Toplam Okunma 0

Baston dediğimiz araç acaba neydi?
Sadece uzun bir çubuk mu, yoksa hayatın her alanında bağımsızlığımızda bize eşlik eden, hiç sıkılmayan bir araç mı?
Bence baston, bir görmeyenin hayatındaki bağımsızlığı gösteren, arkadaşının her an yanında olan, nereye gitmek isterse istesin arkadaşından hiç sıkılmayan ve ona eşlik etmekten memnuniyet duyan bir hayat anlamlandırıcısıdır.
Böyle düşünmeye ne zaman başladım bilemiyorum ama sanırım bastonla her yere kendi başlarına giden insanları görünce. Bastonlarıyla yanımdan geçtiklerinde seslerini duyduğum, seslerini duyduğumda da, “Acaba ben ne zaman tek başıma tıpkı bu insanlar gibi giderim?” diye sorduğum ve içimi tarif edemeyeceğim bir heyecan kapladığı her an, bu düşüncenin içinde buldum kendimi.


İlkokul yıllarımda ve lise yıllarımda bastonla bir yere gitme şansım olmadı.
Bastonumun güzelliği ve ferahlığıyla üniversite yıllarımda tanıştım.
O zamana kadar hiç tek başına bir yere gitmemiş olan Bendenizin aklına, evde otururken bir anda, bir lokantaya gitmek geldi.
Kendime, al eline bastonunu ve git bakalım o yakın lokantaya diye telkinler veriyordum. Telkinlerim başarılı oldu ve kıymetli arkadaşım Bay Baston’u alıp yola çıktım. Kafamda canlanan şekilde giderek lokantayı buldum. Lokantayı bulduğumdaki heyecanım tarif edilemezdi. Çünkü ilk kez kendi başıma, yanımda kimse olmadan bir yere gitmiştim ve bu benim için ucu bulunmaz bir özgürlüktü. O andaki heyecanla ve iştahla yemeğimi yedim.


Yine bir gün okuldaydım ve üniversitemin daha ilk yılıydı.
Başbakanlık bursunu almaya hak kazanmıştım. Tabi bunun için bankaya gitmem ve hesap açtırmam gerekiyordu. Gitsem mi, gitmesem mi, biriyle mi giderim derken, ders saatimin bittiği ana geldim ve akşama da vakit vardı. Bu böyle olmayacak, sonunu düşünen yol alamaz dedim ve yine arkadaşımı elime alarak Marmara Üniversitesi’nden çıktım yola ve ilgili bankanın en yakın şubesi olan Fikir Tepe’ye hareket ettim.
Öyle mi yapsam, kendim gidebilir miyim gibi kararsızlıklarım da yine acaba başarabilir miyim, gidebilir miyim gibi, sanki hafiften pes ettirmeye çalışan kötümser düşüncelerden kaynaklıydı. Ama zihnimde bu düşüncelerden daha baskın olarak da, kendim gitmeliyim fikri vardı. Bir yandan da zaten içimde, yine bir şeyler olsa da tek başıma gitsem, daha tecrübe kazansam diyen düşünceler ve hayaller vardı.
Tabi giderken insanlara buraya nasıl giderim diye sormak, “Şuraya gideceğim. Tarif edebilir misiniz?” diye yardım almaktan çekinmeme gayretinde bulunmak da benim için ayrı bir deneyim ve mücadeleydi.
Gideceğim hedefe ulaşarak, yine tek başıma bir yere gidebilmenin mutluluğunu yaşama şansı buldum.


Bağımsız hareket etmeye başlamanın ne kadar önemli olduğunu, işte bu şekilde kendi başıma bir yerlere gitmeyi deneyimleyerek kavramış oldum.
Tabi bu arada, birçok tuhaf anılarım da oldu. Beni dilenci gibi görüp elime para sıkıştıranlar mı dersiniz, senin dışarıda ne işin var diye abuk sabuk sorular soranlar mı dersiniz?
Dahası olan, ama şu an aklıma gelmeyen birçok anı diyelim bunlara.
Bağımsız olarak kendi başıma hareket etmek, bana cesaret ve güven vermenin yanı sıra; sosyalleşmenin hayatta ne kadar önemli olduğunu da fark ettiren bir değer oldu.
Toplumumuzun değişmeyen önyargıları var ne yazık ki. Tabi bu önyargıların herkeste olduğunu söyleyemeyiz ancak yok da diyemeyiz.
Ben de bu durumu aşmayı, “Ben ne kadar insan içinde olursam, ne kadar toplum içinde söz sahibi olabilen bir birey olursam, işte o zaman bir farkındalık oluşturabilirim” düşüncesiyle kendime hedef edindim. Bunun için de elimden geleni yapmaya çalışıyorum.


Hayat akıp geçen bir sudur. Duru durağı olmayan bu süreçte, her zaman kendi başıma ayakta durmamın gerekliliği benim önceliğim oldu. Tabi bu düşüncelerimde, yaptıklarımda, yapmak istediklerimi aklımdan geçirdiğimde benden yardımlarını esirgemeyen çok değerli ağabeylerim de oldu. Onları da burada anmak benim boynumun borcu. Bu noktada görmeyen bir tanıdığımın olması, bağımsız hareketime başlarken onunla bazı günlerde buluşarak bağımsızca yürüme pratikleri yapmamız, bir zaman sonra onun bana şurada buluşalım değip de, buluşacağımız yeri tarif etmesi ve benim de oraya gitmemle devam eden, kendisiyle buluşma serüvenlerimiz de bana kendi başıma bir yere gitme konusunda çok önemli katkılar sağladı.


Özetle şunu söylemeliyim ki, bağımsız hareket biz görmeyenler için çok önemli bir gelişim aşamasıdır ve ilkokulda bu eğitimlere başlanmalıdır.
Görmeyen bir birey bu eğitimlere ne kadar erken yaşta başlarsa, hayata ve kendiyle kendi olarak bağımsızca hareket etmeye alışırsa, işte o zaman hayat daha kolay olacak ve bireyin kendi ayakları üzerinde durmasına ortam hazırlanmış olacaktır.


Sesli Dinle

Yorumlar

Bu yazı için henüz yorum yok.