Toplam Okunma 0

Burası defalarca geçtiğim, metrelerce yarı çevremin boşluk olduğu, zaman zaman koşturan insanlar ve onların yankılanan sesleriyle dolup boşalan bir alan. Onlarca kez aynı yerlerden geçip, yüzlerce kez aynı soru ve cümleleri duyduktan sonra kendimi otomatik pilota almışım gibi, zihnimi meşgul eden başka düşüncelerin arasından çıkarıp fırlatıyorum kelimeleri. Ve sonra yine aynı alışkanlıkla kaldığım yerden devam ediyorum. Derken zemin değişiyor, yürürken en çok keyif aldığım dar koridor… İçimde yanımdakini bırakıp doludizgin koşarak geçme isteği... Bu isteğimi gerçekleştiremeden nihai hedefe ulaştırılıp park ediliyorum.

 

Kapıdan sonraki ilk koltuklar... Burası tahmin edilebileceği üzere bir uçağın yolcu kısmı. Yanımda halifeler dönemiyle ilgili uzun bir söylev çeken, görece baskın karakterli bir adamla, daha sakin ve pasif duran bir başkası oturuyor. Yol boyu hosteslerin bana bir şey sormak ya da söylemek istediklerinde eğilerek ve belli bir yumuşak tonla konuşmalarını sevgi gösterisi olarak algılayan sessiz adamdan zaman zaman ilginç cümleler duyuyorum: "Bak hostesler seni ne kadar çok sevdiler." Bu cümleyi duyan kişi 4 yaşında değil 24 yaşında bir birey... "Biz de yanındayız tamam mı?" O bunu söylerken ben ağlayıp mızmızlık etmiyorum, uçağım geç kalktığı için acaba kaçta inerim diye hesap yapıyorum. "Okuyor musun?" "Neyi bitirdin?" "Birincilikle mi bitirdin yoksa ikincilikle mi?" Sakin sakin bölümümü ve derece yapmak gibi bir amaç gütmemiş olduğumu söylüyorum. Hiçbir şey söylemiyor, mırıldanmıyor, hatta nefesinde bile bir değişiklik olmuyor yanımdaki sakin ve baskın diye etiketlediğim adamın - nasılsa hayatta etiketlerle yaşıyoruz öyle değil mi? Klasörlemesek nereden bileceğiz insanların ortaklıklarını? Ne zaman hostes yanıma gelse, susup onu ve beni bir UEFA maçı izler gibi izliyorlar. Ülkemizin yetiştirdiği güzide bir mühendis olduğunu öğrendiğim sakin beyefendi en sonunda, hostesimizin başka bir yere koyduğu çantamı inişte bulmaya çalışırken bana zahmet vermeden yerinden çıkarıyor ve "Başka bir şeyin var mıydı ha? Kitap falan?" diyerek arkamı toplama görevini kendine iş ediniyor. Ben ne mi yapmak istiyorum? Aslında tam da o anda en gürültülü kahkahalarımdan atıp deli gibi alkışlamak istiyorum. "Tebrikler beyefendi, çok güzel bir doğaçlamaydı, bir sonraki nerede oynanacak acaba?"

 

Neden mi herkesin milyonlarca defa yaşadığı bir deneyimle başlamak istedim? Çünkü söyleyecek bir sözüm var. Artık uçak beklerken ya da içinde beni rahatsız eden uygulamalara maruz kalırken, kafamda bir alternatifi çevirerek, içinde nefes almaya çalıştığım saçmalığın etkisini azaltmaya çalışıyorum. Son katıldığım bir etkinlikte konusu geçen fakat uygulamalarına dair detaylı bilgiye erişemediğim bir uygulamaydı bu seferki yol arkadaşım. Olay özetle şu: İtalya'da bir belediye vatandaşlarına mobil bir uygulama sunuyor, bu sayede insanlar haritası çıkartılıp noktaları belirlenen şehir konumlarında bulunduklarında, bu yerlere dair ifadeler, yorumlar bırakabiliyorlar. Örneğin ben uçağın tam da o koltuğu haritalanmış bir alanın belli bir noktası olsaydı, içinde bulunduğum ironik hali yazarak nasıl davranılmayı beklediğimi ekleyebilirdim. Uygulama her ne kadar ışıklandırma, alt yapı gibi birtakım meselelerle alakalı bir amaca hizmet etmek için tasarlanmış olsa da, sakatlık açısından tasarlandığında erişilebilirlikten tutuma birçok başlığı taşıyabilecek halde sunulabileceğini hayal ediyorum. Kör bir kadınsam tacize uğradığım noktaların herkesçe bilinir olması, bir kampanya başlattığımda meselemi gözle görünür kılabilir, tekerlekli sandalyemle milyonlarca kez uyardığım araba sahibini caydıracak destek o konumu gidip de görenler tarafından daha yüksek sesle verilebilir, defalarca uyardığım okulum artık bazı taleplerimde gereksiz bahanelerle savuşturucu bir tavra bürünmekten vazgeçebilir... Şu an bulunduğum noktada insanların ne deneyimlediklerini, neyde zorlanıp neyden keyif aldıklarını, kimliklerini ne kadar yaşayabildiklerini fark edip kendimce daha geniş bir bakış geliştirebilirim... Düşündüm düşündüm ve bir alternatif çıktı:

 

Havaalanı için ne güvenlikte, ne bilet kesim ve check-in’de, ne lavabolarda, ne ikinci güvenlikte, ne kapılarda, ne yer değişikliklerinde hiçbir kol çekiştirmesi, bel sarılmasına ihtiyaç duyarak geçebiliyorum. İnsanlar o kadar alışmışlar ki ve biz o kadar görünür olmuşuz ki uçağın körüğünden istediğim gibi geçebiliyorum. Koltuklar falan Braille etiketlenmiş, çünkü hava yolu şirketleri her geri bildirimimizi hızla hayata geçiriyor. Yanımdaki beyefendi için bir şey bulamadım, bunun için sanırım yüzyıllar gerekiyor...

 

Peki ya riskler? Derdi muhatabına, varlığımızı uygulamadakilere gösterdik de karşılaşabileceğimiz olası olumsuzluklar neler olabilir diye kafa yorduğumuzda karşımıza ilk çıkan güvenlik problemi olacak. Nasıl ki Facebook'tan Instagram'a, kullandığımız bir dünya uygulamayla takip ve tespit edilir, tercih ve zevklerine ulaşılabilir oluşumuz mümkünse, burada da daha geniş anlamda tedirgin hissetmemiz mümkün. Fakat hem buna dair bir kaygıyı anonimlikle çözmeye çalışmak, hem de aynı çalışma prensibini kullanan tüm uygulamaların eksikliklerine dikkat çeken bir bakışla eleştiriler sunmak nispeten rahatlatabilir.

 

Yolculuklarımdan eğlence faaliyetlerime birçok şeyi keyifle tecrübe ederken, karşıma çıkan olumsuzlukların bir yerlerde görülüyor oluşuna duyduğum güvenle bir sonraki adımımı atmak şu aşamada hayal bile olsa beni epeyce mutlu ediyor. Çünkü biliyorum ki, farklı kimliklere sahip olanların hayatını zaman zaman kâbusa çeviren uygulamalar bazen marjinalize etme çabasına dönüşse de, bazen de görünür ve bilinirliğimizin miktarıyla ilgili oluyor. Sadece ikinci ihtimali gerçekleştirmek bile bağımsız bir yaşam için çok şey demek. O zaman, ne duruyoruz!


Sesli Dinle

Yorumlar

Bu yazı için henüz yorum yok.