Toplam Okunma 0

Merhaba arkadaşlar, bu ay iğne çuvaldız eşlemesiyle; dostça bir sohbet yapmak istedim sizlerle.

 

Geçen ay, tam da tüm engellilerin birlik olması ve birbirlerinin sorunlarını sahiplenerek; çözümler araması gerektiğine inandığım yönündeki yazımın bu derginin sayfalarında yayınlandığı günlerde; biliyorsunuz ki ülkemiz de bir seçim sürecindeydi. Biz görme engelliler, tabii oyunu şablonlarla kullananlar, geçen seneki referandumdan sonra ilk defa, bu milletvekili ve cumhurbaşkanı seçimlerinde, gerçek anlamda oy kullandık. Birkaç yürekli arkadaşımız, bizler için çaba sarf ettiler, mücadele ettiler, hak verilmez alınır mantığı ile bağımsız oy hakkımızı aldılar ve bizler; onların fedakârlıkları ve üstün uğraşları sayesinde, bağımsız oyun tadına varabildik. Tasarlanmasından elimize ulaşmasına kadar, bir avuç insan uğraştı. Onlara minnetimiz, kelimelerle anlatılabilecek boyutların çok çok üstündedir. Huzurlarınızda, kendilerine bir kez daha sonsuz teşekkürlerimi sunarım.

 

Şablonların elimize ulaşmasından sonra, teşekkür ve şablonların nasıl kullanılacağına; oy pusulalarının doğru yerleştirildiğinden nasıl emin olunacağına dair endişe mailleri de paylaşılmaya başlandı. Buraya kadar her şey normaldi. Ancak, endişe maillerine verilen cevapların - ki bu cevaplar, şablonların hazırlanıp dağıtılmasında en ufak dahli olmayan arkadaşlardan geldi - bir kısmı, oldukça kırıcı, çözümden çok yeni sorunlar üretmeye yönelik paylaşımlar oldu. Elbette ki ilk kez denenen bir yönteme yönelik endişelerin paylaşılması; bundan sonraki aşamalarda, hem muhatap olunan kurumlarla yürütülen görüşmelerde ışık tutucu olacak hem de bu tasarımı yapan arkadaşlar açısından, yol gösterecektir. Ancak, yapılan eleştiri ve bildirilen endişelere karşı, süreç dışı insanlarca sergilenen sert tutumlar, açılan yolları kapatmaktan, yanan ışıkları söndürmekten öteye gitmeyecektir. Bir grup ise tüm çabalara ve uğraşılara rağmen, ortaya konan şablonları kullanmaktan imtina ettiler. Elbette ki bu onların tercihidir.

Tüm bunları neden anlattığıma gelince; son üç-dört yıldır, takip ettiğim birkaç e-posta grubu nedeni ile görme engelli camiamıza ilişkin gözlemleme yapabiliyorum. Burada şunu gördüm ki; toplumun bir gerçeği olarak; herkesten çok mücadele etmek zorunda olan bizlerde de genel “Başkası yapsın ben yararlanayım” mantığı hâkim olmuş. Ancak, yapım aşamasına dâhil olunmadığı gibi; birçok kişi ortaya konan emeğin test edilmesi aşamasında da elini taşın altına koymaktan imtina ediyor. Yine şablon örneğine dönelim. Engelsiz Erişim Derneği tarafından, şablonlar bastırılırken; kurumsal anlamda kendilerine başvuranlara; şablon maliyetlerinin karşılanması noktasında teklifte bulunulduğunda; sadece dört kurum tarafından bu teklifleri kabul görmüş. Yine bu fedakâr arkadaşlarımız; şablonların hazırlanmasından sonra, katlanıp zarflanması için, sosyal medya hesapları aracılığı ile yardım istediler. Bakın arkadaşlar, istenilen yardımın maddi bir boyutu yok; kimse ile konuşulup ikna edilecek bir durumu da yok. Sadece GETEM binasına gidilerek; şablonlar katlanacak ve zarflanacak. Bu davete sadece iki kişi uymuş ki birisi de dergimiz yazarlarından Sevgili Meral. Birileri çalışıyor, birileri ortaya çıkan sonuçları deniyor, her türlü aksaklık, sorun ortadan kalkıp; neredeyse tüm sorunlar çözümlendikten sonra, herkes çıkan ürünü kullanmaya başlıyor. Ama büyük çoğunluk, yapım aşamasında “Ben ne yapabilirim?” sorusunu kendine asla sormuyor. Her şeyi hap gibi hazır istiyoruz.

 

Arkadaşlarımız oy şablonu hazırlatıyor; hazırlık aşamasındayken; isteyenlerin tespiti amacıyla, form hazırlayıp; hem sosyal medyadan hem de mail gruplarından defalarca duyuru yapıyorlar. Gönderim süresini de dikkate alarak belirledikleri son başvuru tarihinden sonra, GETEM’e ya da Engelsiz Erişim Derneğine başvurular ulaşıyor; talepler yine de reddedilmiyor; ancak, gönderim ücretinin ilgili tarafından karşılanması istenildiğinde; kırıcı, incitici sözler işitiliyor. Şablonları kullanıp, “Arkadaşlar ben şurasında şu sorunu gördüm.” diye yazmak yerine; daha şablonu eline almadan; gidip sandık başında denemeden, “Ben şu sebeple kullanmıyorum. O sorun çözülürse kullanacağım.” diyor ama sorunun çözümü için de hiçbir fikir ortaya atmıyoruz. Telefonumuza bir program kuruyor; hemen mail atıyoruz; “Falanca uygulamayı indirdim; sesli ya da yazılı anlatımı var mıdır?” Kendimiz karıştırmak, çözmek istemiyoruz. Bekliyoruz ki; daha önce birileri o uygulamayı kullansın, sunucu firma ile görüşüp; erişilebilirlik problemlerini halletsin; mümkünse sesli anlatımını yapsın; bir yerlere yüklesin, biz de oradan alıp; hap gibi yutuverelim. Elbette ki istişare güzeldir. Birisinin fark ettiğini diğeri görememiş olabilir. Ancak; anlatmak istediğim işte tam da bu, gözlemlediğim kadarıyla, görme engelli camiasında, istişare yapan birkaç kişi. Erişilebilirlik adına ne yapılacağını düşünen; bunun için fikirler üreten; karşılıklı tartışıp; yapıcı eleştiriler sunan ve elde ettikleri verilerle çözüme odaklanan çok az insan var aramızda. Ya çok korumacı, ya da çok boş vermiş bir haldeyiz. Şunu unutmayalım arkadaşlar; bir sorunu, onu yaşayandan daha iyi hiç kimse anlatamaz. Bizlerin üstüne düşen; yaşadığımız sorunlara, karşılaştığımız aksaklıklara ilişkin çözüm odaklı eleştiriler yapmak; bu alanda mücadele eden arkadaşlarımızı desteklemek; her ne için ve her nerede olursa olsun elimizi taşın altına koyabilmektir. Bunu yapmadığımız sürece, başta kendimizi, sonra da toplumu, hiçbir sorunumuzun çözümü için ikna edemeyiz. Her şeyi başkalarından beklemek, bizi ancak olduğumuz yerde saydırır.


Sesli Dinle

Yorumlar

Bu yazı için henüz yorum yok.