bilinci ve kendi önyargılarının etkisi altında bir karar vermişlerdi.

19 aylık oğlum henüz o bardağı tutamadığı için bardağı bilerek ulaşamayacağı bir yere koyduğumu varsaymak yerine, bizi gözlemleyen bayanlar, kör olduğum için bardağı nereye koyduğumu bilmediğimi varsaydılar.

Bu dökülen süt kesinlikle ağlamaya değerdi ama masaları değiştirip daha fazla süt istemek zorunda kaldığımız için değil. Onların kafasında benim yaşam deneyimim önemsizdi. Jordan (hala yeni yürümeye başlayan bir çocuk olmasına rağmen) kör babasının yetkinliğini çoktan aşmıştı.

Jordan'a sütünü döksün diye veren kadınlar, onu satın alabilmem için bana iş vermezlerdi.

Döktüğüm gözyaşları, insanların, babasını kendisinin ve ailesinin geçimini sağlamaktan, hatta oğluna süt vermek gibi temel bir şeyi bile yapamayacak kadar aciz olarak gördüğünü, oğlumun çok yakında öğreneceğini bilmemin bir sonucuydu.

Jordan'a babasının kör olduğu için diğer çocuklara kıyasla talihsiz olduğu söylenecek - ama Ulusal Körler Federasyonu sayesinde buna inanmayacak. Körlük bir trajedi değildir. Uygun eğitim ve fırsatla körlük sadece bir sıkıntı düzeyine indirilebilir. Oğlumun körlük hakkında en çok bu mesajı duymasında kararlıyım.

Çevirenin notu: “Dökülen süte ağlamanın bir faydası yoktur”, İngilizcede “olan ve ölene çare olmaz” minvalinde bir atasözü. Burada, cümle gerçek anlamında kullanılırken aynı zamanda atasözüne bir atıf yapılıyor.


Sesli Dinle

Yorumlar

Bu yazı için henüz yorum yok.