Toplam Okunma 0

Merhaba arkadaşlar, bu ay Engelli Maaşı uygulamasına bir bakalım istedim. Aslında engellilerin yararına gibi görünen; ancak, eşitlik mücadelemizin tam ortasına bir balyoz gibi indirilen bir düzenleme engelli maaşı. Peki, neden böyle düşünüyorum? 

 

Öncelikle şunu ifade etmeliyim ki; evde bakım ücreti ve engelli maaşı uygulaması, sosyal devlet yaklaşımının olmazsa olmazlarındandır. Ancak, nasıl uygulanırsa bir gereksinimdir? Bunun tespitinin çok iyi yapılması gerekmektedir. Şöyle ki; söz konusu uygulamalar, suiistimallere, ihlallere, kötü niyetli kullanımlara son derece açıktır. Örneğin, kimilerinin, çok hafif engeli bulunmasına rağmen, ağır engelli raporu düzenlettirerek; evde bakım ücreti aldığı; kimilerinin, aslında bir geliri olmasına rağmen, bunu gizleyerek, engelli maaşı aldığı; yine bir hastane tarafından, aslında ağır engelli olmadığı halde, birçok kişiye ağır engelli raporu tanzim edildiği; sıradan bir internet araştırması ile karşılaşabileceğiniz örneklerdir. Aileler, çocukları için aldıkları evde bakım yardımı kesilmesin diye çocuklarını yatılı okula göndermediklerinden, Bakanlık bu konuda yeni düzenleme yapmak zorunda kalmıştır. Peki, sizce bir aile, salt çocuğu engelli diye neden bu yardımı alsın ki; çocuğunu bulunduğu köyden bilmem kaç kilometre uzağa gönderip; çocuğu engelli olmayan ve bu nedenle de bakım ücretinden yararlanamayan ailelere durumu nasıl açıklayacağız. Bu nasıl bir hak görüşüdür ki; o üç beş kuruşu alabilmek için; bir bireyin eğitim hayatından vazgeçilebiliyor. Ben bundan daha ağır bir suiistimal düşünemiyorum. 

 

Bu aşamada tekrar bu yazının ana teması engelli maaşına dönelim. En önemlisi, engelli maaşı uygulamasının, sadece bedensel ve zihinsel yeti kaybı olup; tüm erişilebilirlik koşullarının var olmasına; gerekli her türlü düzenlemenin yapılmasına ve her türlü olanağın sağlanmış olmasına rağmen; yeti kaybı nedeni ile hayatını idame ettiremeyecek durumda olan kişiler için getirilmiş bir düzenleme olması gerekmektedir. Bu olanakların sağlanmasının denetiminin de gerçekten önyargısız mekanizmalarca yapılması ve hiçbir suiistimale izin verilmemesi önemli bir koşuldur. Salt yeti kaybı mevcudiyetinden dolayı, hiçbir inceleme yapılmaksızın, bir kişi hakkında hayatını idame ettiremez tanısı konularak; engelli maaşı uygulamasına tabi tutmak; o bireyin temel insan haklarından olan çalışma hakkını ortadan kaldıracağı gibi; sosyal devlet olma iddiasında olan bir devletin bu savını da yerle bir edecektir. 

 

Sosyal devletin temel amacı, tüm bireylerin, başta İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi olmak üzere; Evrensel Hukukun tanıdığı tüm insan haklarından eşit şekilde yararlanmasını ve bireyin bu haklarının hiçbir şekilde kısıtlanmamasını sağlamaktır. Tıpkı yaşama, sağlıklı bir çevreye sahip olma gibi çalışma hakkı da bireyin temel insan haklarındandır ve devletçe, bireyin bu hakkını kullanabilmesi için olumlu tutum sergilenmesi gerekmektedir. Bir başka deyişle; devlet, tüm vatandaşları için, çalışma hayatının düzenlenmesinde, başta erişilebilirlik olmak üzere; her türlü tedbiri almak ve bu tedbirlerin uygulanmasını sağlamak amacıyla, objektif denetim mekanizmaları tesis etmek zorundadır. Sosyal devletin amacı, üretime aktif katılması mümkün olan işgücü potansiyelini, engelli maaşı uygulaması ile hem iş hayatından hem de sosyal hayattan soyutlamak değil; bu işgücünü temsil eden bireylerin, hem toplumsal hayata hem de ekonomiye aktif katılımını sağlamaktır. Bu konuda alınacak tedbirler, gerçek anlamda erişilebilirliğin sağlanması ve böylece bireylerin sahip oldukları yeteneklerinin sergilenmesi için olanaklar tanınmasıdır. Böylece temelde birey mutluluğu ve refahı sağlanmış olacak; sonrasında da gerçek bireylerden meydana gelen bir toplum oluşturulacaktır. 

 

Ancak, günümüzde özellikle ülkemizde, sosyal devlet anlayışı çok farklı yorumlanmakta ve uygulanmaktadır. Devletçe üretilen politikalar, erişilebilirliğin sağlanması değil; engelli bireylerin toplum hayatından soyutlanarak; bir nevi yok sayılarak; toplumsal hayatın var edilmesi yönündedir. Erişilebilirlik çalışmalarına neredeyse hiç önem verilmediği gibi; engelli maaşı uygulaması ile bireyler evlerine kapatılmakta; hem sosyal hayattan hem de iş hayatından soyutlanarak; görünmez kılınmaya çalışılmaktadır. Zira yapılacak erişilebilirlik çalışmaları, bir yük olarak görülmekte; bireylere çalışmadan kazanma empoze edilmekte ve asosyal hayat sürmek teşvik edilmektedir. İstihdam politikalarına yönelik alınan önlemlere ilişkin denetimler son derece sığ kalmakta; yaptırımlar neredeyse hiç uygulanmamaktadır. 

 

Çok üzülerek söylüyorum ki birçok engelli birey de devletin bu uygulamalarına destek olmakta; hatta yapılan bu hak ihlalini bir hak olarak görmektedir. Aslında basit bir erişilebilir uygulama ile iş hayatına katılabilecekken; evinde oturup; engelli maaşı uygulamasına dahil olmaktan memnun olmaktadır. Özel şirkette ise patronu ile devlette ise amiri ile mücadele etmek yerine; zaten alacağı ücrete yakın bir ödeme yapıldığı düşüncesi ile sesini çıkarmadan; kendisine yapılan ayrımcılığı kabul etmekte hatta buna alkış tutmaktadır. Bu konu hakkında yazmaya karar verdiğimde yaptığım birkaç inceleme sonucu ulaştığım örneklerden söz edeyim. Birileri P raporla engelli maaşı alıp alamayacağını; bir başkası p-80 engel oranına sahip olmasına rağmen, bilmem ne sebeple kendisine engelli maaşı bağlanmadığını bunun için ne yapması gerektiğini soruyor. Üniversite mezunu bir engelli maaş başvurusunda bulunuyor. İnternette kısa bir araştırma yaparsanız; bu örnekleri çoğaltabilirsiniz. Ben bunu kabul edemem arkadaşlar. Bir insan, bilgisayar başına oturabiliyorsa, derdini anlatıp; başvurusunu yapabiliyorsa, ne istediğini dile getirebiliyorsa; bu insanın hiçbir şekilde engelli maaşı almaya hakkı yoktur. Demek ki söz konusu kişi için, hayatını idame ettirmesini engelleyecek kadar bir yeti kaybından söz edilmesi mümkün değildir. Bu insanın işine öyle geliyordur. Evinde otursun, sözüm ona sosyal refah uygulaması olan engelli maaşını alsın ve mutlu mesut yaşayıp gitsin. Şimdi bana “Tuzun kuru tabi. İşin gücün var ukalalık yapıyorsun.” Diyenler olacaktır. Evet, bir işim var ve sanmayın ki masa başında oturup; keyif yapıyorum. Haftanın en az bir günü arazide geziyorum. Kimi zaman dağa tırmanıyor; kimi zaman dere yataklarında yürüyorum. Bunu da elimde beyaz bastonumla yapıyorum. Ama hiçbir zaman düşünmüyorum ki engelli maaşını alıp evimde oturayım. Eminim ki benden çok daha ağır şartlarda çalışan arkadaşlarım da vardır. Bizler, kolay olanı tercih etmiyoruz. Mücadele ediyor; “Biz de varız!” diyoruz. Ama biliyor musunuz? Siz hak etmediği, azıcık çaba gösterse kendi hayatını idame ettirebilecek; eşitlik, erişilebilirlik uğraşımıza omuz verebilecekken;  bunu yapmadığı için, engelli maaşı ile yetinenler, sizin yüzünüzden, bizlerin mücadelesi baltalanıyor. Sizler evinizden çıkmadığınız; yaşam mücadelesine katılmadığınız için, zaten erişilebilirlik uygulamalarını yük olarak gören devlet, bizden de aynı şeyi yapmamızı istiyor. “Otur evinde, sana maaş bağlamışım; al onu sesini çıkarma.” Diyor. Böylece ne yollara rampa yapılması gerekecek ne sarı çizgiler konulacak ne işaret dili ile uğraşılacak ne engelli istihdam etmesine rağmen, “Sen evinde otur, ben sana harçlığını vereyim sigortanı da yatırayım” diyen özel şirket sahibine ya da kendi bünyesinde çalışmasına rağmen, engelli personeline iş vermeyen veya onu yetenekleri doğrultusunda çalıştırmayıp; kapasitesinin çok altında bir görevde tutan amire yaptırım uygulaması gerektiğini düşünecek. Verilecek elimize üç kuruş harçlık evlerimize hapsolacağız. Kendine “Normal” diyenler de kurdukları düzende yaşayıp gidecekler. Bir başka açıdan bakıldığında da devlet, engelli bireyler için erişilebilirlik adına birtakım düzenlemeler yapması gerektiğini görmeyecek. Zannedecek ki verdiği engelli maaşı ile tüm bireyler yaşayıp gidiyorlar ve hallerinden memnunlar. Birkaç aykırı tip çıkarsa da eh artık ağlayan bebeğe çikolata verir gibi; ya önüne bir bilgisayar koyuverecek, ya da birkaç rampa bir iki sarı çizgi işte yaptım erişilebilirliği deyip geçecek. Sergilediğiniz tutumun sonuçları, sadece iş hayatı için değil toplumun her aşaması için eşitlik ve erişilebilirlik mücadelesini zedeliyor ve kırıp; paramparça ediyor. 

 

Bakın arkadaşlar, yine ifade ediyorum ki engelli maaşı, tüm erişilebilirlik koşulları sağlanmasına rağmen, hayatını idame ettirmesi mümkün olmayan bireyler için kaçınılmaz ve olmazsa olmaz bir uygulamadır. Ancak, bu uygulama önyargılı ve denetimden uzak kurumların elinde saçma sapan değerlendirmelerle oyuncak ediliyorsa; salt bilgisayar ekranını göremiyor; rampa olmazsa üst kata çıkamıyor; işaret dili ile anlatılmazsa söylenenleri anlayamıyor; zihinsel yetisi bilmem kaç bilinmeyenli bir denklemi çözemiyor diye, iş göremez yaftası yapıştırılmak için kullanılıyorsa; engellilerin evlerine hapsedilmesi ve ekonomik ve sosyal hayattan uzaklaştırılmasına ve kendilerine “Normal” diyenlerin istedikleri toplum düzeninin kurulmasına hizmet eder hale geliyorsa; uygulamayı, P yeti kaybı olup; klavye şövalyeliği yapanlar, aslında basit düzenlemelerle hayatını idame ettirebilecekken, “Sabah erken evden kim çıkacak” diye düşünenler, bir sürü anlayışsız insanla uğraşıp; derdini kim anlatacak mantığında olanlar kullanıyorsa; oluşturulan yapının çok ciddi biçimde tekrar gözden geçirilmesi ve en objektif ve sert denetimlere tabi tutulup; yaptırımlarla kontrol edilmesi gerekmektedir.


Sesli Dinle

Yorumlar

Bu yazı için henüz yorum yok.