Toplam Okunma 0

Yoldan geçenler, kuyruk bekleyenler, kapıdan girenler, merdiven çıkanlar, selam verenler ne ister? Günümüzü, gecemizi, anlar içinden bazılarını dolduranlar, harcayanlar ne bekler? Zihinlerinde, gönüllerinde bize dair neler uçuşur, yerleşir, pekişir? Yoksa bütün selamlaşmalar, karşılaşmalar birer kendi kalıbından hayatlar, tecrübeler dondurup hazırlamaktan mı ibarettir?

 

Sahi engelsizler, engelli bireyleri görünce, duyunca, düşününce ne isterler? Şans mı, iyileşme mi, umut mu, dua mı umarlar? Her gün geçtiğim merdivenlerde bana sarılan adam, toplu taşımada telefonumun ekranına göz dikip yardım edebileceğini suratıma üfleyen kadın, otobüse elinden tutmadan binemeyeceğime iman etmiş bir yolcu beni bir kör olarak nasıl hayal eder, benim için ne düşünür??

 

Yardıma muhtaçlığımızla, hayat dolu gülüşümüz, engelimize rağmen aşklarımız, eksikliğimizin bize bahşettiği başarılarımız, kariyerimizle ne ilginç mahlûklarız! Kimimiz mutsuz olunca, dünyanın kötülüklerini görmediğimiz için örneğin, teselli ediliriz, ama mutlu olunca onlar o halde bile yapamadıkları için kıskançlık dolu kalpler bize minnet gülücükleri hediye etmeye uğraşır. Kendimiz olduğumuz için değil, karşımızdaki kalıbını bize uzatıp doldurmaya uğraştığı için bir kimlik kazanır gibiyiz. Onlar olmasa, yansıtmasa, kurgulamasa bizi, yokuzdur. Hayaletler, vücut bulamamışlar, bir kimliğe kavuşamamışlar, oradan oraya dolaşır da bir etiket bekleriz…  Ne zaman ki biri gelir yapıştırır, işte o zaman rahata erer yolumuza gideriz.

 

Hakikaten biz ne isteriz, ne bekleriz? Bu dünyaya herkes gibi geldiğimizde, onlar kimliklerini alırken, biz başka bir türün mensupları olarak boynu eğik kaderimizi mi bekleriz? Öteki, dünya milyarlarca farklılığa ev sahipliği ederken, kategorilere sığınmayı arzulayacak kadar biçare midir?

 

Oysaki içinde engelli kimliğiyle de sınıflandırılmış bireylerin olduğu, genelden ayrıştırılmış kimliklerin sahipleri, hiç de biçare olarak tanımlanacak insanlar değilizdir. Bizim de kendimizi var edişimizin, besleyişimizin, büyütüşümüzün yolları var elbet. Benliğimizi ortaya koyarken burnumuzun dibine kadar sokulan kalıpları istemeyiz. Kalıp cümlelerden boğuluruz. Bir şeyleri ifade ederken de herkesin başvurduğu kemikleşmiş sözcük yığınlarını ağzımızdan çıkarırken zorlanırız, şüphe duyarız; rahatsız hissederiz. Bazen yorgunluktan, bazen kolay geldiği için bize dikilen etiket kostümlerini giyeriz belki ama bir gün bize ait olmayan kıyafetleri taşımak ağır gelmeye başlar. İnsanın en temel ihtiyaçlarından biridir çünkü kendi olmak, bir aidiyetle bedenleşmek, kendini var etmek… Emanet benliklerle çıkılan yolun sona ermeyeceğini ve daima aynı noktada bırakacağını insan er ya da geç fark eder.

 

Bugün düşünün yalnızca bir an, emanet bir kimlik mi kuşanıyorsunuz ki dar geliyor size ya da bir çuval gibi geniş veyahut kendi kimliğinizin içinde dışarının tüm tehlikelerine rağmen rahat mısınız?


Sesli Dinle

Yorumlar

Bu yazı için henüz yorum yok.